Deprem: Afet yönetiminde kullanılan önemli teknolojiler

Birçok şehrimiz, en başta deprem olmak üzere afetlerin oluşturduğu büyük risklerin tehdidi altında bulunmaktadır. Gelecekte kayıpların, hasarın ve ekonomik çöküntünün daha az yaşanması için etkili bir afet yönetimi şart. Son yıllarda, deprem afet yönetimi teknolojilerinde birçok gelişme olmuş ve bu teknolojileri takip etmek ve uygulamak afet yönetiminin etkisini şüphesiz güçlendirecektir...

Haber Merkezi |

 

Unutmak istediğimiz acılarımızla değil depremle yaşamayı öğrendiğimiz bir coğrafya sadece hayallerde kalmamalıdır. Bunu rasyonel, tasarım odaklı düşünce ve bilimin ışığında gerçekleştirmek de bizlerin elindedir.  6 Şubattan bu yana ülkemiz, başta deprem bölgelerimiz olmak üzere, derinden sarsan bir deprem felaketi ile karşı karşıyadır. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde kaydedilen en büyük ve en çok can kaybı ve hasara yol açan bu deprem felaketi, afet yönetimiyle ilgili büyük bir sınav vermemize sebep olmuştur. Gelecekte daha etkili bir afet yönetimi için bu yönetimde faydalı olabilecek teknolojilere dair bilgi sahibi olmak önemlidir. Bu teknolojilerden bahsetmeden önce, afet ve yönetimi nedir önce onun tanımını yapmak gerekir.

Birleşmiş Milletler genel “afet” tanımını “insanlar için geniş çapta fiziksel, ekonomik ve sosyal veya çevresel kayıplara neden olan, normal yaşamı durdurarak veya aksatarak toplumları etkileyen ve toplumların sadece yerel imkân & kaynakları kullanarak üstesinden gelemeyeceği, her türlü doğal, teknolojik veya insan kaynaklı olaylar” şeklinde yapmıştır. Özetle afet çoklu boyutta etkisi olan; etkisi sadece afet zamanında değil uzun vadede de var olmaya devam eden ve etkisinin üstesinden gelebilmek için diğer bölgelerin/ülkelerin yardımına ihtiyaç duyan bir olaydır. Peki bu afetin etkileri nasıl minimuma indirilebilir hatta yok edilebilir? Bu ideal bir afet yönetimi ile mümkün olabilir.           

Afet yönetimi, afet öncesi korumaya ve afet sonrası düzeltmeye yönelik çalışmalardan oluşan bir sistemdir. Kayıp ve zarar azaltma, hazırlık, tahmin ve erken uyarı, afetleri anlama gibi afet öncesi çalışmalara Risk yönetimi denir. Etki analizi, müdahale, iyileştirme, yeniden yapılanma gibi afet sonrası düzeltmeye yönelik yapılan çalışmalara ise Kriz yönetimi denir. Risk yönetiminin eksik yapıldığı, doğru yapılmadığı veya ihmal edildiği yerlerde kriz yönetimi çalışmaz. Hatta tek başına uygulanan kriz yönetimi; reflekse dayalı, tepkisel, ilkel, eşgüdümsüz, etkisiz, zamansız, güven vermeyen bir yönetim tarzıdır ve afetin felakete dönüşmesine neden olur. Maalesef ülkemizdeki deprem felaketinde gözlemlenen sorun tam da budur. Özellikle “deprem” gibi ne zaman, nasıl, nerede, ne şiddette, ne kadar kişinin zarar göreceği tam ve kesin olarak bilinmeyen afetlerde; kriz yönetimine kıyasla risk yönetimine daha çok önem verilmelidir. İdeal risk yönetimi yapılmış bir bölgede yaşanan afetin kriz yönetimi, yapılmamış olan göre çok daha rahat yürütülecektir.        

Ülkemizde birçok şehrimiz, en başta deprem olmak üzere afetlerin oluşturduğu büyük risklerin tehdidi altında bulunmaktadır. Gelecekte kayıpların, hasarın ve ekonomik çöküntünün daha az yaşanması için etkili bir afet yönetimi şarttır. Son yıllarda, deprem afet yönetimi teknolojilerinde birçok gelişme olmuştur ve bu teknolojileri takip etmek ve uygulamak afet yönetiminin etkisini şüphesiz güçlendirecektir. Yazının devamında farklı yönetim alanlarındaki teknolojiler daha detaylı aktarılacaktır:

Deprem öncesi: Risk yönetiminde kullanılan teknolojiler

Önceki bölümde de belirtildiği üzere etkili afet yönetimi ancak etkili bir risk yönetimi altyapısıyla mümkündür. Risk yönetimi, kayıp ve zarar azaltma, hazırlık, afetleri anlama, tahmin - erken uyarı gibi sistemleri kapsamaktadır.

Erken uyarı sistemleri, depremleri tespit etmek için sismometreler kullanır ve ardından, sarsıntı gelmeden etkilenen bölgelerdeki insanlara uyarılar verir. Erken uyarı sistemleri, insanlara güvenli bir yere gitmek veya siper almak gibi koruyucu önlemler almaları için fazla zaman sağlayabilir. Bazı durumlarda bu sistemler, kritik altyapıyı kapatmak (ör: doğalgaz) veya trenleri ve diğer ulaşımı durdurmak gibi otomatik yanıtları da tetikleyebilir.

Deprem afet yönetimi teknolojilerindeki bir diğer önemli gelişme ise gelişmiş haritalama ve modelleme araçlarının kullanılmasıdır. Bu araçlar, uzmanların sarsıntı yoğunluğunun dağılımı, fay hatlarının konumu ve binaların ve diğer yapıların savunmasızlığı dahil olmak üzere bir depremin potansiyel etkilerinin ayrıntılı modellerini oluşturmasına olanak tanır. Bu modeller, deprem hasarı açısından yüksek risk taşıyan alanları belirlemek ve bu riskleri azaltmak için stratejiler geliştirmek için kullanılabilir.

Deprem risk yönetiminde kullanılan bir diğer önemli teknoloji de sismik güçlendirmedir. Sismik güçlendirme, mevcut yapıların deprem hasarına karşı daha dayanıklı hale getirilmesi için değiştirilmesini içerir. Bu, ek destek yapılarının eklenmesini, duvarların ve temellerin güçlendirilmesini ve bir depremin enerjisini emen özel sönümleme sistemlerinin kurulmasını içerebilir. Sismik güçlendirme pahalı olabilir, ancak bir deprem sırasında hasar ve can kaybı riskini önemli ölçüde azaltabilir. Sismik güçlendirme teknolojilerine örnek olarak sismik izolatörler, karbon fiber takviyesi, çelik takviye ve kolon-kiriş takviyesi verilebilir. (1) Binaların çökmesini önlemek için geliştirilen bir teknoloji olan sismik izolatörün yerli versiyonu da mevcuttur. Deprem anında yapı ile zemin arasındaki iletişimi azaltarak yapının sallanmasını en aza indiren bir teknolojidir. (2) Karbon fiber güçlendirme teknolojisinde bina kolonları karbon fiber tabaka ile kaplanır ve kolonların dayanıklılığını arttırır. Bu sayede deprem anında kolonların basınçtan dolayı patlama riski ve dolayısıyla binanın yıkım riski de azaltılır. (3) Çelik takviye aslında karbon fiber teknolojisine oldukça benzer. Bu teknolojide kolonlar çelik kaplanır. Böylece kolonlar daha dayanıklı hale gelir.

Mevcut kullanılan teknolojilerin yanı sıra risk yönetiminde kullanılmaya yönelik yakın zamanda uluslararası yürütülen bir çalışmadan bahsetmek değerli olacaktır. Stockholm’de bulunan KTH Royal Institute of Technology’nin öncülüğünde Avrupa’nın çeşitli ülkelerinden 14 enstitüden sismologlar, jeologlar, fizikçiler ve AI araştırmacıların katılımıyla yürütülen “ArtEmis” projesi yeni bir deprem erken uyarı sistemi teknolojisini bizlere sunar. Bu projenin başında Türkiye’de büyüyen Ayşe Ataç Nyberg’in olması bizler için bu projeyi daha da anlamlı kılmaktadır. ArtEmis projesi temelde yapay zeka algoritmasıyla yer altı sularından radon içeriğinin analiz etmesiyle depremi erkenden teşhis edilebileceğini ortaya koyar. Araştırmacılar deprem olmadan önce yeraltı sularında radon artışı gözlemlendiğini belirtiyor; bu durum da ArtEmis deprem erken uyarı çalışmasının temelini oluşturmaktadır. Projenin çıktıları ülkemiz gibi deprem kuşağında olan ülkeler için bilim kökenli bir umut ışığı olabilir.

Deprem sonrası: Kriz yönetiminde kullanılan teknolojiler

Yazının başında aktarıldığı üzere kriz yönetimi etki analizi, müdahale, iyileştirme, yeniden yapılanma gibi çalışmaları içerir. Risk yönetimindeki gelişmiş haritalama ve modelleme araçları aynı zamanda deprem sonrası kriz yönetiminde de kullanılır. Örneğin gerçek zamanlı yapay zekâ hasar tahmin sistemi, karar verme ve yetkili kurumlar tarafından ilk müdahale stratejisinde kritik fayda sağlar. Japonya'daki 2018 Osaka-Fu Hokubu depreminde bu teknoloji kullanılmıştır ve tahmin sonuçları gerçek sonuçlara yüksek oranda yakın çıkmıştır.

Haritalama ve modelleme araçlarına ek olarak, deprem kriz yönetiminde kullanılan birkaç ileri teknoloji daha vardır. Örneğin, insansız hava araçları (İHA'lar) veya dronlar, etkilenen bölgeleri araştırmak ve acil durum müdahale ekiplerine gerçek zamanlı video ve diğer verileri sağlamak için kullanılabilir. Benzer şekilde, mobil uygulamalar ve sosyal medya platformları, tahliye emirleri, barınak yerleri ve müdahale çabalarının durumuna ilişkin güncellemeler gibi kritik bilgileri halka iletmek için kullanılabilir.

Arama-kurtarma çalışmalarında teknolojinin kritik bir katkısı

Deprem sonrası arama-kurtarma çalışmalarında teknolojinin kritik bir katkısı vardır. Termal kamera, sismik akustik cihaz, duvar arkası radar sistemi, ve kızılötesi yeraltı görüntüleme sistemleri bu teknolojilerin en yaygın olanlarıdır. 1) Termal kameralar hassas olarak ısıya duyarlıdır, ve enkaz altında canlı olup olmadığının öğrenilmesini sağlar. 2) Sismik akustik dinleme cihazı, sesin dinlenmesini sağlar. Bu sayede enkaz altında yaşayan bir kişinin olup olmadığı tespit edilebilir. Söz konusu teknoloji en küçük sesi bile algılayabildiği için diğer kişilerin dinlerken sessiz olmaları istenir.

3) Bir duvarın arkasında olsanız bile hareketi algılayabilen bir teknoloji mevcuttur. Duvar arkası radar sistemi, algıladığı hareketi ekranında gösterebilir. Enkaz altında yaşadığı tespit edilince kurtarma çalışmaları başlar. (4) Kızılötesi yeraltı görüntüleme sistemi, duvar arkası radar sistemine benzer, ancak bu teknoloji radar yerine kızılötesi kullanır. Enkaz altındaki herhangi bir hareket cihazın ekranına yansıtılır.

Bilimin ışığında en az kayıpla deprem gerçeği ile yaşamaya alışmalıyız

Bahsi geçen uzmanlığa dayalı kriz yönetimi teknolojilerinden ayrı olarak toplumun kullandığı afet kriz yönetimine yönelik telefon uygulamaları da mevcuttur. Acil durumlarda konum bildiren, yüksek frekansta ses üreten, bluetooth aracılığıyla iletişim sağlayan, afetleri anlık bildiren uygulamalar bunlardan bazılarıdır. Ayrıca günümüzde başka amaçlarla da kullanılan ancak afet kriz yönetiminde de yaygınca kullanıldığına şahit ettiğimiz sosyal medyayı unutmamak gerekir. Deprem bölgesiyle ilgili bilgi akışının sağlandığı bu platformlarda doğru bilginin yanı sıra bilgi kirliliği de mevcuttur bu nedenle gerekli filtrenin ve validasyonun sağlanması önemlidir.

Genel olarak, modern deprem afet yönetimi teknolojilerinin gelişimi, depremlere hazırlanma ve müdahale etme şeklimizde devrim yaratmıştır. Bu teknolojiler, acil durum müdahale ekiplerine ve topluma değerli bilgiler ve araçlar sağlayarak, bu yıkıcı olayların etkilerini azaltmamıza ve onlardan kurtulma yeteneğimizi geliştirmemize olanak tanır. Bu teknolojileri geliştirmeye ve iyileştirmeye devam ettikçe, depremlerin etkisinin en aza indirildiği ve topluluklarımızın bu doğal afetlerle yüzleşmeye daha dayanıklı ve hazırlıklı olduğu bir geleceği dört gözle bekleyebiliriz. Kayıplara alıştığımız değil, bilimin ışığında en az kayıpla deprem gerçeği ile yaşamaya alıştığımız bir gelecek pekâlâ mümkündür. 

19 Mayıs'ta 81 ilde 'Gençlik ve Spor Festivalleri' düzenlenecek AK Parti'nin Kızılcahamam kampının tarihi değişti Çöl tozu alarmı: Yunanistan'dan geliyor, 1 hafta sürecek Depremde hasar görmüştü: Belediye binası için plan değişikliği Askeri müzeler 2 gün ücretsiz Kuzey Kore'den balistik füze denemesiyle ilgili açıklama