Asgari ücret mi enflasyondan, enflasyon mu asgari ücretten?

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ

Bu ülke geçmişte "Memura bu ay maaş ödemesek ne olur ki" diyen bakan gördü. Her ne kadar adı geçen bakan bu yönde bir açıklaması olmadığını söylemişse de kendisini tanıyanlar böylesine bir görüşün dile getirilmiş olma olasılığını çok yüksek buluyor.              

Aradan otuz yıl geçti, şimdi de Merkez Bankası enflasyonla mücadele için para politikasıyla dolaylı etkisi bulunan ama gerçekleştiği takdirde toplumu derinden sarsacak olan bir öneri getirdi. Tamam Merkez Bankası tabii ki enflasyonla mücadele için maliye politikasının desteğini arar, bu konuda öneride bulunur. Ama Merkez Bankası bu kez asgari ücretle ilgili çok spesifik ve adeta kendi görev alanının dışına taşan bir öneri ortaya attı. Haliyle bu durum çok yadırgandı ve günlerdir de tartışılıyor.              

Merkez Bankası’nın hükümete kanunu gereğince göndermek durumunda olduğu “Enflasyonu tutturamadık, özür dileriz” mektubundan ve bu mektupta yer alan şu çok tartışma yaratan asgari ücretin yılda bir kez belirlenmesiyle ilgili görüşten söz ediyorum.    

Özür mektubundan öte!      

Merkez Bankası’nın, enflasyon hedefine ulaşılamaması halinde hükümete mektup yazması ve çerçevede sapmanın nedenlerini ve alınması gereken önlemleri bildirmesi ve bunu kamuoyuna açıklaması yasası gereği. Buraya kadar her şey normal.          

Ama normal olmayan ve üstünde durulması gereken detaylar var...          

Eski Merkez Bankacı iktisatçı Zafer Yükseler 2014-2023 döneminde açık mektupların tümünün ocak ayının son haftasında gönderildiğini hatırlatarak haklı olarak soruyor:         

“Hükümete gönderilen açık mektup bu yıl niçin bu kadar geç yollandı? Açık mektup tarihinin 5 Nisan olması tesadüf mü?”    

Zafer Yükseler, Merkez Bankası’nın söz konusu mektupta enflasyonla mücadele için asgari ücret artışının yılda bir kez yapılması yolundaki önerisine göndermede bulunarak önemli bir detayı gündeme getiriyor ve bir soru daha yöneltiyor:           

“Merkez Bankası 2023 yılı haziran- aralık dönemindeki 26.4 puanlık enflasyon artışının sadece 1.3 puanının ücret artışından kaynaklandığını enflasyon raporunda açıklamıştı. Para-maliye politikası eş güdümünden anlaşılan yalnızca asgari ücret mi?”          

Ne demişti Merkez Bankası hükümete yazdığı mektupta:           

“Dezenflasyon sürecinde para ve maliye politikalarının eş güdümü büyük önem arz etmekte olup öngörülebilirliğin artmasını sağlayan orta vadeli program ile somutlaşmış olan kamu politikalarına dair varsayımlar TCMB’nin enflasyon tahminlerine yansıtılmıştır. Bu kapsamda, asgari ücretin yılda bir kez güncellenmesi, yönetilen/yönlendirilen fiyatlar ile ücret ve vergi ayarlamalarında OVP’de sunulan enflasyon tahminlerinin gözetilmesi ve para politikasındaki sıkı duruşun ihtiyatlı maliye politikası ile desteklenmesi, öngörülen dezenflasyon patikasının tesis edilmesi açısından kritik bir önem taşımaktadır.”        

Merkez Bankası’nın söylediklerini özetleyelim:            

“Asgari ücreti yılın ikinci yarısında artırmayın, ücretleri fazla yükseltmeyin, vergi ayarlamalarında (artış değil de ayarlama) enflasyon tahminimizi gözetin!”          

Aslında Merkez Bankası “Benim para politikası yönüyle yaptığıma destek vermiyorsunuz, işimi zorlaştırıyorsunuz, biraz da siz elinizi taşın altına koyun” diyor ama sanki eksik söylüyor.            

Sanki maliye politikasında tek yapılabilecek ya da daha önemlisi yapılması gerekenler bunlarmış; asgari ücreti ve genel olarak ücretleri az artırmakmış gibi!        

Sanki asgari ücreti artırma gerekliliği enflasyonun değil de, enflasyon asgari ücreti artırmanın sonucuymuş gibi!            

Peki bu metin Merkez Bankası’nın mı?

Hükümete yazılan bu mektuptan sonra eski Merkez Bankası Başekonomisti       

Prof. Dr. Ali Hakan Kara sosyal medya hesabında önemli bir ayrıntıyı dile getirdi. Prof. Kara, 2006 yılında ilk açık mektubu kendisinin kaleme aldığını belirttikten sonra “Bu metinlerin yayınlanmadan önce ilgili bakana gittiğini hatırlıyorum. Dolayısıyla ifade metne (asgari ücretle ilgili ifade) hükümetin bilgisi dahilinde girmiştir” dedi.          

Hakan Hoca tabii ki son mektupla ilgili olarak kesin bir yargıda bulunmuyor ama mektup konusunda işlerin nasıl yürüdüğüne ilişkin önemli bir ayrıntıya dikkat çekiyor.          

Ayrıca Hakan Hoca “Merkez Bankası teknokratlarının bu kadar hassas bir konuya doğrudan müdahil olması iyi bir fikir mi, emin değilim” diyerek mektupta böyle bir ifade yer almasını pek doğru bulmadığını dile getiriyor.            

Niye gecikildi sorusunun yanıtı...

Eski Merkez Bankacı iktisatçı Zafer Yükseler sosyal medya hesabından mektupların daha önce ocakta gönderilirken niye bu yıl nisana bırakıldığını sorgulamıştı. Yükseler ile dün konuştuğumda aynı soruları yine sordu. Aslında yanıt belli gibiydi...       

Merkez Bankası bu içerikte bir mektubu muhtemeldir ki seçimden önce gönderememiş, öyle görünüyor. Ya da içerikte nelerin yer aldığını bilen hükümet kanadı, mektubun daha sonra gönderilmesini istemiş.       

Mektubun içeriğinden asgari ücretle ilgili görüşün çıkarılması da anlaşılan pek arzu edilmemiş ve sanki şöyle bir görüş birliği oluşmuş:          

“Asgari ücretin yılın ikinci yarısında artırılmaması gerektiği, enflasyonla mücadele için bunun şart olduğu mektupta yer alsın. Ama şu mektubu gönderme işini seçim sonrasına bırakalım. Seçimden önce, asgari ücretliye ‘Size yılın ikinci yarısında zam yok’ denilir mi? Seçim geçsin, mektubu o zaman gönderirsiniz...”

Tüm yazılarını göster