BOJ: Sıkılaştırmış olabilir, olmayabilir de!

Şant MANUKYAN Ekofobi

Sanırım geride bıraktığımız haftanın en önemli gelişmesi Japonya Merkez Bankasının (BOJ) yaptığı “ayarlama” diyebiliriz. Global piyasaları takip edenler açısından bir tekrar olacak ancak etmeyenler için konunun öncesini paylaşmak isterim. BOJ para politikası kararları gereği JGB olarak tabir edilen devlet tahvillerinin 10 yıllık vadeli olanları yüzde 0,25 getiri tavanı ile kontrol altında tutuyor(du). Şayet piyasa işlemleri neticesinde bu seviye aşılırsa BOJ sınırsız oranda tahvil alarak getirileri yeniden yüzde 0,25 seviyesinin altına çekiyordu.

Ancak bir süre önce Japon tahvillerinde bir kaç gün üst üste işlem geçmemeye başladı. Borçlanma piyasası çok büyük bir ülke olmasına rağmen likiditenin tamamen kuruması piyasa fiyatlaması daha doğrusu sinyalizasyon mekanizmasının çalışmaması anlamına geliyor. Nitekim BOJ kasım ayında işlem yaptığı kurumlar arasında gerçekleştirdiği ankette de benzer bir geri dönüş aldı. Tahvil piyasasının teminat piyasalarına baz oluşturduğu göz önüne alınırsa likidite ve fiyatlama sorun çok daha büyük sorunları tetikleyebilecek piyasa “arızaları” diyebiliriz. Bu dinamikler nedeni ile BOJ hafta içinde yüzde 0,25 olan tavan seviyeyi yüzde 0,50’ye çektiğini açıkladı. Bu ayarlamanın ardından doğal olarak 10 yıllık tahvil getirisinin de sert bir şekilde yükselerek yüzde 0,50’nin hemen altına geldiğini gördük. Bu yükseliş bazı analistler tarafından BOJ’un da sıkı para politikasına geçiş adımı olarak değerlendirildi.

Reelde bu tip bir etkisi olacak olsa da atılan adımın tamamına bakıldığında gevşek para politikasından tam bir sapma değil. Zira tavan yükselirken BOJ aylık alım limitini de 7.3 trilyon yenden 9 trilyon yene çıkarttı. Dahası bu ayarlamayı kamuoyuna açıklarken vurgu yükselen enflasyon değil piyasanın işleyişinde görünen aksaklıklara yapıldı. Bu nedenle az önce de paylaştığım gibi netice getirilerde artış olsa da henüz BOJ’un ECB veya Fed gibi düzenlik adımlara para politikasını sıkılaştıracağını söylemek pek doğru olmaz.

Öte yandan bu adımın piyasalar üzerinde kaçınılmaz bir şekilde etkileri de olacak. Japonya iç piyasada getirilerin düşük olmasından dolayı yoğun bir şekilde yabancı varlıklara yatırım yapan bir ülke. Hatta bir zamanlar ünlü olan Japon ev hanımlarının TL pozisyonlarını da hatırlarsınız. Aynı gerekçe ile yani Türk varlıklarında getirilerin daha yüksek olmasından dolayı Japon hane halkı yen satarak TL varlıklara yatırım yapıyordu. Bu yatırım mantığı sadece nominal getirilerin değil reel getirilerin de artması nedeni ile darbe almış durumda. Kur riskine karşı bir hedge masrafına da girerseniz artık diğer gelişmiş ülke tahvillerinin Japon yatırımcıları açısından cazibesi söz konusu değil. Bir diğer önemli nokta da açık JPY pozisyonları. Fed’in seri faiz artışlarının neticesinde yatırımcılar JPY satarak dolara geçmişti. Şimdi ise hem Fed’in artışlarda sona gelmesi hem de JGB getirilerini artması nedeni ile bu açık pozisyonlar kapatılacaktır.

BOJ’un bu adımı önemli bir adım olsa da İsviçre Merkez Banka’sının EuroCHF çıpasını bir sabah ansızın kaldırması kadar radikal ve beklenmedik bir adım değil. Bu nedenle etkileri kontrol edilebilir görünüyor. Elbette getiri yükselişi bazı kesimlerin zarar etmesi anlamına da geliyor. Ancak söz konusu varlıkların yüzde 50’sinden fazlası BOJ’un elinde olduğu için bu teorik zarar aslında genele yayılmış durumda diyebiliriz.

Tüm yazılarını göster