Kural olarak kendi vergi borcumuzdan sorumluyuz ama bunun istisnaları da var. Yani başkasının vergisinden de sorumlu olabilirsiniz.
İşte yaygın olarak karşılaşılabilecek birkaç örnek.
Tüzel kişilerin, küçüklerin ve kısıtlıların vergi mükellefi veya sorumlusu olması durumunda, bunlara düşen ödevlerin kanuni temsilcileri tarafından yerine getirilmesi gerekiyor. Bu ödevin yerine getirilmemesi nedeniyle mükellef veya vergi sorumlusunun varlığından alınamayan vergi ve bu vergiye bağlı kamu alacakları, kanuni ödevlerini yerine getirmeyenlerin malvarlığından alınabilir. Kanuni temsilciler bu şekilde ödemek zorunda kaldıkları vergi asılları için asıl mükellefe rücu edebilirler. Ancak asıl mükelleften vergi aslını tahsil de etseler sonuçta bir mali yüke katlanmak zorunda kalabilirler. Vergi aslı dışındaki borçlar için rücu olanağı da yok.
Yaptıkları ödemelerden vergi kesmek zorunda olanlar, verginin tam olarak kesilip süresinde vergi dairesine ödenmesinden sorumlu. Örneğin, işletmesinde işçi istihdam edenler veya danışmanlık hizmeti alanlar, yaptıkları ücret ve serbest meslek ödemesinden vergi kesmek ve yatırmak zorunda. Vergi dairesine ödenecek olan vergi gelir sahibinin vergisidir ancak ödemeyi yapan vergi kesintisi yapıp ödemediyse, bunun için bir tarhiyatla karşılaşacaktır.
Ölüm halinde mükellefin ödevleri, mirası reddetmemiş mirasçılara geçiyor. Mirasçılardan her biri, ölen mükellefin vergi borçlarından miras hissesi oranında sorumlu olur.
Başta kamu kurumları, bankalar, sigorta şirketleri, kasa kiralayanlar, mahkemeler ve icra daireleri olmak üzere, Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu’nda sayılan kurum ve kuruluşlar, ölen bir kişiye ait, verginin konusuna giren para ve diğer varlıkları mirasçılarına vermeden önce, veraset vergisinin ödenmiş olduğuna ilişkin vergi dairesinden alacakları bir belgeyi istemek zorunda.
Bu belgenin ibraz edilmesi durumunda varislere herhangi bir kesinti yapılmaksızın miras kalan varlıklar verilir. Belge ibraz edilmezse, mirasçılara ödeme ancak %5 vergi karşılığı kesilerek yapılabilir. Kesinti yapanların, kestikleri parayı en geç bir hafta içinde ilgili mal sandığına yatırmaları ve durumu bağlı bulunulan vergi dairesine bildirmeleri gerekiyor.
Yasal düzenleme, kesinti yapmadan ödeme yapanlardan veya kestikleri parayı süresinde mal sandığına yatırmayanlardan, kesmek veya ödemek zorunda oldukları paralar 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre gecikme zammıyla birlikte tahsil edilmesini öngörüyor. Düzenlemeye göre ayrıca, kesintiyi yapan kurum veya kuruluşların, verilen görevi süresinde yerine getirmeyen sorumlularından, kesmek ve yatırmak zorunda oldukları paraların %10’u oranında ayrıca ceza ödemeleri öngörülüyor.
Harçların ödenmesinde memurların sorumluluğu
Harçlar Kanunu’na göre, kanunda aksine bir düzenleme yoksa harçların tamamı peşin olarak ödenmeden harca konu işlemin yapılması mümkün değil.
Ödenmesi gereken harçları tamamen almadan işlem yapan memurlar, harcın ödenmesinden mükellefle birlikte müteselsilen sorumlu.
Kurumlar Vergisi Kanunu’na göre tasfiye memurları, kurumun tahakkuk etmiş vergileri ile tasfiye beyannamelerine göre hesaplanan vergiler ve diğer itirazlı tarhiyatlar için uygun bir karşılık ayırmadan, istisnaları hariç, alacaklılara ödeme ve ortaklara paylaştırma yapamazlar. Yapmaları durumunda bu vergilerin asıl ve zamları ile vergi cezalarından şahsen ve müteselsilen sorumlu olurlar.
Tasfiye memurları, bu çerçevede ödedikleri vergilerin asıllarından dolayı, kendisine ödeme yapılan veya tasfiye kalanından pay alan ortaklara rücu edebilirler.
Gelir Vergisi Kanunu’na göre bu vergide tarhiyatın muhatabı, gerçek kişilerdir. Dar mükellef bir kişinin Türkiye’de vergiye tabi bir gelir elde etmesi durumunda; kendisi, varsa daimî temsilcisi, daimî temsilcisi de yoksa kazanç veya iradı yabancı kişiye sağlayanlar tarhiyata muhatap olabilirler.
Bu çerçevede örneğin Türkiye’de bulunan bir varlığını satan ve vergiye tabi bir gelir elde eden dar mükellef bir kişi elde ettiği geliri beyan edip vergisini ödemezse, bu vergi varlığı satın alarak dar mükellefe kazanç sağlayan kişi adına tarh edilebilir.
Benzer düzenleme Kurumlar Vergisi Kanunu’nda da vardır. Dar mükellef bir kurumun Türkiye’de vergiye tabi bir gelir elde etmesi ve yasal yükümlülüğünü yerine getirmemesi durumunda, kuruma kazanç sağlayanların vergiye muhatap olmaları mümkündür.
Bu tür bir tarhiyata muhatap olmamak için, kazancı sağlayanların gerekli önlemi alması, dar mükellef kişi veya kurum vergisini ödemeden yükümlülük tutarı kadar bir tutarı teminat olarak tutması gerekebilir.
Katma değer vergisi uygulamasında iki farklı sorumluluk müessesesi vardır.
Birincisi, Kanun’un 9. maddesinde düzenlenen sorumluluk uygulamasıdır. Bu maddede düzenlenen sorumluluk, tevkifat sorumluluğudur. Bu madde gereği, gerek hizmet ithalinde, gerekse de Maliye Bakanlığınca belirlenen yurt içi teslim ve hizmetlerde, hesaplanan KDV’nin bir kısmı veya tamamı sorumlu sıfatıyla beyan edilerek ödenmektedir.
İkincisi Vergi Usul Kanunu’nun “Vergi kesenlerin sorumluluğu” başlıklı 11. maddesinde düzenlenen sorumluluk uygulamasıdır. Her ne kadar maddenin başlığı ve içeriği vergi kesenlerin sorumluluğunu öngörse de maddenin gerekçesinde düzenlemenin katma değer vergisinde de uygulanacağı ifadesi yer almakta, uygulaması da gerekçede olduğu gibi yapılmaktadır. Bu madde gereği, Hazineye intikal etmeyen vergiden, alım-satıma taraf olanlar veya hizmetten yararlananlar, koşulların yerine gelmesi durumunda sorumlu tutulabilmektedir.
Damga vergisinin mükellefi esas olarak, vergiye tabi kâğıtları imzalayanlardır. Birden fazla kişi tarafından imzalanan kâğıtlara ait vergi ve cezanın tamamından, imza edenler müteselsil olarak sorumludurlar. Bir sözleşmede, ödenmesi gereken damga vergisinden hangi tarafın sorumlu olacağı belirlenmiş olabilir. Taraflardan birinin bu çerçevede vergiyi ödemesi, diğer tarafın sorumluluğunu da sonlandırır. Ancak sözleşmeye göre vergiyi ödemesi gereken tarafın bu görevini yerine getirmemesi durumunda, diğer taraf vergi ve cezalardan müteselsilen sorumlu olmaya devam eder. Sözleşmedeki hüküm, vergi dairesini bağlamaz. Vergiyi ödeyen taraf elbette sözleşmeye dayanarak ödediği vergiyi özel hukuk hükümleri çerçevesinde karşı taraftan talep edebilir.
Damga vergisinde kâğıdın hükmünden yararlananların sorumluluğu
Yabancı ülkelerde düzenlenen kâğıtların damga vergisini, Türkiye’de bu kâğıtları resmi dairelere ibraz eden, üzerlerinde devir veya ciro işlemleri yapanlar veya herhangi bir şekilde hükümlerinden faydalananlar ödemektedir. Bu kural gereği, herhangi bir şekilde taraf olunmayan bir sözleşme nedeniyle, bu sözleşme bir resmi daireye ibraz edildiği veya hükmünden yararlanıldığı için, damga vergisi ödeme yükümlülüğü doğabilir.
Resmi dairelerle kişiler arasındaki işlemlere ait kâğıtların damga vergisi kişiler tarafından ödenmektedir. Benzer şekilde, vergiden muaf kişiler ile imzalanan kâğıtların vergisi diğer kişiler, vergiden muaf kurumlarca düzenlenen ve sadece bu kurumların imzasını taşıyan kâğıtlara ait verginin tamamı diğer kişiler tarafından ödenir.
Görüldüğü gibi, vergiden muaf olanlarla imzalanan kâğıtların vergisi tam olarak ve tamamı diğer kişi tarafından ödenmektedir.
Damga Vergisi Kanunu’na göre noterler, damga vergisi ödenmemiş veya eksik ödenmiş kâğıtları vergi ve cezası ödenmedikçe tasdik edemezler veya bunların suretlerini çıkaramazlar. Aksi halde, noterlerden de tasdik ettikleri veya üzerinde işlem yaptıkları her kâğıt için kanunen alınması gereken ceza ayrıca alınır. Benzer şekilde bankalar, vergisi ödenmemiş veya eksik ödenmiş kâğıtları usulüne uygun olarak vergi ve cezası ödenmedikçe işleme koyamazlar. Vergi ve cezası ödenmeden bu kâğıtları işleme koyan bankadan, kâğıdın mükelleflerinden alınacak ceza tutarınca ayrıca ceza alınır.
Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 227. maddesi ile Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu’nun 12. maddesinde yer alan düzenlemeye göre, özetle;
- Beyannameyi imzalayan meslek mensupları, imzaladıkları beyannamelerde yer alan bilgilerin defter kayıtlarına ve bu kayıtların dayanağını teşkil eden belgelere uygun olmamasından dolayı,
- Tasdik raporunu düzenleyen meslek mensupları, yaptıkları tasdikin doğru olmaması durumunda, tasdikin kapsamıyla sınırlı olmak üzere,
ziyaa uğratılan vergilerden ve kesilecek cezalardan müteselsilen sorumlu.
Meslek mensuplarının sorumlulukları konusu, başta sorumluluğun kapsamı olmak üzere uzun bir konu ve ayrı bir makale konusu. Bu nedenle burada daha fazla ayrıntıya girmek istemiyorum. Ancak yeminli mali müşavirlik mesleğinin yaygın olarak şirket bünyesinde yapıldığını dikkate alarak, sorumluluğun şirkete mi yoksa yeminli mali müşavire mi ait olduğu konusunda yeni bir yargı kararı paylaşayım isterim.
Danıştay, yeminli mali müşavirlik hizmetinin bir tüzel kişilik bünyesinde yapılması halinde, tasdik sözleşmelerinden kaynaklanan müşterek ve müteselsil sorumluluğun şirket tüzel kişiliğine ait olduğu yönünde bir hüküm bulunmadığından, ödeme emri içeriği kamu alacaklarına ilişkin kurumlar vergisi tasdik raporunu imzalayan meslek mensubu yerine davacı şirket adına düzenlenen ödeme emrini iptal eden Vergi Mahkemesi kararına yöneltilen istinaf başvurusunun reddi yolundaki Vergi Dava Dairesi kararında sonucu itibarıyla hukuka aykırılık görmemiş. (Danıştay Üçüncü Dairesi’nin 10.10.2022 tarih ve E:2020/523 K:2022/3650)