Küresel ısınma hala en büyük tehdit

Tuğrul BELLİ GÜNDEM

2024’e girdiğimiz bu günlerde Dünya’nın genel gidişatı ile ilgili nereden baktığımıza bağlı olarak iyimser, ya da kötümser olabiliriz. Ancak antroposen’in yeryüzünde giderek daha da onarılamaz tahribata yol açtığı, ve sonuçta da insanlığı göz göre göre bir felakete sürükleyebileceği gerçeği karşısında çok da iyimser olmak mümkün değil. “Benden sonra tufan” diye düşünenleri bir kenara bıraksak bile insanlığın geri kalanının büyük kısmı da hızla gelmekte olan bu felaketi algılamakta zorlanıyor. Pek çokları “1.5 derece ısındık, havaların dengesi bir parça bozuldu, 1.5 derece daha ısınsak biraz daha bozulur, o kadar” mantığında. Halbuki, o durumda Dünya geriye dönülemeyecek bir coğrafi felakete maruz kalacak. Tarımda ve dolayısıyla da gıda arzında yaşanacak problemlerin büyük savaşlara ve göçlere sebep olma ihtimali çok yüksek.

Maalesef küresel serbest piyasa düzeni hızla yaklaşmakta olan bu felakete doğru zamanda çözüm bulmak konusunda yetersiz kalıyor. Aralık ayında gerçekleştirilen COP-28 zirvesinin de somut önlemler almak konusunda son derece yetersiz kaldığı bir gerçek. Dünya’nın en kalabalık 2 ülkesi Çin ve Hindistan karbon salınımlı fosil yakıtların bir evrede kaldırılması gerektiği gibi muğlak bir deklarasyona bile imza atmadılar. (Hem küresel ısınmadan en çok etkilenecek ülkelerden olduğu iddiasında olup da (ki değil) buna yönelik yardım fonlarından yararlanmak isteyen, buna karşılık zirveden çıkan bir çok deklarasyona imza atmayan Türkiye’nin tutumu da tartışmalı.)

Zirvede ortaya atılan tüm önerilerin esasında gezegendeki fosil yakıt üretiminin ve kullanımının somut bir takvimde ortadan kaldırılması konusunu geçiştirmeye çalıştığını söylesek yanlış olmaz. Aslında gelişmiş ülkelerde bunları yapacak hem teknoloji, hem de para var. Bunu engelleyen ise küresel enerji şirketlerinin çıkarları, ve herhangi bir kademeli olarak kaldırma (phase out) planıyla ilgili bir küresel anlaşmanın bile olmayışı. Eğer sorunu mevcut düzen içerisinde çözmek istiyorsak mutlaka fosil yakıt üretimi ve kullanımının mevcut kârlılığının yeşil enerji kârlılığının altında kalmasını sağlamamız gerekiyor. Nitekim son yıllarda alternatif enerji kaynaklarının maliyetinde büyük oranlı düşüşler de sağlandı, ancak asıl mesele toplam Dünya karbon salınımını önce durdurmak, sonra da azaltabilmek. Bu konuda maalesef sınıfta kalmış durumdayız. Dünya karbon salınımı 2023’de yeni bir rekor kırarak 37.6 milyar metrik tona ulaşmış bulunuyor. Aslında 2016 yılından beri yeşil enerji yatırımlarının miktarı fosil yakıt yatırımlarından daha fazla. Ancak belli ki bu yeterli değil, ve devletlerin ve uluslarası kuruluşların bu yatırımlara daha da çok teşvik vermeleri gerekiyor.

2024’ü karşılarken pozitif bir gelişme ise Büyük Dil Modellerinin (LLM) ve bunların mantığı üzerine inşa edilen ChatGPT gibi uygulamaların yaygınlaşması oldu. Bunlarla birlikte tıp ve biyoteknoloji endüstrilerindeki gelişmeler, elektrikli araçların hızla yaygınlaşması vs. Dünyada bir anda tekno-iyimser bir hava yarattı denilebilir. (Bu gelişmelerin ilk anda akla gelmeyen ilginç dışsal etkileri de olabiliyor: Örneğin yeni nesil obezite ilaçları sayesinde sağlık masraflarının azalacağını biliyoruz. Ama insanların azalan ortalama ağırlıkları nedeniyle havayollarının yakıt maliyetlerinin azalacağı pek kimsenin aklına gelmezdi doğrusu!) Hatta bu konularda biraz daha iyimser olursak, bu YZ uygulamalarının küresel ısınma problemine bizim halihazırdaki zeka düzeyimizle cevap bulamadığımız çözümleri de bulabileceklerini ümit edebiliriz!

Biri pozitif, diğeri negatif şu yazdığım 2 konu dışında tabii ki küresel bazda ekonomik istikrarın sağlanması, hem gelişmiş, hem de gelişmekte olan ülkelerde artan yapısal işsizlik problemleri, gelir dağılımınındaki bozulmalar ve neredeyse tüm coğrafyalarda liberal demokrasinin kan kaybetmeye devam etmesi önemli meseleler olarak gündemi işgal etmeye devam edecek.

Tüm yazılarını göster