Maestro… “Lux” gerçekten bu yüzyılın “ebedi” müzik albümü mü?

“Bu albüm, yılın değil, önümüzdeki onlarca yılın müzik albümü… Ebedi bir albüm…”
İki hafta önce, 7 Kasım 2025 günü yayınlanan bir albümden söz ediyor…
Ama bu sözleri söyleyen öyle bir kişi ki…
Gerçek bir 21’inci yüzyıl maestrosu…
Adını duyunca, “Bir dakika” dedim…
“Gerçekten olabilir mi…”

Geçen cuma akşamı Berlin Monkey Bar’da bir sohbet

Şimdi 5 gün önceye dönüyorum.
Geçen cuma akşamı, Berlin’in en gözde barlarından birinde oturuyoruz.
Kudamm’daki “Bikini” otelin terasındaki “Monkey Bar” burası…
“Maymun Barı” yani…
Türkiye’den bir arkadaş grubu ile sohbet ediyoruz.
Yan masalarda genç Almanlar var…
Zaman zaman onlar da katılıyor sohbete.

Birden “Berghain” çalmaya başlıyor

Birden “Berghain” çalmaya başlıyor.
Genç bir kızın, 7 Kasım günü çıkardığı “Lux” isimli müzik albümünden bir şarkı.
Rosalía söylüyor.
Katalonyalı genç bir şarkıcı…
Şu an hem İspanya hem Almanya’da en çok konuşulan konu buymuş.
Özellikle de albümdeki “Berghain” adlı şarkı.
Björk ve Yves Tumor’la birlikte söylüyor.

Önce müthiş bir yaylılar bölümü, sonra bir soprano

Müthiş bir klasik müzik parçası olarak başlıyor.
Arkasından bir opera sopranosunun harika sesi geliyor…
Müthiş bir koro…
Şarkı İspanyolca…
Ama adı Almanca…
“Berghain”, Alman dilinde dağ kenarındaki koruluklara verilen isimmiş.
Tam Wagnerien bir havada giderken birden “Love me… Love me” diye İngilizce Hip-Hop nakarata dönüşüyor.

Albümdeki şarkılarda 11 farklı dilden cümleler var

Müzik sosyologlarının gözünde bu yüzyılın ilk “çok dilli albümü”…
Çünkü albümdeki şarkılarda 11 dilden cümleler var:
İspanyolca, Katalanca, İngilizce, Latince, Sicilyaca, Ukraynaca, Arapça, Almanca, Japonca, İtalyanca, Portekizce, Fransızca ve İbranice…
Geçen cuma buraya kadar her şey normaldi…
Monkey Bar’da bir müzik olayını konuşuyorduk.

Gece yarısı yarı pijama kıyafetiyle bir 20’nci yüzyıl Mozart’ı konuşuyor

Ancak dün gece yarısından sonra Instagram’da dolaşırken zınk diye durdum.
Andrew Lloyd Webber konuşuyordu.
Müzik dünyasının 20’nci yüzyıldaki en büyük isimlerinden biri…
“Cats”, “Phantom of the Opera”, “Evita”, “Jesus Christ Superstar” müzikallerinin bestecisi…
“Memory”, “Don’t Cry for Me Argentina” gibi muazzam şarkıları bütün dünyanın hafızasına sokan büyük müzisyen.
Bir 20’nci yüzyıl Mozart’ı…

Şu an albümü beşinci defa dinliyorum

Evinde pijamayla, günlük spor arası bir kıyafetle oturmuş, Rosalía’nın bu albümü üzerine konuşuyor.
Arkada “Berghain” çalıyor.
“Şu an albümü beşinci defa dinliyorum” diye başlıyor.
“Müthiş, olağanüstü bir albüm” diyor.
“Koro düzenlemeleri tamamen olağanüstü.”
“Sesi inanılmaz…”
“Farklı tempoları var, 4/4 gibi tek bir ritimle sınırlı değil.”
“Heyecan verici ve canlı sesler…”
Sonunda kendini tutamayıp albümü, kendi eserleriyle bile karşılaştırıyor:
“Kendim de yaylı orkestrası kullandım ama bu kadar iyi şekilde kaydedilip kullanılmasını daha önce duymamıştım” diyecek kadar mütevazılaşıyor.

Yılın değil, 10 yılın değil; yüzyılın albümü bu

Ona göre bu sadece popüler bir albüm değil; orkestral derinliği, ritmik çeşitliliği ve vokal gücüyle büyük bir eser.
Ve vardığı sonuç:
“Bu yılın albümü değil… Önümüzdeki onlarca yılın albümü” diyor.
Sözünü şöyle tamamlıyor:
“Bu ebedî bir albüm olacak…”
Andrew Lloyd Webber’den böylesine bir övgü almak…
Rosalía hemen altına yazmış:
“Gracias Maestro…”

Flamenko fadoyla buluşur, Hip-Hop’a giderse ne olur?

Ben de albümü üçüncü defa baştan sona dinliyorum.
Mükemmel bir albüm…
İspanya’nın artık gençlerin gözünde gerilere düşen o muazzam “Flamenko” geleneğini almış, onun üzerine yepyeni bir kültür inşa etmiş.
Evet, yanlış okumadınız; bir kültür inşa etmiş.
Flamenko, Hip-Hop’la birleşiyor, Portekiz’in fadolarına dokunuyor, Akdeniz’de yıkanıyor…

21’inci yüzyıl göçmenler çağının kozmopolit kültürü geliyor

Ve 21’inci yüzyılın, yani “Göçmenler Çağı”nın en büyük gerçeği olan “kozmopolit” bir magma hâlinde hayatımıza giriyor.
“Magnolias”, Gazze’den Cebelitarık’a kadar bütün Akdeniz’in hissedeceği bir şarkı…
Bir Akdeniz hançeresi…
“Memoria”, genç bir kız olarak 21’inci yüzyılda karşımıza çıkmış bir Amalia Rodriguez şarkısı sanki…
Maestro haklı…
Karşımızda bir “kozmopolit 21’inci yüzyıl divası” var…

Bir an barışık, barışmış bir Kudüs’te hissettim kendimi

Mistik bir albüm bu… Bazı yerlerinde biraz Hristiyan duygular hissedebilirsiniz…
Hiç öyle bakmayın…
Albüm biraz sonra bütün Akdeniz inançlarına dokuna dokuna kalbinize seslenen bir müzik hâline geliyor…
Barışık, barışmış bir Kudüs’te hissediyorsunuz kendinizi…
“Memoria” böyle akıp gidiyor…

El Chiqui’den flamenko dersi almış bir Katalonya kızı

Peki kimdir Andrew Lloyd Webber gibi bir müzik dehasının bu kadar coşkuyla övdüğü bu kız?
33 yaşında…
25 Eylül 1992’de (bazı kaynaklara göre 1993) doğmuş…
Katalonya (İspanya) kökenli…
Müzik eğitimini Catalonia College of Music’te almış…
Flamenko eğitimini klasik bir müzik okulu ortamında almış. Özellikle El Chiqui (José Miguel Vizcaya) ile çalışmış.
Sesini, geleneksel flamenkodaki “cante” teknikleriyle geliştirmiş.
Geleneksel flamenko köklerini alıp günümüz pop, R&B, reggaeton ve elektronik müzikle harmanlayabilecek bir kuşağın kızı…
“Flamenco pop / urbano” diyenler var bu müziğe…

Sırf bir şeyler bulabilir miyim onu görmek için yaşamak istiyorum

Albümün şarkılarından biri “Mundo Nuevo”…
Yeni Dünya…
Biraz umutsuzluk, itiraz ve şikâyet şarkısı…
“Bu dünyadan vazgeçmek isterdim” diyor…
“Ama yine de bu dünyaya yerleşmek ve yaşamak istiyorum…”
“Sırf bu yeni dünyada daha doğru bir şeyler bulabilir miyim, onu görmek için” diye devam ediyor.

“Kalbimin annesi” sözünün bu yüzyıldaki anlamı nedir?

Maalesef 21’inci yüzyıl bu kuşaklar için çok talihsiz başladı…
Biz 20’nci yüzyıl insanları için bu yüzyıl bir hüsrandı…
Ama onlar hüsrana bile kapılmadan bu yaşlı kötülükler içinde buldular kendilerini…
Şarkının bir yerinde “Madre de mi corazón” sözü geçiyor.
Bir İzmirli olarak “Kalbimin annesi” diyeceğimi ama siz isterseniz “Yüreğimin anası” diyebilirsiniz…
Dünyayı felakete götüren 20’nci yüzyıl kalıntısı yaşlı kuşakların pek anlayacağı bir hissiyat değil bu…
Ama hiç olmazsa Andrew Lloyd Webber gibi bunu hisseden insanlar hâlâ var…

Bizim kuşaklar “müzik öldü” diyor; oysa dipdiri

Bizim eski yüzyılımızın bazı nostaljikleri “Müzik öldü” diyorlar…
Rosalía da diyor ki:
“Hayır, müzik ölmedi…
Sadece vardiya değişiyor…”
Ne yazık ki iktidarda hâlâ yaşlı kuşaklar var, ama bizleri biz yapan duygu dünyamızda vardiyayı devralanlarla siyasetin yaşlı kuşakları arasındaki uçurum giderek derinleşiyor.
21’inci yüzyılın en büyük dramlarından biri işte bu derin uçurum…
Çünkü dünya o uçuruma doğru tam bir amok koşusu yapıyor.

Tüm yazılarını göster