Nedir bu ‘Yeşil Sanayi Politikası’?

Selin ARSLANHAN YENİDEN KEŞİF

Önceki yazıda Sanayi 5.0'dan bahsetmiştim Avrupa Birliği'nin Sanayi 5.0 çerçevesini paylaşmasının ardından, yeşil sanayi politikasının nasıl detaylandırılması gerektiği ve hangi politika araçlarıyla yol haritasına dönüştürüleceği üzerine çalışmalar ve tartışmalar hızlandı. Yeşil sanayi politikası aslında yeni bir kavram değil. Bugünkü tartışmaların farkı, kapsamın genişlemesi ve artık geleneksel sanayi politikasının yerini tamamen alacak yeni sanayi politikasının gündeme yerleşmesi. Uygulamada iklim politikası ve sürdürülebilirlik ayrı, sanayi politikası ayrı bir yerden giderken, artık birleşmeleri gündemde. Geleneksel sanayi politikasının çerçevesini özetle verimlilik artışları vasıtasıyla ekonomik büyüme oluştururken, artık tek odak verimlilik ve büyüme değil. Sürdürülebilirlik yeni bir gösterge olarak bu çerçevenin odağına yerleşiyor. Sürdürülebilirliğe katkı sağlayarak verimlilik artışlarını gerçekleştirmek, yeşil sanayi politikasının temelini oluşturuyor. AB, Yeşil Mutabakat sonrasında, Avrupa'nın sanayi yapısında çok ciddi değişimler geçirmesi ve bunun ulusal ve uluslararası seviyede yol haritalarıyla uygulanması gereğini ortaya koydu. Bunun kısa vadede kazananları ve kaybedenleri olacağının da farkında olduklarını her fırsatta belirtiyorlar.

Ülkelerde ulusal seviyede sınırlı kalan yeşil sanayi politikasının yeterli olmayacağı, mutlaka Avrupa genelinde koordine edilen ve tüm ülkelere yayılan bir yeşil sanayi politikası çerçevesine ihtiyaç olduğu vurgulanan konulardan bir diğeri. Bunun da önemli bir nedeni var. Avrupa koordineli bir politika çerçevesiyle tek bir pazar olarak konumlanmadığında, yeşil teknolojilerde ABD ve Çin ile rekabet edebilmesi mümkün olmuyor. Yeşil teknolojilerle ilişkili Ar-Ge yatırımlarında ülkelerin son 10 yılına baktığımızda, ABD'nin ilk sırada ve hep artış eğiliminde olduğunu görüyoruz. AB toplamı ABD ile 10 yıl öncesinde neredeyse aynı yerde olsa da, AB'de Ar-Ge harcamaları daha yavaş arttığı için, bugün araları açılmış görünüyor. Çin ise, 10 yıl önce yeşil teknolojilerde Ar-Ge'ye, ABD ve AB'nin onda biri kadar yatırım yaparken, son 5 yıldaki artışla AB'nin önüne geçiyor ve ABD'ye yaklaşıyor. Bu nedenle AB'nin bu konudaki tedirginliği ve harekete geçme isteği çok normal. Avrupa'daki yeşil sanayi politikası gündeminin önemli bir parçasını; kamu alımlarının sanayi politikası aracı olarak daha fazla kullanılacağı ve burada yeni uygulama modellerinin geliştirileceği oluşturuyor. Bildiğiniz gibi kamu alımlarını sanayi politikası aracı olarak hep gündemimizde tutardık fakat bu kez Avrupa'da da işaret edilen kritik nokta; yeni tip kamu alımları modellerinde kamunun en az şirketler kadar yeşil teknolojilere hakim olması gereği. Hani şu daha önce de konuştuğumuz akıllı devlet ihtiyacı. Yeşil sanayi politikasının uygulamada beklenilen etkiyi yaratarak sürdürülebilir büyümeyi sağlayabilmesi için yeşil teknolojilerden anlayan karar alıcılara ihtiyaç var. Özel sektör-kamu işbirlikleri de bu yeni tür modellerin yine önemli bir bileşenini oluşturacak. Buradan hareketle ortaya konacak destek programları ve yatırım teşviklerini yakında daha fazla göreceğiz. Bunlar da sektörel eğilimler ve hatta ticaret ilişkilerini değiştiriyor olacak.

Yeşil büyüme, yeşil teknolojilerin gelişmesini ve difüzyonunu gerektiriyor. Hem patent verileriyle ve patent dokümanlarındaki referanslarla, hem de şirket verileriyle yapılan sektörel çalışmalar, yeşil teknolojilerin yeşil olmayan teknolojilere göre daha karmaşık ve multidisipliner olduğunu gösteriyor. Aslında bu yeni teknoloji platformlarıyla ilgili bir süredir bahsettiğim şeyler ile uyuşuyor. Yeni teknolojiler, farklı bilimlerden beslenen daha karmaşık Ar-Ge süreçleri ve birbirine yakınsayan teknoloji alanlarının kesişimi ile ortaya çıkıyor. İklim politikası konuşurken düşük karbonlu sektörlerden, yenilebilir enerji teknolojilerinden bahsederdik. Yeşil sanayi politikası ile kapsam genişliyor ve yeşil teknolojiler sürdürülebilirliğin verimlilik artışlarıyla birlikte sanayinin bir parçası olmasına imkan tanıyor. Yeşil sanayi politikası çerçevesinde artık düşük karbonlu sektör ayrımında değil, düşük karbonlu teknolojiler olarak bakmamız gerekiyor. Bu teknolojilerle dönüşen sektörler, düşük karbonlu sektör haline gelebiliyor. İşin yapılış biçimi, işin ve ürünün kendisi değişiyor. Bunun için de, Avrupa'nın da yoğun olarak gündeminde yer alan, sanayi politikası araçlarının yenilenmesi ve akıllı devlet ihtiyacı öne çıkıyor. Biz de Türkiye'de hazır bugünlerde sanayi destek programlarının yenilerini açıklamaya hazırlanırken, yeşil sanayi politikasının nasıl bir fırsat olabileceğini atlamayalım ve Türkiye'ye özgü bir yol haritası çizelim derim.

Tüm yazılarını göster