Örtülü sermayenin hesabı

Bumin DOĞRUSÖZ HUKUKA GÖRE

Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 12. maddesiyle kurumların, ortaklarından veya ortaklarla ilişkili olan kişilerden doğrudan veya dolaylı olarak temin ederek işletmede kullandıkları her türlü borcun, hesap dönemi içinde herhangi bir tarihte kurumun öz sermayesinin üç katını aşan kısmı, ilgili hesap dönemi için örtülü sermaye olarak kabul edilmiştir. Örtülü sermayeden söz edilebilmesi için borçlanan kurumun bu borcu işletme veya yatırım harcamalarında kullanması gerekmektedir. Bu borcun aynı şartlarla başka bir ortağa veya kuruma aktarılması halinde, işletmede kullanılan bir borçtan söz etmek mümkün olmayacağından bu borçlanma nedeniyle örtülü sermaye oluşmaz.
Bu yazımda örtülü sermayenin hesabında önem taşıyan ve dikkat edilmesi gereken bazı noktalara değinmek/hatırlatmak istiyorum.

Ortak veya ortakla ilişkili kişilerden yapılan borçlanmalarda, bu kişilerden alınan borçların toplamının hesap dönemi başındaki öz sermayenin üç katı ile karşılaştırılması ve bu oranı aşan borç tutarlarının oranı aştıkları sürece ilgili hesap dönemi için örtülü sermaye olarak dikkate alınması gerekmektedir. Yabancı para üzerinden yapılan borçlanmalarda ise her bir borcun alındığı tarihte geçerli olan döviz kuru esas alınacaktır. Yabancı para borcunun vadesinin izleyen yıla sarkması halinde, izleyen yıl için söz konusu hesaplama, borcun ödenmeyen tutarının bilanço günü itibarıyla değerlenmiş tutarı esas alınmak suretiyle yapılacaktır.

Ortakların işletmeye kullandırdığı borçların kurumun öz sermayesinin üç katı ile karşılaştırılmasında ana faaliyet konusuna uygun olarak faaliyette bulunan ortak veya ortakla ilişkili kişi niteliğindeki banka veya benzeri kredi kurumlarından yapılan borçlanmalar %50 oranında dikkate alınacaktır. Buna karşılık sadece ilişkili şirketlere finansman temin eden kredi şirketlerinden yapılan borçlanmalarda genel kurallar çerçevesinde işlem yapılacaktır.
Burada öz sermaye kavramı; kurumun Vergi Usul Kanunu uyarınca tespit edilmiş olan hesap dönemi başındaki öz sermayesini ifade etmektedir. Anılan kanunun 192. maddesine göre öz sermaye, aktif (mevcutlar ile alacaklar) toplamı ile borçlar arasındaki farktır (Yeni kurulan kurumlarda kuruluş tarihinde anılan kanuna göre tespit edilen öz sermaye tutarı, hesap dönemi başındaki öz sermaye olarak dikkate alınacaktır). Kurumun dönem başı öz sermayesinin sıfır veya negatif değerler taşıması durumunda, söz konusu kurumun ortak ve ortaklarla ilişkili kişilerden yaptığı borçlanmaların tamamı örtülü sermaye olarak nitelendirilecektir.

Vadeli mal ve hizmet alımlarında vade farkı tutarları, ayrıca hesaplanmış olsa bile, piyasa koşulları ve ticari teamüllerle uyumlu olduğu sürece örtülü sermayenin tespitinde dikkate alınmayacaktır. Aksi halde, bir başka deyişle vade farkı tutarlarının piyasa koşulları ve ticari teamülleri aştığı vadeli alımlarda ortaya çıkan borçlar örtülü sermayenin tespitinde dikkate alınacak; bu şekilde hesaplanan örtülü sermaye tutarına isabet eden vade farkları örtülü sermaye üzerinden ödenen faiz olarak kabul edilecektir.

Öte yandan avansların, hangi amaçla verilirse verilsin alan işletmeye finansman imkânı sağladığı kabul edilmektedir. Dolayısıyla, alınan avanslar da alan işletme bakımından alınan borç olarak değerlendirilecek ve örtülü sermaye hesaplamasında dikkate alınacaktır. Buna karşılık inşaat işlerinde yapılan iş kısmı ile orantılı olarak hesaplanıp ödenen istihkak bedelleri avans olarak nitelendirilmeyecek, dolayısıyla örtülü sermayenin hesabında borç unsuru olarak dikkate alınmayacaktır.

Kurumların ortaklarının veya ortaklarla ilişkili kişilerin sağladığı gayrinakdi teminatlar karşılığında üçüncü kişilerden yaptıkları borçlanmalar örtülü sermaye sayılmaz. Nakdi teminat karşılığında sağlanan krediler ise borç/öz sermaye oranının hesabında işletmeye verilen borç olarak dikkate alınacaktır.

"Düzenlemeler kurumlar vergisi mükellefleri ve özellikle sermaye şirketleri için önem taşımaktadır. Buna karşılık şahıs şirketleri için bu düzenlemelerin bir önemi bulunmamaktadır."

Ortaklar vasıtasıyla kurumların iştiraklerinin, ortaklarının veya ortaklarla ilişkili kişilerin, banka ve finans kurumlarından ya da sermaye piyasalarından temin ederek aynı şartlarla kısmen veya tamamen kullandırdığı borçlanmalar da örtülü sermaye sayılmaz. Buna göre, kurumların iştiraklerinin, ortaklarının veya ortaklarla ilişkili kişilerin banka veya finans kurumlarından ya da sermaye piyasalarından temin ederek aynı şartlarla, yani kredi sözleşmesinin içerdiği vade, faiz oranı ve benzeri kullandırılma şartlarında herhangi bir değişiklik yapılmadan kısmen veya tamamen kullandırdığı borçlanmalar, örtülü sermaye kapsamı dışında tutulmuştur.

Kanunda, örtülü sermaye uygulamasında temin edilen borcun tamamının değil, sadece öz sermayenin üç katını aşan kısmının örtülü sermaye sayılması ve bu kısma ilişkin faiz, kur farkı ve benzeri giderlerin, Kurumlar Vergisi Kanunu uygulamasında gider kabul edilmemesi hüküm altına alınmıştır. Kanunda borcun hesap dönemi içinde herhangi bir tarihte kurumun öz sermayesinin üç katını aşan kısmı örtülü sermaye olarak kabul edildiğinden, bu limiti aşan kısma isabet eden faiz, kur farkı ve benzeri giderlerin geçici vergi dönemleri de dahil olmak üzere vergi matrahından indirilmesi mümkün olmayacaktır.

Bu düzenlemeler kurumlar vergisi mükellefleri ve özellikle sermaye şirketleri için önem taşımaktadır. Buna karşılık şahıs şirketleri için bu düzenlemelerin bir önemi bulunmamaktadır.

Tüm yazılarını göster