Riskler son derece karmaşık

Gökçe Nur Ataman

Enerji Yatırımları Danışmanı

 Küresel piyasalardaki gelişmeler özellikle metalik cevherlerin ihracı üzerinde etkili olurken, dünya piyasalarındaki elverişli ekonomik gelişmeler de Türk madenciliğine riskler kadar önemli gelişim fırsatları da sunuyor. Küresel madencilik sektöründe hızla ilerleyen dijital dönüşüm rüzgarının ülkemiz madencilik sektörüne de entegre edilerek üretkenlik ve verim artışı odaklı Ar-Ge projelerine ağırlık vermek sektörün geleceği için önemli bir yatırım olacağı öngörülüyor.

Günümüzde riskler son derece karmaşıktır, birbiriyle bağlantılı olup birbirini etkilemektedir. Dünya çapında çok sayıda endüstri, maden ürünlerinin yeraltından tedarikine bağımlıdır. Madencilik endüstrisi, birçok ülkede kritik öneme sahip olup ülkelerin stratejik kararlarında öncelikle dikkate aldığı sektörlerden biridir. Sektördeki risk altındaki yatırımların ve paydaşların çokluğu göz önüne alındığında, başarılı sonuçlar güçlü diyaloglar ve ortaklıklar gerektirir.

Bakır, lityum ve nikel de dahil olmak üzere enerji dönüşümü için kritik olan mineral ve metallere yönelik artan talebi karşılamak için gerekli olan madencilik ve metallere yapılan büyük yatırımı güvence altına almak için yarış devam ediyor. Piyasalar buna yanıt veriyor ancak 31 Temmuz 2023 itibarıyla bu yıl borç ve özsermaye yoluyla elde edilen sermaye sabit kaldı (2022'nin aynı dönemindeki 183 milyar ABD Doları’na kıyasla 178 milyar ABD Doları). Dolayısıyla sermayenin hâlihazırda önemli bir riski çözmek yerine yeni emtia piyasalarına yöneldiği gözlemleniyor. Çeşitli ileri teknoloji endüstrilerinin nadir toprak elementlerine bağımlılığı yakın zamanda ortaya çıkan bir sorundur; diğer yandan kömür hala önde gelen küresel enerji kaynaklarından biridir. Demir-çelik, altın ve kömür şirketleri en fazla sermayeyi çekmeye devam ediyor ancak nikel ve lityuma yapılan yatırımlar artıyor. Arama bütçeleri artıyor; düşük risk dereceleri nedeniyle ABD, Kanada ve Avustralya tercih ediliyor. Madencilik sektörü dünya ekonomisi için hayati öneme sahiptir. Tüm sektörün büyük çoğunluğunu temsil eden en büyük 40 küresel madencilik şirketinin geliri, 2022'de rekor 943 milyar ABD doları olarak gerçekleşti. Madencilik sektörünün net kâr marjı 2010'da yüzde 25'ten 2022'de yüzde 14'e düştü. COVID-19 salgınının hemen hemen her sektörde olduğu gibi küresel madencilik sektörü üzerinde de kayda değer bir etkisi oldu. Madencilik şirketleri ve maden çalışanları, 2020 yılında pandemiye bağlı olarak bazı ülkelerin karantina düzenlemeleri, işyerlerinde virüs salgınları ve diğer sorunlar nedeniyle madenlerin kapatılmasıyla karşı karşıya kaldı. Genel olarak, 2019 ve 2021 yıllarına kıyasla 2020 yılında birçok maden ürününün maden üretiminde bir düşüş gözlemlendi. Ancak küresel madencilik ekonomisi, 2022 yılına yükselişle başladı ve covid-19 salgınının dünya çapındaki endüstriler üzerindeki kalıcı etkilerine ve 2022 ortasında metal fiyatlarında yaşanan bazı türbülanslara rağmen küresel ekonomiye güçlü katkılarla devam etti. Devam eden pandemik iyileşme çabaları sayesinde madencilik sektörünün dayanıklılığının devam etmesi bugün sektördeki trendler arasında madencilik şirketlerinin taahhütlerine ve yeşil enerjiye geçiş fırsatlarına giderek daha fazla odaklanılması gerektiğini gösteriyor. Kanada'da madencilik sektörü ekonominin önemli bir bölümünü oluşturuyor. Kanada, başta potas, birincil alüminyum, kobalt, elmas, altın, nikel, platin grubu metaller, tuz, titanyum konsantreleri ve uranyum olmak üzere birçok mineral ve metalin önde gelen küresel üreticisi haline geldi. Son zamanlarda pil teknolojisinde ve yenilenebilir enerjide kullanılanlar da dahil olmak üzere kobalt, grafit, lityum ve nikel gibi kritik minerallere odaklanılıyor. Meksika'da madencilik endüstrisi, ülkenin gayri safi yurt içi hasılasına (GSYİH) önemli bir katkı sağlıyor. Ek olarak, madenciliğin sosyal faydaları ülke geneline yayıldı ve Meksika'yı yabancı yatırımlar için bir hedef haline getirdi. Hedef mineraller altın, bazalt, taş ocağı agregası, gümüş, kurşun, bakır, kömür, çinko ve kireçtaşıdır. Geçtiğimiz birkaç yılda molibden, çinko, manganez, kurşun, bakır, kadmiyum, selenyum, gümüş, bizmut, altın, barit, bentonit, sölestit, florit, volastonit, magnezyum sülfat, kömür ve alçıtaşı üretiminde önemli artışlar görüldü. Buna ek olarak, dünyanın odak noktası pil metallerine dönerken, Meksika Devlet Başkanı Meksika'nın lityum yataklarını millileştirme niyetini açıklamıştı. Amerika Birleşik Devletleri'nde metal madeni üretimi ekonomiye önemli ölçüde katkıda bulunmakta olup, bunların başlıcaları altın, bakır, demir cevheri ve çinkodur. Endüstriyel maden üretimi, özellikle kırma taş, çimento ve inşaat kumu ve çakıl da ABD ekonomisinde büyük bir rol oynuyor. Ülkemizde karmaşık jeolojik ve tektonik yapısı çok çeşitli maden yataklarının bulunmasına olanak sağlıyor. Günümüzde dünyada yaklaşık 90 çeşit madenin üretimi yapılmaktayken ülkemizde 60 maden türünde üretim yapılıyor. Başta endüstriyel ham maddeler olmak üzere, bazı metalik madenler, linyit ve jeotermal kaynaklar gibi enerji ham maddeleri açısından ülkemiz zengindir. Ancak birkaç maden dışında dünya ölçeğindeki rezervlerimiz kısıtlıdır. Ülkemiz 50 çeşit madende kısmen yeterli kaynaklara sahipken, 27 maden ve mineralin günümüzde bilinen rezervleri ve kaliteleri ekonomik madencilik için yetersizdir. Ülkemizin, maden kaynakları ve çeşitliliği bakımından kendi kendine kısmen yeterli olan ülkeler arasında yer aldığı söylenebilir. Ülkemizin zengin olduğu madenler arasında ilk sırayı dünya rezervlerinin %72‘sini oluşturan bor mineralleri almaktadır. Bor dışında, trona (doğal soda), kaya tuzu, sodyum sülfat, perlit, ponza, feldspat, bentonit, barit, manyezit, alçı taşı, stronsiyum tuzları, zeolit, sepiyolit, mermer ve doğal taşlar, kuvars, kuvarsit, zımpara taşı gibi endüstriyel ham maddeler ile boksit ve krom gibi metalik madenler ve linyit gibi enerji ham maddeleri ülkemizin zengin kaynaklara sahip olduğu başlıca madenlerdir. Türkiye’nin madencilik sektöründeki ihracat pazar kompozisyonuna baktığımızda, dünyanın en büyük maden ürünleri ithalatçısı olan Çin’in % 29’luk pay ile ilk sırada yer aldığı görülüyor. Çin’e yapılan maden ihracatı 2020 yılında % 17 oranında artarak 759 milyon ABD Doları civarında gerçekleşmiştir. İspanya, Belçika ve Bulgaristan da sektörün diğer önemli ihraç pazarları olarak öne çıkıyor. Madencilik sektöründe 2020 yılında bir önceki yıla göre %3’lük bir artış gerçekleşerek toplam sektör ihracatı 2 Milyar 622 milyon ABD Doları seviyesinde gerçekleşti. Türkiye’nin madencilik sektöründeki ihracat ürün kompozisyonuna baktığımızda ise Bakır ve Çinko cevherleri 2020 yılı ihracatının sırası ile 304 milyon ABD Doları ve 290 milyon ABD Doları ile ilk sıralarda yer aldığı görülüyor. Ayrıca 2020 yılında Bakır Cevherleri, Demir Cevherleri, Kıymetli Metal Cehverleri bir önceki yıla oranla ihracatı önemli ölçüde artan ürün grupları olurken, Çinko ve Krom Cevherleri, Tabii Boratlar gruplarındaki ürünlerin ihracatında belirgin düşüşler gerçekleşti. Türkiye’nin madencilik sektöründeki ithalat pazar portföyüne baktığımızda, Rusya Federasyonu’nun %27’lik pay ile ilk sırada yer aldığı görülüyor. Rusya dışında Kolombiya, Brezilya ve ABD de sektör ithalatında öne çıkan pazarlardır. Madencilik sektörü ihracatında 2020 yılında bakıldığında bir önceki yıla göre yaşanan %3’lük artışa karşılık, sektörünün ithalatında yaklaşık %14 azalma gerçekleştiği belirtiliyor. Dünya piyasalarında gerçekleşen talebin büyüklüğü ve yurt içinde sağlanan üretimin hacmi, Türkiye'de madencilik sektörünün gerçekleştirdiği ihracatın üzerinde belirleyici olan temel bir etkendir. Küresel piyasalardaki gelişmeler özellikle metalik cevherlerin ihracı üzerinde etkili olurken, dünya piyasalarındaki elverişli ekonomik gelişmeler de Türk madenciliğine riskler kadar önemli gelişim fırsatları da sunuyor. Küresel madencilik sektöründe hızla ilerleyen dijital dönüşüm rüzgarının ülkemiz madencilik sektörüne de entegre edilerek üretkenlik ve verim artışı odaklı Ar-Ge projelerine ağırlık vermek sektörün geleceği için önemli bir yatırım olacağı öngörülüyor. Ayrıca enerjide yeşil dönüşüm ve dijitalleşme süreçleri lityum, kobalt, nikel, mangan, grafit, bakır, alüminyum gibi metallere olan talebi artırma potansiyeli taşıyor. Özellikle elektrikli araçların giderek yaygınlaşması batarya minerallerine olan talebi arttırdı. Bahsi geçen metallere odaklı projelerin geliştirilmesi ve son ürün hedefi ile bu projelerin hayata geçmesi ülkemiz için önemli bir adım olabilir. Elektrikli araçlara olan talebin artması elektrik ihtiyacını da ilerleyen yıllarda tırmandıracak olup bu çerçevede yerli kaynaklarımızdan elektrik üretimi giderek vaz geçilmez olacaktır. Sektörün talepleri doğrultusunda ruhsat güvencesini artırıcı ve izin süreçlerindeki verimi yükseltici değişikliklerin sektöre ilave bir momentum kazandıracağı da açık bir gerçek olarak görülüyor. Yatırım ortamını iyileştirecek bu değişiklikler Türkiye madencilik sektörünün yabancı yatırımcılar tarafından daha çok tercih edilmesine imkân verebilecek.

Tüm yazılarını göster