Stratejik düşünemeyen kaybeder

D. Ferhat DEMİR İNOVASYON DELİSİ

Stratejik düşünemeyen hiç kimsenin başarılı olma şansı yok! Hekim, avukat, siyasetçi ya da girişimci olalım; fark etmez. Meslek bağımsız herkesin stratejik düşünebilme yetkinliklerine ihtiyacı var. En yalın şekilde, stratejiyi mevcut kaynakları ve koşulları en etkili şekilde kullanarak rekabette kazanmak şeklinde tanımlayabiliriz. Bir oyun kurma ve oyunu kazanma faaliyetinden bahsediyoruz özetle. Kaynaklar, koşullar, güç dengeleri, fırsatlar ve tehditler, kısacası “oyun” sürekli değiştiğine göre stratejilerin de dinamik şekilde güncellenmesi gerekir. Rakibin hamlelerine karşı hamle ile yanıt vermeniz şart. Böyle reaktif pozisyonda kalmak yerine proaktif bir tutumla rakibi ekarte eden ve oyunu bitiren hamleler yapmak gerekiyor asıl. İnovasyon için de stratejik düşünmeye ve süreçleri adım adım stratejik kurgulamaya ihtiyacımız var. Günün sonunda inovasyon kazanmak için yapılan bir hamledir.

Strateji geliştirebilmek için stratejik düşünebilmemiz şart. Stratejik düşünce temel olarak elinizdeki kaynakları analiz ederek başlar. Bu kaynaklara birlikte mücadele edeceğiniz insanlar yani ekibiniz dahildir. Eğer insanlar ve diğer kaynaklar yeterli değilse ve tüm koşullar aleyhinize ise, taarruza geçmeden şartların olgunlaşmasını ve doğru zamanı beklersiniz. Kaybedeceğiniz bir savaşa giriyorsanız bu strateji bilmediğinizi gösterir. Aklı başında hiç kimse yüksek olasılıkla yenileceği bir oyunun parçası olmak istemez. Risk alınabilir, ama öngörülebilir ve yönetilebilir bir risk olması gerekiyor. Eğer toplumun gözü önünde bir liderseniz insan kaynaklarına sadece ekibinizi değil kitleleri de dahil etmeniz lazım çünkü sizi zafere asıl taşıyacak olanlar onlardır.

Uzun süredir düşünüyorum, Anadolu’nun köylerine girememiş, kitleleri dalgalandıramamış ve kazanmayacağı belli olduğu bir yarışa insan neden girer? Eğer kötü niyetli planlar yoksa ki bunların ihtimal olmadığını düşünmek istiyorum, o durumda geriye tek bir açıklama kalıyor: stratejik düşünemiyor. Şu denilebilir: “çevresindeki insanlar yanlış yönlendirdi”. Eğer durum öyleyse yine strateji bilinmediğini anlarız. Çevresindeki insanları iyi analiz edemeyen, onların yetkinlik ve kapasitelerini bilmeyen birisi liderlik yapamaz. Manipülasyonlara çok açık hale gelir. Katılımcılık, ortak akıl, ekip çalışması vb. kolektif süreçleri işletmek başka bir konu, en nihayetinde lider olarak tüm girdileri süreçlere dahil ettikten ve diğer olasılıkları hesapladıktan sonra oyunu kurmak başka bir konu. Çevrenizdeki kadro size sürekli kaybettiriyorsa, o kadronun ilk yenilgide değişmesi gerekir. Aynı kişilerle aynı şeyleri yaparak farklı sonuçlar beklemek, yine stratejiden bihaber olduğumuzu gösterir. Liderlerin niyetleri ve iyi insan olup olmadıkları muhakkak önemli ama kitleler kazanmak ister. Ülke gelişmek, insanlar ilerlemek ister. Kısa aralıklarla arka arkaya iki yenilgi, psikolojik olarak atlatılması kolay bir durum değil. Bu yenilginin başat aktörlerinin görevlerini artık bırakması gerekir. Türkiye siyasetçileri yenilgiler sonrası derhal ayrılmayı artık öğrenmeli. Makamlarda ısrar etmek, değişime direnmek beyhude bir zaman kaybı. Kadrolar elbette önemli, gerçek atılımı kadro hareketleri yapar ama kadroları kuran ve yöneten liderdir. Lider, mağlubiyetten birinci dereceden sorumludur. Ne yazık ki lider olunmaz. Ya lider karizmasıyla ve o ruhla doğarsınız ya da lider değilsiniz. Kaybedileceği çok net olan bir seçime kendi ismini direterek giren birisinin ve o kişiyi manipüle ederek/yanlış yönlendirerek topluma dayatan kurmay kadrolar ile onların sözcüsü “gazetecilerin” ülkenin yarısına büyük bir özür borcu var. Ne acı ki, bu kadrolar yanlışlarında ısrar ederek gitmemek için son ana kadar direndiler. Böyle olmamalıydı.

Tüm yazılarını göster