Sunalım mı, sunmayalım mı?

Şefik ERGÖNÜL İHRACAT SOHBETLERİ

Geçtiğimiz günlerde yüz kişi kadar katılımcının olduğu bir toplantıya gitmiştim.

Farklı konuşmacıların yanısıra genç bir arkadaşımız da oldukça ilgi çeken bir konuda bilgi vermek üzere konuşacaktı.

Konuşmasının daha kolay anlaşılması için de bir sunum hazırlamayı düşünmüş ve kendisine ayrılan süre içerisinde kullanmak üzere bir sunum hazırlamıştı.

Genç dostumuz, katılımcıları nazik bir şekilde selamlamasını takiben, sunumunu açarak konuya girdi.

Ben de daha sonra kendisine yorum yapabilmek için hem bu arkadaşımızı hem de dinleyicileri aynı anda izlemeye çalışıyordum.

Sunumun içeriğine baktığınızda, salonda bulunanların beklediği içeriği kapsadığı görülüyordu.

Sunumu yapan kişi kürsüde, önündeki bilgisayar ekranına kilitlenmiş ve hazırladığı sunumu okuyarak, kendisine ayrılan süre içerisinde bitirmeye gayret ediyordu.

Sunumun başlamasından hemen sonra, katılımcıların ciddi bir çoğunluğunun, sunum yapan bu genç kişiyi dinlemediğini ve izlemediğini fark ettim.

Bütün dikkatlerini perdeye yansıtılan bilgisayar sunumuna yönlendirmişlerdi.

Büyük bir dikkatle sunularda yazılı olanları okumaya çalışıyorlardı.

Sunuların içeriği o kadar kalabalıktı ki bazılarının okumayı yetiştiremeyip sunu değiştirildiğinde, yanlarındaki arkadaşlarına dönerek okuyamadıklarını onlardan tamamlamaya çalıştıklarını gördüm.

Birkaç kişinin de yanındakine farklı tarzlarla, “ Sunuyu okuyacak idiyse bizi niye çağırdılar, e-posta ile yollasalardı biz de evimizde rahat bir ortamda okurduk “ anlamına gelen sözler söyledikleri dikkatimi çekti.

Bu tarz sunumların çokça yapıldığını görüyoruz ve ne yazık ki aynı olumsuz sonuçlarla karşılaşıyorlar.

Nedir bu olumsuz sonuç?

İletilmek istenilenin, istenildiği kadar iletilememesi ve hatta daha kötüsü yanlış anlaşılabilmeleri.

Sizi dinlemelerini istiyorsanız, sunularınızın içeriği kitap sayfası gibi olmasın.

Muhataplarınızın en fazla ilgilendiklerini ve sizin en çok öne çıkarmak istediklerinizi fazla detaya girmeden sunuya yerleştirin.

Sunuları okumayın, sunu içeriklerini başlık gibi kullanarak konuşun.

İzleyici, dinleyici nasıl davranıyor ona dikkat edin ve gerekirse ses tonunuzu ve beden dilinizi kullanarak ilgiyi arttırmaya çalışın.

Konunuz ne olursa olsun sunularınızı, ilgili görsellerle daha dikkat çekici hale getirip zenginleştirin.

Hele bir de sunumunuz müşteriye firmanızı ve ürünlerinizi tanıtmak için hazırlanmışsa, kitap sayfası gibi kalabalık ve hikâyesi bol sunumların hiç işe yaramayacağını bilin.

Özellikle müşterilere yapacağınız sunumlar kısa ve öz içerikli, müşterinin ilgisini çekebilecek noktalara odaklanmış olmalıdır.

Sunumu ayakta yapacaksanız, saat rakkası gibi bir öne bir arkaya sallanmayın, beden diliniz muhatabınızı etkilesin itici olmasın.

Sürenizi aşmamak için sunum öncesi saat tutarak prova yapın.

Müşterinizin kültürüne göre sunum hazırlayın.

Almanlar grafikleri, çizelgeleri verileri görmeyi sever.

Sıcak suların insanları ise görselleri bol sunumlara daha dikkat ederler.

Ortadoğu ve Kuzey Afrika insanları ise sunumlara pek aldırış etmez sizinle konuşmayı tercih ederler.

İyi hazırlanmış ve iyi sunulan bir sunum, işi almanızı sağlayabileceği gibi kötü hazırlanmış ve kötü sunulan bir sunum, müşterinizin sizden uzaklaşmasına bile neden olabilir.

Aklınızdan hiç çıkmasın “En önemli silahınız iletişimdir.”

Tüm yazılarını göster