Varsa akıllı evladın, senden daha zengini var mı?

Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ

Saha gözlemlerinin, günlük gazete izleyerek kupür arşivi oluşturmanın ne denli önemli araç olduğunu Prof. Dr. Mübeccel Kıray’dan öğrenmiştim. Bizim gençlik günlerimizde, ODTÜ’nün bu ünlü sosyoloji hocasıyla aynı okulda çalışmış olmayı da, yaşamımın önemli bir ayrıcalığı olarak değerlendiriyorum.

İstanbul’a taşındığımda, Mübeccel Hoca’nın da telkiniyle kendime saha gözlemleri alanı olarak Topçular’ da Seferağa İş hanı’nı seçmiştim. O günlerden bugüne tanığım, arada kendisini ziyaret ederek, mobilya aksesuarları üretimindeki gelişmelerin yönünü ve hızını onun penceresinden kavramaya çalıştığım insanlardan biri Aliosman Mertöz’dür.

Yaptığı işin önemini anlatmadan önce, Aliosman Mertöz’ ün zengin biri olduğunu söyleyeceğim. Geçerliliğini yaşam sürecinin sürekli kanıtladığını düşündüğüm bir özdeyiş anımsatalım öncelikle: “Varsa akıllı evladın, nedersin malı mülkü? Yoksa akıllı evladın neylersin malı mülkü? ”

Aliosman Bey’in iyi eğitim alan, babalarının işini benimseyen iki evladı var. Ufukları geniş, akılları dingin, seçimleri sağlam, merakları diri iki evladın, babalarının işini bir başka düzleme taşıma sevdasına kendilerini kaptırmış olmasından daha büyük zenginlik ne olabilir ki?

Gözlerinden okunan gurur

Aliosman Mertöz, benden 16 yaş küçüktür; Malatyalı’dır. Malatyalı’lar söz konusu olduğunda Vahap Munyar’ın egemenlik alanına girmiş oluruz. Yine de, o alandan bir payımız olsun diye, 1982’de benim de öğretim üyesi yardımcısı olduğum İstanbul İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nin Beyazıt ’daki okulunu bitirmiş bir öğrencimizin başarı hikâyesini anlatmalıyız. Daha öğrenci iken 1979 ’da ağabeyi ile ortak iş kuran bir girişimci insanımız. Her zaman gözlerinden okuyabileceğiniz bir özgüvenle, “Ben 19 yaşındayken vergi mükellefi oldum” der.

Ağabey ve kardeşten sonra babalarının da İstanbul’a gelmesiyle beyaz eşya alanına yedek parça üretimine başlarlar. O günlerden bugünlere 44 yıl geçmiştir; yarım asıra yaklaşan başarılı bir iş yaşamıdır söz konusu olan.

Çalışma yeri, 1995 yılına kadar Seferağa İşhanı’nın koyu gölgeli dükkânlarından biridir. Seferağa iş hanı ‘nda bir de kötü anısı vardır: İş yaptıkları firma iflas edince, Malatya’daki evlerini satarak borç ödediklerini anımsadığında Aliosman Mertöz ’ün zihninin derinliklere daldığını yüzünden okuyabilirsiniz.

Seferağa iş hanı ‘nda ağırlıklı olarak kollu kilitler ile cam kilidi üretimi yaparlar. Sürekli arayış içinde olan Mertöz kardeşlerin ikinci adımı endüstriyel kilitlere geçiştir. Yıl 1991’e gelmiştir, ağabeyi kilit üretimini yürütürken Aliosman Mertöz yeni bir arayışın rüzgârlarıyla yelkenlerini doldurmaktadır.

Aradan 4 yıl geçmiştir, İkitelli’deki OSB’de daha elverişli bir iş yerinde üretim sevdasının bütün sorunları da sevinçleri de birlikte yaşanır. 1994’de ilk ihracatını Bulgaristan’a yaparak dışa ve dünya ‘ya açılmanın adımları atılmıştır. Sekiz yıl sonra 2002’de İSO Belgesi almış, 2011 yılında bugün de etkinliklerini sürdürdüğü Silivri’deki fabrika binasına taşınmıştır. Mobilya sektörüne 2 bin 500 farklı ürünü sunmaktadır. Mobilya bağlantı elemanları üretiminde sadece ülkemizde değil, küresel pazarlarda da söz sahibi olmuş ve yoluna sağlam adımlarla yürümeye devam etmektedir.

İşbölümünün erdemi

Buraya kadar anlattıklarım bir kişisel başarı hikâyesi. Aliosman Mertöz’e göre bağlantı elemanları üretiminde MESAN, menteşe ve ray üretiminde SAMET, tel sepet, kiler üretiminde STARAX ve sürme kapı sistemlerinde MEPA, mobilya sektörünün nicelik ve niteliğine değer katan dört firmadır.

Mobilya sektörüne ürünler sunan dört firmamızın ve diğer sektör mensuplarının ithalatı yüzde 98 kestiğine inanıyor. Aliosman Mertöz : “ Bizim sektörümüzün sırrı, dört firmanın da kendi alanlarında uzmanlaşmış olması. Biz komşunun yaptığını yaparak, hem kendini hem de komşuyu zarara uğratan anlayışta olmadık. Bu da bizi, Almanya, Avusturya, İtalya gibi köklü firmalara sahip ülkelere ve son dönemlerde atak yapan Çin firmalarına karşı dayanıklı kılan özelliğimiz” dedi.

Benim ilgi menzilimde firmaların ne kadar ciro yaptığı, ne kadar ihracat gerçekleştirdikleri, nerelerde yatırım yaptıkları, ne kadar zamanda bugünkü konumlarına ulaştıkları, kaç kişiye iş ve aş yarattıkları elbet ki var. Ama bütün sıraladıklarımın “sonuç” olduğunu düşünüyorum; ilgimi “ süreçlere” odaklamak için çabalıyorum.

Mobilya bağlantı elemanlarında küresel ölçekte lider olan firmaları sıralamasını istiyorum Mertöz’den. Sonra da bu önder firmaların ayırt edici özelliklerini soruyorum: ” Bir numaralı üstünlükleri, ülkelerinin ekosistemi. Orada girdi aldığınız tedarikçiler de, girdi verdiğiniz müşteriler de sizin ürün geliştirmenize katkı yapan deneyim, birikim, paylaşım ve sözleşme ciddiyetine, disiplinine sahip. Ekosistem, Ar-Ge, tasarım ve inovasyon, fikri hakların korunması yani patentlere sahip çıkma, bilgi ve bilime saygı, sizin eteklerinizden kimsenin aşağı çekmediği; tam tersine sizi sürekli iş geliştirmeye ittiği bir alış-veriş, güven ve etkileşimin rüzgârlarını arkalarına aldıkları için küresel oyuncu olabiliyorlar” diyor. Ayrıca, sektörlerinde bir numara olan firmanın sahiplerinden bir bayanın fuarda hizmet kalitesini artırmak için servis yapmasını örnek gösteriyor. Bir hususa daha dikkat çekiyor Aliosman Mertöz: “Biz; Avusturya hükümetinin bizim gibi üretim alanlarında hangi açık ve gizli destekleri sağladığının bilgisini derliyor; kendi üreticimize şans eşitliği yaratıyor, onları haksız rekabete karşı gerçek anlamda koruyor muyuz? Bu sorunun yanıtını sorumlu olanlar net olarak verebiliyor mu?

Pedallara basmak gerekiyor

Şimdi Çorlu ‘da daha uygun bir yere taşınmanın projelerini yapıyor Mertöz… Önümüze fabrika binası yatırımı için gerekli sermaye ihtiyacını koyuyor. Ülkemizde, üretici yerine, kamunun yeni nesil OSB’lerde üretim odaklı kullanım sağlayan mekân üretiminin önemine değiniyor. Bunun sanayileşme stratejisinin bir parçası olması gerektiğini vurgulayarak, “ Mesleki liselerin müfredatının çeşitlendirilmesi ve güçlendirilmesi, insanlarımızın yurtdışına çıkışını özendiren ya da zorlayan davranışlardan kaçınılması, uzmanlaşmaya önem verilmesi, üniversite sayısının azaltılarak kalitelerinin yükseltilmesi ve bağımsız, özerk kurumlara sahip çıkılmasının” ülkenin gelecek gündemi olmasını temenni ediyor.

Diyor ki, “Ekosistem etkileşiminin ne kadar önemli olduğunu kavramalıyız. İşlerimizi doğru ölçeklendirmeliyiz. Ar-Ge, tasarım, inovasyon, patent alanında ödünsüz kural uygulamalıyız. Değişen şartlara göre insan gücü yetiştirmeliyiz. Katma değerli ürünlere yönelmeliyiz. Değerlere hürmet edebilen insanlar olmalıyız. İşimize, ailemize, ülkemize sadakati korumalıyız. Hepimizin en büyük ihtiyacı olan güveni yaratmalıyız, güven…”

Çağımızda üretim tek tekerlekli bisiklet gibi… Pedallara sürekli basmazsanız, dengenizi yitirir düşersiniz… Aliosman Mertöz’ün yaptığı da tam anlamıyla böyle bir şey… Yolu açık, ufku geniş, işi bereketli olsun.

Tüm yazılarını göster