Yanlış mı yaptım, derken…

Şefik ERGÖNÜL İHRACAT SOHBETLERİ

Genç arkadaşımızla yaptığım sohbetle karışık bilgi toplama görüşmesi, bu genç iş insanının söylediği bir sözle ilginç ve daha da keyifli bir yöne döndü.

“Hocam ben aslında iletişim okudum amma şimdi ailemin imalat tesisinde yönetici olarak çalışıyorum, yanlış mı yaptım acaba?”

Biraz heyecanlı ifade, biraz endişeli bakışlara karşılık olarak “Hiç de mutsuz görünmüyorsunuz” deyiverdim.

Gerçekten de karşı karşıya geldiğimiz ilk anda konuştuklarımızın satır aralarını birleştirdiğimde, bu genç arkadaşımızın hiç de mutsuz olmadığını ancak verdiği mücadelenin onu biraz “Acaba burada olmam doğru mu” sorusunu sormaya yönlendirdiğini görmüştüm.

Bunun üzerine sohbetimizi, başladığı günden bu yana neler yaptığına yönlendirerek, bir anlamda dert dinleme seansına çevirdim.

İyi ki de öyle yapmışım çünkü bu genç insan yaptıklarının olumlu sonuçlarını almasına karşın, kendisine hala muhalefet yapılmasını anlayamıyordu.

Tebessüm ederek sorduğum sorularımla konuşmasını derinleştirmeye çalışırken, bir yandan da içimden “Acaba ben bu filmi kaç kere gördüm” diye geçiriyordum.

Üçüncü kuşak olmanın getirdiği taze kanın verdiği heyecan, önceki kuşakların “Biz buraya nasıl geldik biliyor musun, siz o zaman nerelerdeydiniz “ duvarına çarpınca, işler biraz can sıkıcı olabiliyor.

Bu düşünceye karşın “Bakalım neler yapabilecek” merakının yönlendirmesi ile açılan meydanda, gençlerin kurduğu oyun olumlu sonuç veriyor.

Eski kuşaklar da içten içe memnun olmalarına karşın, gençleri açıkça desteklemekten kaçınıyorlar. Üstüne üstlük hafiften de olsa muhalefetlerini esirgemiyorlar.

Bu gencimiz elde ettiği başarıların kendisini daha da ileri götüreceğine inanarak, ihracata yönelmeye karar vermiş. Ancak tüm başarılarına karşın yapılan muhalefete, bir de ihracat katılınca nasıl direnebileceği konusunda ciddi endişeler taşıyordu.

Tekrar eder dururum “Marifet iltifata tabidir.”

Neden bizler iyi bir şeyler yapanı takdir etmekten daha çok bu başarılarını küçümsemeye çalışırız. Hele aile işletmelerinde bu oldukça yaygın bir tutum…

Birlikte çalışıp destek verdiğim birçok işletmede, gençlerin ileri sürdüğü fikirlerin söylemini değiştirerek ben söylediğimde kabul görüyor. Amma gençlerin bunları uzun zaman dile getirmelerine karşın dikkate alınmamaları ilginç amma acı bir gerçek.

Eski bir Anadolu deyişi “Ev danasından öküz olmaz” der.

Yeni yetişen gençlerimize neden daha az itimat ederiz?

Neden onlara şans verip önlerini açmayız?

Neden onların, işletmemize zarar vermeyecek boyutta ufak tefek hatalar yaparak, nerede hata yapılır, hata nasıl engellenir diye öğrenmelerine fırsat tanımıyoruz?

Hep yaptığımızı yaparak, farklı bir şeyler başaramayacağımızı kabul etmeliyiz.

Bırakalım gençler bir şeyleri yapmayı öğrensinler.

Konu ihracat olunca eski kuşakların kişisel yeterliliklerinin, bakış açılarının, cesaretlerinin daha az olduğu açık bir gerçek.

Çocuklarımız daha iyi yetişsin diye onların eğitime önem veriyoruz da neden o eğitimlerle yetişen gençlerimizin önünü kesmeye çalışıyoruz, anlaşılır gibi değil.

Gençler, her türlü engeli aşmak için çalışmaya devam edin.

Bana 50 yıl önce söylenen “Türkiye’nin istikbali ihracattadır” sözünü hatırlayın.

Tüm yazılarını göster