Yeni yüzyıldan beklentiler

Muhterem İLGÜNER MARKA ŞEHİR; Gün Bugün!

Hem iktidar hem muhalefet yeni bir yüzyıldan söz ediyorsa ve vaatlerde bulunuyorsa şehirlerimizin refah ve itibarı adına dileklerde bulunmanın, öneriler sunmanın zamanıdır derim. Belki dikkate alınır ve belki hayata geçirilir; kim bilir?

- Belediye başkanlarının görev ve yetkileri

Bir şehrin refah ve itibarı dikkate alınarak belediye başkanlarının görev ve yetkileri gözden geçirilmeli ve yeniden belirlenmeli; çağa ve beklentilere uygun hale getirilmelidir. Mevcut yasa, diğer bazı ödevler dışında (nikah kıymak gibi), esas olarak belediye başkanlarını “belediyeyi stratejik plana uygun olarak yönetmek” ile görevlendirmekte. Dikkat edilirse “şehri” demiyor “belediyeyi” diyor! Bu bağlamda hazırlanan stratejik planlar da belediye ile ilgili, şehirle ilgili değil. Belli bir format içerisinde ve bir diğerine çok benzer şekilde hazırlanan stratejik planlar incelendiğinde bir şehre refah kazandıracak ana başlıklarda vaatlere rastlasanız bile (belki bazen) performans göstergelerinde bu vaatlerle ilgili bir rakam bulmakta zorluk çekersiniz. Örneğin “turizmi hak ettiği noktaya taşıyacağız..” derken performans göstergesinde hangi yıl kaç ziyaretçi, kaç geceleme, ne kadar gelir gibi rakamları boşuna aramayın bulamazsınız. En büyük geliri turizm olan, yüz bin yatak kapasitesine sahip bir şehrin belediye stratejik planında hangi tarihte kaç metre kaldırım tamamlanacak o rakamı bulursunuz da ziyaretçi sayısı ile ilgili bir öngörüyü bulamazsınız. Bu anlayışın değişmesi gerekiyor. Kanun koyucuların bir şehrin refah ve itibarı nereden kaynaklanır bunu bilmesi, içselleştirmesi ve belediye başkanlarının görevlerini yeniden düzenlemesi ilk adım olmalıdır.

- Kalkınma ajanslarının başarısı

Yerel kalkınmayı tetikleyeceği umuduyla 2006 yılında çıkarılan bir yasa ile kurulan ve 2010 yılında sayıları 26’yı bulan kalkınma ajanslarının başarısı her kademede ve sıklıkla tartışılmaktadır. Zaman zaman devlet denetleme organlarının raporlarında da yer alan tenkitler ajansların işleyiş ve katkılarının gözden geçirilmesini zorunlu kılmaktadır. Şehirlerin logo – sloganlarına, web sitelerine kadar uzanan iş iştahının belki de şehir paydaşlarının saygı göstermesi beklenen tutarlı, geleceği inşa etmeyi hedefleyen bir stratejik plana dahil edilmesi, belediyelerimizin de  “eksik olmasınlar bu yükü üzerimizden aldılar” diyerek sessiz kalmaması beklenmelidir.

- “Türkiye Marka Ofisi”

Durumun ciddiyeti ve önemi en üst düzeyde anlaşılmış olmalı ki Cumhurbaşkanlığı İletişim Daire Başkanlığı bünyesinde bir “Marka Ofisi” kurulmuş bulunmaktadır. Bu birimin bütünleşik bir bakış açısı ve yaklaşımı ile coğrafi işaretli ürünlerin denetim ve küresel pazarlamasına, Turquality marka destek kapsamına dahil ürün ve hizmet markalarının küresel başarısına ve nihayetinde şehirlerimizin belli bir nitelik içerisinde hazırlanacak markalaşma stratejilerine, her türlü siyasi kaygı ve beklentinin ötesinde sahip çıkması, desteklemesi ve denetlemesi beklenmelidir.   

“GREAT” ülke markası kampanyası ile örnek bir başarı hikâyesi yazan İngiltere son olarak destinasyonların rekabet üstünlüğü kazanmasını sağlamak adına girişimlere başlamıştır. Bununla ilgili olarak 2021 yılı Mart ayında Devlet Bakanlığı ve Turizm Bakanlığı tarafından “Visit England” danışma kurulu başkanı Nick de Bois görevlendirilmiş ve kendisinden konuyu araştırması ve bir rapor hazırlaması istenmiştir. Bu yazıyı hazırlarken söz konusu raporu inceledim ve bir kez daha ülke ve destinasyonların markalaşması adına gösterilen gayrete gıpta ettim ve yeni yüzyılda benzeri girişimlerin benim ülkemde de olmasını yürekten diledim.

2021 Eylül ayında yayınlanan rapor önce bir durum tespiti ile başlıyor. Pandemi öncesi 2019 yılında İngiltere’nin 99 milyon geceleme yapan yerli ziyaretçisinden ve Londra’nın 41 milyon ziyaretçi sayısı ile dünyanın en fazla ziyaret edilen üçüncü şehri olmasından söz ediliyor. Bu hareketin doğrudan veya dolaylı 4 milyon istihdam yarattığının altı çiziliyor. Ancak bu rakamların kendilerini gevşetmemesi gerektiği ve daha alınacak yol olduğu vurgulanıyor ve bütün dikkat “Destinasyon Yönetim Organizasyonları” üzerine çekiliyor.

Raporun sonuç bölümünde destinasyon yönetim organizasyonlarının eğer desteklenir, yapılandırılır ve performansları takip edilirse sürdürülebilir bir ekonomi üzerinde etkili olacağı, hükümetlerin yerel, bölgesel ve ulusal turizm politikaları hedeflerine hizmet edeceği, yerel ve bölgesel ekonomiyi canlandıracağı vurgulanıyor. Bunun için yapılması gerekenler de şu şekilde öneriliyor; o destinasyonda aynı alanda çaba gösteren belediye birimleri ve diğer paydaşların rollerinin belirlenmesi, turizm bakanlığı ve diğer kamu kurumları ile uyumun sağlanması.

Özetle vali bir yerinden tutar, kaymakam başka bir yerinden, belediye başkanı canı istediğinde dahil olur, meslek odaları bir başka telden çalarsa bu iş olmaz, demeye getiriyor. Görev alanları ve yetkiler iyice belirlenmeden bu çabadan kazanç beklemek nafile, demek istiyor. Yerelin sorunu yerelde çözülür. Yerel yönetimler ve diğer paydaşlar bunu idrak etmeliyken merkezi yönetimler de “her şeyi benden beklemeyin” demeyi bilmeli. Aksi halde vakit ve nakit boşa harcanır, der gibi.

Haftanın Bölgesi: KUZEY DOĞU İNGİLTERE

Yukarıda sözünü ettiğim girişimin pilot uygulaması 2,5 milyon pound (şimdiki kurla yaklaşık 60 milyon lira) destek ile Kuzey Doğu İngiltere bölgesinde başlatılmış. Amaç bölgenin cazibesinin arttırılması, yatırımların cezbedilmesi, mevcut ekonomik faaliyetin iyileştirilmesi ve istihdam yaratılması.

Burada elde edilecek başarıya göre İngiltere’de mevcut 150 destinasyon yönetim organizasyonun yapılandırılması ve desteklenmesi sağlanacak.

Tüm yazılarını göster