Vergi savaşlarının gölgesinde Türkiye: Yerli teknoloji için dönüşüm zamanı
ABD-Çin ticaret gerilimi küresel tedarik zincirlerini sarsarken, Türkiye'nin teknoloji alanındaki dışa bağımlılığı yeniden tartışma konusu oldu. Uzmanlara göre, bu kriz aynı zamanda yerli ve milli üretim için bir fırsat kapısı aralıyor.
Haber Merkezi |EMRAH GÜÇLÜ
Siber Güvenlik Uzmanı
Geleceği ithal edemeyiz
Bu kriz, Türkiye için uyarı niteliği taşıyor. Krizler aslında dönüşüm anıdır. Bugün ABD Çin’e, Çin de ABD’ye ambargo uyguluyor ama bu gerilimden biz etkileniyoruz. Çünkü kendi çipimizi, yazılımımızı, sunucumuzu üretmiyoruz. Sürekli tüketiyoruz. Geleceği ithal edemeyiz. Yerli teknoloji artık bir vizyon değil, bir mecburiyettir. Küresel teknolojik bağımlılığın, dışa bağımlı sistemlerin ve ithal yazılımların getirdiği riskler her geçen gün daha görünür hale geliyor. Lisans anlaşmalarıyla kısıtlanan, güncellemelerle bağımlı hale getirilen sistemlerin yerine yerli ve milli çözümler üretmek, sadece ekonomik değil, stratejik bir zorunluluktur.
Bu mesaj duygusal bir tepki değil, bir vizyon çağrısıydı. Çünkü üretmeyen toplumlar sadece dışa bağımlı kalmaz, aynı zamanda geleceklerini de başkalarının politikalarına teslim ederler. Bugün yerli siber güvenlik yazılımları, kendi veri merkezlerimiz, yerli çip ve ağ teknolojilerimiz için ortaya konan her çaba, gelecekte daha güçlü, daha özgür bir Türkiye’nin temelini atmaktadır.
Yerli üretim olmadan geleceğe yön veremeyiz
Türkiye’nin teknoloji ithalatına dayalı yapısı sadece ekonomik değil, stratejik anlamda da büyük risk taşıyor. Kriz dönemlerinde tedarik zincirleri bozuluyor, lisanslar iptal ediliyor, destek hizmetleri sekteye uğruyor. Yani dışa bağımlı kalındıkça, başka ülkelerin politik kararları bizim üretimimizi de, güvenliğimizi de etkiliyor. Uzmanlara göre yerli üretimin güçlenmesi için teknoparklar ve üniversiteler arası köprülerin güçlendirilmesi ile kamu ihalelerinde yerli üreticiye öncelik tanınması kritik öneme sahip.
Türkiye treni kaçırmamalı
Dünya dijitalleşiyor. Teknoloji artık sadece bir sektör değil; sağlık, savunma, enerji ve iletişimin merkezinde yer alıyor. ABD-Çin savaşları bu gerçeği bir kez daha kanıtladı. Türkiye de artık tüketen değil, üreten bir ülke olmalı. Çünkü bu tren kaçarsa, bir sonraki durağa varmak çok zaman alabilir.