Afet yönetimi kalkınma meselesidir

Yeniden inşaa maliyeti, yetişmiş insan gücü, pazar ve itibar kaybı gibi ekonomik dalga etkisi olan afetler için uzmanlar ortak görüşte birleşiyor: Afet yönetimi arama kurtarma değil bir kalkınma meselesidir.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Afet yönetimi kalkınma meselesidir

Gülseren Üst POLAT / Özge YAVUZ

Türkiye, 6 Şubat Kahramanmaraş depreminin derin acını yaşarken, arama kurtarma çalışmalarının sürdüğü bölgede yeni “hayata tutunma mucizeleri” bekliyor. Fakat Türkiye’nin bir deprem ülkesi olduğu gerçeği ve bilim insanlarının yaptığı açıklamalar, bu tarz bir afetin tekrar yaşanmasının kaçınılmaz olduğunu da ortaya koyuyor. Bu noktada farklı sorular ve konular akla geliyor. Türkiye sürekli yaralarını sararak kalkınabilir mi? Yeni yatırımlar yapmak yerine başa dönüp yıkılanı yeniden yapmak ne kadar sürdürülebilir? Deneyimli iş gücünü kaybetmek yanında üretimde yaşanan aksamalarla kazanılan pazarları kaybetme riski ne kadar göze alınabilir? Kriz yönetiminden risk yönetimine geçmek ve doğru afet yönetimi bir ülkenin kalkınması için neden önemli? Bu soruların yanıtlarını deprem uzmanları EKONOMİ için yanıtladı. Ortak kanı yıkılanı sil baştan yaparak bir ülkenin sürdürülebilir kalkınmaya yaklaşamayacağı yönünde…

PROF. DR. MİKDAT KADIOĞLU:
Parayı tekrar tekrar yıkılana harcamak ülkeyi kalkındırmaz

Afetlerin, pazar, yetişmiş insan gücü ve itibar kaybı gibi büyük ekonomik kayıplara yol açacak dalga etkileri olduğunun altını çizen İTÜ, Deprem Mühendisliği ve Afet Yönetimi Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Afet yönetimi arama kurtarmadan çok bir kalkınma problemidir. Yaptığınız sürekli yıkılıyorsa, bir ülke parayı tekrar tekrar yıkılanı yapmaya harcıyorsa o ülkenin kalkınması ve refaha ulaşması mümkün olmaz. Çünkü refaha harcanacak para sürekli yara sarmaya harcanmış olur. Gelişmiş ülkeler afetleri kısa ve küçük şoklarla atlatabiliyor ama gelişmekte olan ülkelerde doğal afetler gelişmeye ciddi sekte vuruyor. Böylece gelişmiş ve gelişmemiş ülkeler arasındaki makas da giderek açılıyor.”

Olası Marmara depremine de değinen Kadıoğlu, Türkiye’nin sanayisinin bu bölgeye yığıldığına dikkat çekerek, “Bu bölgede de bir deprem bekliyoruz. Maraş’taki olayla benzer bir şeyle karşı karşıya kalma durumumuz uzun zamandır var. Bu kimse için sürpriz değil. Marmara’da olası bir depremde İstanbul’da en az 68 bin binanın yıkılacağını biliyoruz. Bu sadece konut rakamları, fabrikalar ve sanayi tesisleri dahil değil. Böyle bir durumda Türkiye’nin GSMH’sinin 3’te birinin yok alması bekleniyor. Bu korkunç bir rakam. Bugün Türkiye okyanusları aşarak ihracat yapmaya çalışırken Marmara Denizi’nde boğulma ihtimali var” dedi. Tüm bu konuların bir bütün olarak ele alınması gerektiğini vurgulayan Prof. Kadıoğlu, devlet kurumları dışında özel sektörün de bu konuda adım atması gerektiğini kaydederek, risk yönetimi konusunda tüm işletmelerin çalışanları ile birlikte bu tür afetlere topyekûn hazırlanması gerektiğini söyledi.

PROF. DR. AHMET ERCAN:
Yeniden yapılanmanın maliyeti en az 50 milyar dolar

Sürdürülebilir kalkınma için, afet yönetiminin çok önemli bir konu olduğunu vurgulayan Jeofizik Mühendisi Prof.Dr. Ahmet Ercan, yaşanan Kahramanmaraş depreminde yıkımın çok büyük olduğunu hatırlatarak, “Bu, Türkiye’de yüzyılın depremidir. Dünya üzerinde de böyle arka arkaya gelmiş iki tane deprem olarak unutulmayacak bir örnek gerçekleşti. Olabilecek en büyük deprem, beklediğimizden çok büyük bir şekilde meydana geldi. Şu anda yıkılmayan yapılar yorgun. O nedenle yapılar göçmemiş olsa dahi ilerde bunlar yıkılacaktır. Bunun Türkiye’ye maliyeti de çok yüksek olacaktır. Çünkü hem yapıyı yıkacaksınız, hem yeniden yapacaksınız. Bu, Türkiye’nin kalkınmasını -1,-2 puan etkileyecektir. Türkiye’nin bu yılki büyüme oranı 0’a dahi inebilir” açıklamasını yaptı. Depremden 4 milyon evin etkilendiğini ve yaklaşık 7 bin tanesinin tamamen göçtüğünü söyleyen Ercan, “Deprem 10 ilde oldu. 330 km boyunca gerçekleşti. Diğer bir deyimle Yunanistan, Bulgaristan, Polonya, Bosna Hersek, Hırvatistan’dan büyük bir yerden bahsediyoruz. Demek ki o bölgede yeni bir ülke kurmamız gerekiyor. En az 50 milyar dolar olacaktır bunun maliyeti” dedi.

PROF. DR. ŞÜKRÜ ERSOY:
Proaktif düşünmezseniz sürekli patinaj yaparsınız

Büyük depremlerin yapılanı saniyeler içinde yıkabileceği gerçeği ile afetleri, ‘yatırım inisiyatif lerini bir anda boşa çıkarabilecek büyük bir kumar’ olarak nitelendiren Yıldız Teknik Üniversitesi’nden Prof. Dr. Şükrü Ersoy, “Yaşadığımız bu son iki depremden sonra uzun süre normal hayatımıza dönemeyeceğiz ki bu da önemli bir ekonomik kayıp. 20 milyar dolar gibi bir rakamdan söz ediliyor ama bence bu çok daha fazla olabilir. Çünkü olaya sadece yıkılan bir bina olarak bakmıyoruz. Bir de bunun işgücü karşılığı var. Ülke bütçesinden önemli bir meblağın yok olması anlamına geliyor bu tür afetler” şeklinde konuştu.

Afetlerin sonuçlarından şiddetli etkilenmemek için proaktif önlemler almanın gerekliliğinden söz eden Ersoy, kentsel dönüşüm konusunda daha hızlı hareket edilmesi gerektiğini vurgulayarak, “Yıkımların yüzde 50 azaldığını düşünün, böyle olunca devlet bütçesinden 20 milyar değil 10 milyar dolar kayıp olabilirdi. Deprem ardından harcanan paranın yüzde 10’unu deprem öncesinde harcadığınızda çok önemli bir tasarruf sağlamış oluyorsunuz. Her 5, 10 ya da 20 senede bir depremlerde büyük kayıp verdiğinizde ülkede sürdürülebilir bir kalkınmadan söz etmek mümkün olmaz. Sürekli kesintiye uğrayan bir ekonomik yapıdan söz edebiliriz ancak” dedi.

Marmara’da yaşanacak bir depremin sadece İstanbul ya da Türkiye için değil kıtalarararası bir sorun yaratacağının altını çizen Prof. Ersoy, şunları söyledi: “Marmara genelinde 28 milyon insan yaşıyor yani Türkiye’nin 3’te birinden söz ediyoruz. Türkiye’nin yapı stoğunda 22 milyona yakın konut var ki 3’te biri yine Marmara genelinde. Türkiye’deki tüm kritik tesislerin önemli kısmı burada. Gayri Safi Milli Hasıla’nın büyük bir kısmı buradan elde ediliyor. Buradaki sürecin sekteye uğraması Türkiye’yi sarsabilir. İstanbul ve çevresi tüm Türkiye’ye bakabilir ama tüm Türkiye bu bölgeye bakamayabilir. Bu bakımdan risk yönetimi yapılmalı. Biz tehlikeyi ortaya koyduk ve bu tehlike gerçekleşirse riskimiz nedir, bu riski nasıl düşürebiliriz diye planlar yapılmalı, proaktif yaklaşım budur. Bunların yapmazsanız yatırım insiyatifl eri boşa çıkar, durduğunuz yerde ülke olarak patinaj yaparsınız. Bu bakımdan Türkiye’nin şu anda en önemli projesi deprem olmalıdır. Hiçbir yatırım projesinin bunun önüne geçmemesi gerekir.” Devletlerin yatırımın ancak yüzde 30-35’ini yaptığını aktaran ve yüzde 65’inin özel sektör tarafından yapıldığını söyleyen Ersoy, bu konuda özel sektörün de devletle birlikte afet risk planında yer alması gerektiğinin önemini vurguladı.

Bu konularda ilginizi çekebilir