Bolu ‘dışa açılarak’ kalkınacak
Bolu'da kalkınma için sanayi, tarım, turizm ve eğitim sektörlerine odaklanılacak. Kalkınma stratejisi hakkında değerlendirme yapan Bolu Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Abdullah Alemdar “Kentimizde dengeli sektörel bir kalkınma hedefliyoruz. Tek bacaklı stratejilerin bir işe yaramadığını yaşayarak gördük" dedi.
LEVENT AKBAY
Kabuklarını kırmak isteyen Bolu’nun kalkınma formülü; ‘dışa açılma’ olarak belirlendi. Bolu’nun kalkınması için öncelikle lojistikte atılacak dev adımlarla; yatırım, üretim ve ihracat için çekim gücü oluşturulacak. Bölgesel kalkınma için sanayi, tarım, turizm ve eğitim sektörlerine odaklanılacak. Hedefl enen dört temel sektörde yatırım, üretim ve ihracata yönelik gelişme stratejileri belirlenecek. Her bir ayağa yönelik politikalar oluşturulması ve kamuoyu desteği için yerel yönetimler, üniversite ve STÖ’lerle derinlikli iş birliğini sağlamak üzere çalışmalar yapılacak. Kapsamlı bölgesel iş birliği ile kamu desteği de talep edilecek.
Bolu Ticaret ve Sanayi Odası (BTSO) Başkanı Abdullah Alemdar, yeni kalkınma stratejilerine ilişkin olarak, “Bolu’da dengeli bir sektörel kalkınmayı hedefl iyoruz. Tek bacaklı kalkınma stratejilerinin bir işe yaramadığını geçmişte yaşayarak gördük. Bunun için hedef seçtiğimiz sektörler üzerinde dengeli bir şekilde büyümeliyiz. Ancak öncelikle yaşadığımız coğrafi sıkışmışlıktan kurtulmak için akılcı lojistik yatırımlarına ihtiyaç var. Sınır komşumuz Eskişehir’e üç buçuk saatte gidiyoruz. Oysa biz Bolu’dan Eskişehir’e kolay ulaşmanın ötesinde, Karadeniz ile Akdeniz’e çıkılması gerektiğini düşünüyoruz. Lojistikte yapacağımız atılımlarla Ortadoğu ve Çin’e açılmayı hedefl iyoruz. İşgal görmemiş olan Bolu’nun savunma sanayi başta olmak üzere güvenli ve kalkınma için seçilen sektörlerde rekabetçi olarak, aynı zamanda dünyaya açık, yeşil bir endüstriyel bölge olabilmesini sağlamak üzere atılımlar yapmak istiyoruz.” şeklinde konuştu.
Tüneller kurulmalı
Bolu TSO Başkanı Abdullah Alemdar, Bolu’nun kalkınmasına yönelik düşüncelerini şöyle özetledi: “Kuzey Marmara Otoyolu yapıldı. Bu yol Bolu’yu devre dışı bırakarak Beypazarı üzerinden devam edecek. Yeni, kısa ve konforlu olacağı için gelecekte bu yol tercih edilecek. Dolayısıyla Bolu şu andaki popülaritesinin bir bölümünü daha kaybetmiş olacak. Bunu nasıl önleyebiliriz? Karadeniz’i Van ve Akdeniz’e bağlayan tüneller bizim için de çözüm olabilir diye düşündük. Bir Ovit, bir Zigana tüneli ile artık Trabzon’dan Van’a, Akdeniz’e gitmek çok daha kolaylaşmış durumda. Biz de Zonguldak Alaplı ile tüneller üzerinden Bolu’ya ulaşımın sağlanmasını istiyor, bizi Karadeniz’e ulaştıracak bu yolu talep ediyoruz. Bunun ikinci ayağı Bolu Eskişehir yolu. Bugün özel araçla 3,5 saatte Eskişehir’e gidiyoruz. Eskişehir Bolu’nun sınırı, ancak ben Eskişehir’e ulaşmak için Düzce, Sakarya, Bilecik, Bozüyük’ü geçmek zorundayım. Oysa 120 kilometre duble yol yaparsak bizim Eskişehir’e varış süremiz maksimum bir saat olur. Aynı şekilde 47 kilometre olan Zonguldak Alaplı’ya birkaç tünel ve viyadükle gidiş süremiz de en çok yarım saat olur. Özetle bugün 7 saatten fazla olan Antalya’ya iniş süremizi yatırımlarla 4-5 saate düşürmek mümkün. Biz bölgenin geleceği için Akdeniz’le Karadeniz’i bu şekilde bağlamak zorundayız. Bu mümkün olursa biz Alaplı’da yapılacak olan limana lojistik olarak inebileceğiz. Aynı şekilde Filyos Limanı’na ulaşabileceğiz. Bütün sanayicilerimiz, bütün organize sanayilerimiz buradan faydalanacak. Bütün ürünleri TIR’lara yükleyip İzmit’e, Dilovası’na göndermek zorunda kalmayacağız. Bu çözümle Bolu yeniden denize kavuşacak. Biz Akçakoca’yı Düzce’ye verdikten sonra Bolu’nun denize bir sınırı kalmadı. Biz bundan sonraki aşamada da Yığılca ve Alaplı’nın Bolu’ya bağlanmasını isteyeceğiz. Dolayısıyla Bolu’ya deniz getireceğiz. Ayrıca Bolu üzerinden Karadeniz’i Akdeniz’e ulaştırmış olacağız.
Lojistikte tren yolu
İkinci adımda Bolu 1. OSB, 2. OSB, Yeniçağa OSB, Dörtdivan OSB ve Gerede’deki iki tane OSB’yi de kapsayacak şekilde bir tren yolu hattının, Bolu’dan 95 kilometre ilerideki İsmet Paşa İstasyonu’na ulaştırılmasını istiyoruz. Buradan hem Ortadoğu’ya hem Çin’e kadar ulaşmayı hedefl iyoruz.
Üçüncüsü de hızlı tren. Her platformda dile getiriyoruz. Düzce Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmaya göre Bolu üzerinden geçecek bir hızlı tren, diğer yerlerden yani Beypazarı güzergahından geçecek bir hızlı trene göre, yatırımın dönüş hızı anlamında çok daha avantajlı. Birisi 15 yıl, diğeri neredeyse 30-40 yılda geri dönecek. Buradaki maliyet 5 milyar dolar, oradaki maliyet 10 milyar dolar. Önümüzdeki 5 yıl içinde bu proje başlayacak. İnşallah bu projenin rotasını da kendimize çevireceğiz. Bolu’ya hızlı treni getirdiğimizde eğitim sektörü 3-5 kat büyüyecek. Bugün Eskişehir örneği var. Eskişehir’i eğitimde, sanayide, turizmde ön plana çıkaran hızlı trendir, ulaşımdır. Bolu olarak turizm konusunda çok ciddi bir altyapımız var. Ancak lojistik olmayınca olmuyor. Bir tek karayoluna kalmışız. Eskiden Bolu’ya futbol takımları, karayoluyla gelirdi. Ben Boluspor’da yöneticilik yaptım. Hiçbir takım artık karayolu ile gelmek istemiyor, herkes havayolunu tercih ediyor. Dolayısıyla en azından hızlı trenimiz olsun, istiyoruz.
Turizme yeni kimlik gerekli
Bolu’da farklı bir turizm vizyonuna ihtiyacımız var. Bir turist Bolu’da bir fotoğraf çektiğinde herhangi bir yazı yazmadan Bolu’da olduğunu anlayabildiğimiz gün Bolu’ya turizm kimliğini kazandırdığımız gündür. Bodrum, Alaçatı kendilerini mekansal olarak da ifade edebilen yerler. Sadece yeşil, doğa, göl değil. Bolu’ya özgü bir mekansallığı üretmemiz lazım. Yani geçmişte yaptığımız turizm yapılarını dönüştürmemiz lazım. Yapacağımız yapılara da bir kimlik kazandırmamız lazım. Herkesin gönlüne göre, zevkine göre yaptığı binalarda turizm olmuyor. Bolu akil insanlarının bir araya gelip Bolu’ya bir kimlik kazandıracak turizmin yol haritasını çizmeleri gerekiyor.
Yeşil OSB geliyor
Bolu’da sanayileşmeyi turizmden dolayı ötelemiş durumdayız. Ancak turizm tek başına yeterli değil. Sanayiye tekrar ağırlık veriyor, yıllar sonra yeni bir OSB kuruyoruz. 210 hektarlık bir alanı 2. OSB olarak planlıyoruz. Fizibilite yaptırdık. Bakanlıktan ön onayını aldık. Ortaklık yapısını oluşturduk. Her türlü hazırlığı bitirdik. Şu anda dosya bakanlıkta ve kesin onayda. Mevcut OSB’nin karşısında, otoyola paralel, 800 metre derinlikte bir şerit. Burayı bütünüyle yeşil OSB yapacağız. Kreşinden lisesine, ilkokulundan meslek yüksek okuluna kadar tüm eğitim kurumları olacak. Her türlü sosyal donatı, sosyal alanlar, restoranlar, beş yıldızlı oteline kadar tüm çağdaş donanıma sahip olacak.
Yeni yatırımlar geliyor
36-37 sene önce yapılmış 118 hektar alana kurulu 1. OSB’miz var. 26 yıl önce başlatılan ve göreve geldiğimde istimlâki yüzde 30 tamamlanmış olan Yeniçağa Organize Sanayi Bölgesi. Burada 100 parsel mevcut ve takriben 60 firma faaliyete geçecek. Buranın altyapı işleri ihale edildi. Bu yıl sonunda altyapı tamamen bitmiş olacak. En son yaptığımız ihalede 28 firmaya yer tahsisi yapıldı. Önümüzdeki günlerde 15 firma daha gelecek. Önümüzdeki ocak ayından itibaren Yeniçağa’da fabrikaların yükseldiğini görmeye başlayacağız.
Eğitim sektörünü büyütmeliyiz
Bolu TSO olarak eğitim sektörünü çok önemsiyoruz. 30 binin üzerinde öğrenciye hizmet veren İzzet Baysal üniversitemiz var. Rahmetli İzzet Baysal’a şükran borçluyuz. Bu sektörü daha da geliştirmemiz lazım. Belki ikinci bir üniversite, belki teknik bir üniversite ile bu üniversitenin ayrılması, iki koldan birden yürümesi gerekiyor. Şehirlerin gelişmesinde müşterekler çok önemli. Bu anlamda STÖ’ler ile üniversiteler arasındaki ilişkiler çok önemli. Biz şehrimizin gelişmesi noktasında üniversite ve diğer kamu kurumları ile birlikte birleştirici bir fonksiyon görmeye çalışıyoruz".
Jeotermal değerlendirilmeli, besi, tarım OSB'ler kurulmalı
Besi OSB planı
Şu anda Bolu’da; Beypiliç, Akpiliç, Bolca Hindi gibi firmalarımız beyaz et sektöründe çok iddialı olarak faaliyet gösteriyor, Türkiye’de ilk 100’e giriyorlar. Bunlar Türkiye’de üretilen beyaz etin yüzde 35’ini karşılıyorlar. Kendi piliç ihtiyaçları için yumurtacılık da yapıyorlar. Ayrıca Göynük tarafında büyük yumurta çiftlikleri de var. Bu sektör Bolu açısından gelişmeye açık bir sektör. Mudurnu’da hayvancılık çok iyi işliyor, çok iyi çalışıyor. Buraya da biz bir besi organize planladık. Bunun da yine fizibilitesini MARKA Kalkınma Ajansı ile birlikte yaptık.
Tarım ihtisas OSB
Bolu’nun kullanamadığımız kaynakları, termal suları var. Seben’de tarım ihtisas OSB yapmak istiyoruz. Taşkesti, Göynük, Mudurnu’da böyle sıcak sularımız var. Ancak tarımda kullanamıyoruz. Bugün Seben’de 90 derece sıcak su çıkıyor. MTA’nın yaptığı bir sondajdan ısınmada kullansak 5500 konut ısınabiliyor ve bu su, şu anda boşa akıyor. 3 tane sondaj yapsak toplam 80 hektara yakın bir alanda ısınma sorunu olmadan kapalı devre topraksız tarımsal sera üretimi yapabiliyoruz . Bunun da fizibilitesini hazırladık.
Yerel yönetimlerle iş birliği çok önemli
Yerel yönetimler bölgesel gelişmede çok önemli kurumlar. Biz oda olarak proje üretiyoruz, tavsiyelerde bulunuyor, kurumları bir araya getiriyoruz. Ancak yerel yönetimlerin kaynakları, bütçeleri var. Bu bütçeyi vizyoner projelerde, kalkınmaya yönelik projelerde kullanmaları en tercih edilen olmalı. Bence bu tercihi doğru yapan belediyeler başarılı oluyor. Yanlış yapan belediyeler de kaynaklarını heba etmiş oluyor. Bu nedenle yerel yönetimlerle ilişkileri önemsiyor, geliştirmeye çalışıyoruz. Ticaret Odası olarak fuarlarımızı yapıyoruz. 5. fuarımızı yaptık bu sene. Biraz daha geliştirmemiz gerekli. Bir fuar alanına ihtiyacımız var. Belediye ile iş birliği içinde sağlamaya çalışıyoruz.
Rekabet olmazsa ayakta kalamazsınız…
Siz üretim yaparken eğer karbon ayak izini kontrol edemezseniz ürünlerinize vergi uygulanacak. Dolayısıyla rekabet şansınız kalmayacak. Rekabet şansınızın olmadığı bir dünyada sanayilerin ayakta kalması imkansız hale gelecek. Bugün bakıyoruz tekstil sektörüne. Tekstil sektörü hızlı bir şekilde nereye Mısır’a gidiyor. Neden gidiyor? Rekabet şansı, rekabet ortamı kalmadığı için. Belki yarın lojistiği kaybedeceğiz, belki başka sektörleri kaybedeceğiz. Onun için yatırımda, üretimde, rekabette çok ince eleyip sık dokumak zorundayız.
Merkezde üretim sürdürülebilir değil
Türkiye’de yapılan en önemli hatalardan birine gelmek istiyorum. Sanayilerin büyük şehirlerin merkezlerinde toplanması konusu. Bugün Türkiye’de işte Kocaeli bölgesi, İstanbul başta olmak üzere yine aynı şekilde Çerkezköy, işte Manisa belli illerde, belli bölgelerde ciddi sanayi toplulaşması oluştu. Günümüzde bu merkezlerin artık sürdürülebilirliği yok. İstanbul’un önümüzdeki dönemde sürdürülebilirliği yok. Ne kadar yol yaparsanız yapın, ne kadar altyapı yaparsanız yapın artık cevap vermiyor. Su sıkıntısı başlayacak, kirlilik had safh aya çıkacak. Dolayısıyla oradan bir geri dönüş olmak zorunda. Onun için biz ilçelerimizde yatırıma çok önem veriyoruz.
Kalkınma 4 ayaklı olmalı
Ülke kalkınmasının yerelden başladığına inanıyoruz. Yereldeki bilinçlenmenin de ulusala yayılacağı düşüncesindeyiz. Bolu’da değişim nasıl olacak? Kentlerin dinamikleri var. Tarımla gelişecek, sanayi ile gelişecek, iktisadı ile gelişecek gibi. Bizim tercihimiz dört unsurun da olması. Turizm, sanayi, tarım ve eğitim. Bunlardan bir ikisi ile olmuyor. Birbirlerini engellemeyecek, tersine destekleyecek şekilde tümünün olması lazım. Tek ayaklı kalınca ne sanayi ile ne turizm ile gelişme için yeterli oluyor.