“İmalat kesiminin, işgücü sorunları çözülürse geleceğe yatırım yapılabilir”

İş süreçlerindeki değişmeye uygun işgücü arzı ülkemizdeki bütün imalat sanayinin ivedi ve öncelikli sorunu. Kendini imalat sanayinde konumlandırmış işgücü arzı çok yetersiz hale geldi. Malzemeden ölçüme kadar işi bilen insan sayısı azalıyor. İş bilgisi, malzeme bilgisi, mesleki aidiyet sorumluluğu gibi olmazsa olmaz değerlerde çok hızlı kayıplar yaşanıyor. Bu soruna çözüm üretmeden bundan sonra sıralayacağımız sorunlara çözüm üretmemiz imkânsız denecek kadar zor.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
“İmalat kesiminin, işgücü sorunları çözülürse geleceğe yatırım yapılabilir”

İçinden geçtiğimiz dönemde hepimiz iş süreçleri işgücü profillerinin değişim ve dönüşümünün sorunlarıyla yüzleşiyoruz. Bırakınız kalifiye işgücü bulmayı, vasıfsız işlerde çalışacak insan bulmakta zorlanıyoruz.

RÜŞTÜ BOZKURT

NASIL?

*****

Gazetemizin İstanbul Bölgeler Koordinatörü Barış Sedef ve İstanbul Bölgeler Koordinatörlüğü Reklam Sorumlusu İsmail Yaşar’la birlikte Çatalca’da Delta Mobilya’ya uğruyoruz. Ofis mobilyaları üreten bu kuruluşu Ayşe Nur Yılmaz’ın yönettiğini söylüyorlar; mobilya sektörünün ofis mobilyaları segmentinde olup bitenleri kendisinden öğrenebileceğimizi anlatıyorlar.

1972 de kurulan Delta Mobilya’yı eşi rahmetli Adem Yılmaz ile 1988 yılında yeniden faaliyete geçirmişler. Yedi yıl önce eşini kaybedince Ayşe Nur Yılmaz işi kendisi yürütüyor. Diyor ki, “1988’den bu yana 37 yıldır işin içindeyim. İş alanının doğasında olan inişler- çıkışlar her zaman oluyor. Deneyim kazanıyoruz. Her dönemin kendine özgü ağırlıklı bir alanı oluyor. İçinden geçtiğimiz süreçte sermaye ile işgücü arasındaki ilişki ve etkileşimin, ağırlığı olan etken olduğunu düşünüyorum. Sorunlar firma ölçeğini çok aştı. Bana, geleceği nasıl inşa edeceğimizi sorduğunuzda öncelikle aklıma gelenleri paylaşmalıyım:

1)Üretim süreçleri ve işgücü profilleri değişiyor.

2) İşgücü maliyetlerinin toplam maliyet içindeki payında artış var.

3) Yaşadığımız kriz koşulları maliyet artırıcı etkiler yaratıyor.

4) Kalifiye ve kalifiye olmayan işgücü bulmakta güçlükler artıyor.

5) Teknolojinin verimli kullanılması için gerekli işgücünü bulmakta zorlanıyoruz.

6) Kalifiye işgücü ücret düzeyleri ile imalat sektörünün küresel rekabetteki konumlanması arasındaki dengeleri kurmak zorlaşıyor.

7) İşletme sermayesi maliyetleri yükseliyor, erişilebilirlik zorlaşıyor.

8) Döviz kazancı sağlansa da kriz dönemlerinde yarattığı avantajı yitirmiş durumda.

9) Eximbank ve benzer kurumların ihracat desteklerinde rakiplere göre dezavantajlı durumdayız.

10) Kayıt dışı uygulamaların yarattığı haksız rekabet sistemi bozuyor.

11) Tedarik zinciri boşluklarının olumsuz etkilerini hızla gidermek gerekiyor.

12) Mobilya üretiminde geleceği inşa etmek istiyorsak, bütün aktörlerin ortak bir stratejide birleşmeleri gerekiyor.”

Belli sorunlara odaklanalım

Ayşe Nur Yılmaz’a sormak istediğimiz diğer sorulardan vazgeçiyoruz. Diyoruz ki, NASIL’ın izini sürerken sorduğumuz klasik sorularımız var: Küresel ölçekte kendinize rol modeli aldığınız firma ve yönetim özellikleri nelerdir? Siz tam yetkili olsaydınız sektörünüzde hangi önlemleri almaya öncelik verirdiniz? Bu sorulardan vazgeçelim. Sıraladığınız bir düzine başlıkta topladığınız sorunlar ve çözümleri üstüne düşündüklerinizi paylaşalım. Yılmaz’ın anlattıklarından anladıklarımızı özetleyerek okuyucu ile paylaşıyoruz:

1- Üretim süreçleri ve işgücü profili

Mobilya üretiminin geneli ve özelinde ofis mobilyasının belirgin özelliklerinden biri “emek-yoğun” karakteridir. Teknolojinin hızlı gelişmesinden yararlanarak otomasyon uygulamalarına hatta otonom uygulamalara yatırım yapabilirsiniz. Yaptığınız yatırımların “işgücü bağımlılık oranını” azaltabilir; ama işin yapısal ve ekonomik özellikleri nedeniyle göreceli olarak başka sektörlere göre bağımlılık oranınız yüksek kalacaktır.

İçinden geçtiğimiz dönemde hepimiz iş süreçleri ve işgücü profillerinin değişim ve dönüşümünün sorunlarıyla yüzleşiyoruz. Bırakınız kalifiye işgücü bulmayı, vasıfsız işlerde çalışacak insan bulmakta zorlanıyoruz. Bizim gibi belli bir üretim alanına odaklanmış, proje-odaklı iş yapan kuruluşlarda kalifiye işgücü son derece önemli. Bizim tesisimizde kıdem ortalaması 20 yılın üzerinde. Erken yaşta emeklilik sürecinde başlangıçta çok büyük kayıplar yaşamadık. Şimdi işgücü değişimi hızlandı. Meslek lisesi damarının kurumuş olması, kendini imalat sanayinde konumlandırmış işgücü arzı çok yetersiz hale geldi. Üniversitelerin sayıları çok arttı, ama yetiştirdikleri insanların gerekli teknik bilgi düzeyleri de sosyal becerileri de hızla aşındı. Malzemeden ölçüme kadar işi bilen insan sayısı azalıyor. İş bilgisi, malzeme bilgisi, mesleki aidiyet sorumluluğu gibi olmazsa olmaz değerlerde çok hızlı kayıplar yaşanıyor.

İş süreçlerindeki değişmeye uygun işgücü arzı ülkemizdeki bütün imalat sanayinin ivedi ve öncelikli sorunudur; bu soruna çözüm üretmeden bundan sonra sıralayacağımız sorunlara çözüm üretmemiz imkânsız denecek kadar zordur.

2- İşgücü maliyetlerinin payı

Yaşadığımız son gelişmeler, toplam maliyetler içinde işgücü maliyetlerinin payını artırdı; dengeler tutturulamaz oldu. İmalat kesiminde ortalama 2 bin doları aşan bir ücret maliyetiyle yüzleştik. Ülkemizin gelişme düzeyi, tekstil, hazır giyim ve mobilya gibi emek-yoğun odaklı üretimlerde etkilenme göreceli olarak farklı olsa da, işgücü maliyetleri rekabet gücümüzü yitirmemizi hızlandırıyor.

Ülkemizin gelişme düzeyi, imalat kesiminin yapısal ve ekonomik özellikleri dikkate alınarak, toplam maliyette işgücün payının küresel pazarın ve ülkemiz imalat sektörünün durumu dikkate alınarak dengelenmesi ivedilikle ve hep birlikte çözmemiz gereken sorunumuzdur.

3- Kriz koşulları ve maliyet artırıcı gelişmeler

Hep birlikte çözüm aramamız gereken sorunlarımızdan biri de kriz koşullarının yarattığı maliyet artırıcı etkilerin firmalara yansımasını en aza indirecek araçların geliştirilmesidir. Enflasyonun yarattığı etkilerin mobilya üretiminde hammaddeden işleme süreçlerine, pazarlamaya yansımalarını yönetmek alabildiğine zorlaştı.

Kriz koşullarının yarattığı ek maliyetler bizim yönetim becerimizden bağımsız oluşumlar. İşimizi yönetmekte bilgi ve donanımız yeterli olsa bile, piyasanın krizle dengelerini kaçırmış olmasıyla başa çıkmamız mümkün değil. Bu sorunun çözümü, krizin bir an önce aşılarak yeni normalin yaratılması. Bu konuda da ülke ölçeğinde kollektif kararların alınması hayati öneme sahip.

4- Yetişkin ve yetişkin olmayan işgücü bulma zorlukları

Kriz koşulları sadece yetişkin işgücü bulmayı ve çalıştırmayı aksatmadı, yetişkin olmayan işgücü bulmak ve çalıştırmayı da zorlaştırdı. Toplumun genelinde “çalışmanın anlamı” üzerinde bir aksama var.

Lojistik bölümünde kayıt tutmak için istihdam ettiğiniz genç, kısa zaman sonra işini beğenmeyerek ayrıldı. Nedenini sorguladığımızda anladık ki, sorun ücret, işin ağırlığını değil; iş algısı farklılaşması var. Toplumun hepsini kaliteli üniversiteli yapamayız. O nedenle ara işleri benimseyen, iş aidiyetini içselleştirmiş insan yetiştiren algıya, sisteme ihtiyaç var.

5- Teknoloji verimi ve eğitimli işgücü

İşyerlerimizde verimlilikleri artırmak için teknoloji yatırımları yapıyoruz. Yatırım yaptığımız teknolojilere hakkını veren yetişkin işgücü bulamadığınız zaman yapılan yatırımın verimi düşüyor.

Dikkat edilirse, hangi açıdan, hangi pencereden, hangi ufuk çizgisinden bakılırsa bakılsın, küresel tedarik merkezi olma iddiasında olan ülkemizde, bir numaralı sorun insanımızın eğitimi: Değişen koşulları dikkate alan iş algısının oluşturulması ve olgunlaştırılması gerekiyor. Eğitim sisteminin işe uygun teknik becerileri ve sosyal becerileri gelişmiş işgücü arzını güven altına alması için yeniden yalandırılmasına ihtiyaç var.

6- Kalifiye işgücü ve ücret düzeyi

Krizin diğer boyutları ve enflasyonun bozduğu dengelerden biri de, ülkemizdeki imalat kesiminin yapısı ile kalifiye işgücü ücret düzeylerine ilişkin beklentilerin farklılaşmasıdır.

Yakın ve büyük pazarımız olan AB ülkeleri ile Çin ve Uzakdoğu ülkelerinin durumunu değerlendirmeden kalifiye işgücünün ücret düzeylerinin iş barışını koruyan dengeleri belirlenemez.

7- İşletme sermayesi ihtiyacı ve faizler

Ülkemizde yatırım sermayesi de işletme sermayesi de kıttır. Bugünkü faiz oranlarında özellikle kısa vadeli kredilerle işletme sermayesi karşılanmaya çalışınca, faize alternatif kârlılık yaratma dengelerini de göz önünde tutmalıyız.

Finansman araçlarının çeşitliliği, erişilebilirliği ve maliyetleri gelecek inşa etme yatırımlarının önemli sorunlarından biridir. Bizim ofis mobilyası üretiminde işletme sermayesi konusu da işyerlerini zorlayan bir sorundur.

Kriz koşullarında alış-verişte oluşan “vadeli satış yapısı”, “takipteki alacakların artması” gibi alışveriş ilke ve kurallarını bozucu etkilerin de ekonominin bütün aktörlerinin gündeminin ilk sıralarında yer almaları gereken sorunlarımız.

8- Döviz kazancı ve kullanım biçimleri

İhracat yapmak ve kıt kaynak olan döviz ihtiyacını karşılamak da ülkemizde üretim alanlarının hepsinin ortak alanı ancak, döviz kazançlarının akışlarını engelleyici idari kararlar almamak gerekiyor. Sahada çok iyi gözlemler yapılarak kararlar alınırsa gereksiz aksamalar önlenir; ülkemizi geleceğe taşıma motivasyonu yüksek tutulabilir.

9- Eximbank ve ihracatı kurumsal yapılar

İş dünyasında Eximbank ve benzeri kuruluşların uyguladıkları politikalar, geliştirdikleri imkânlar üreticilerin yeni yatırımlar yapmasını, yerelden küresele taşınmasını motive eder.

Ülkemizde rekabet edebilir işyerleri yaratarak küresel platformlarda yer edinmek istiyorsak, ihracat kolaylıklarını, serbest ve adil piyasa koşullarında rakiplerle eş düzey şansa sahip olmayı yaratmalıyız.

10- Kayıt dışı uygulamalar ve haksız rekabet

Yurtiçinde gelişmeyi hızlandırmak, yurtdışında oluşmakta olan platformlarda doğru konumlanma yapabilmek için içerde güçlü olmaya önem vermeliyiz. Ülkemizde kayıt dışı uygulama, işini iyi yapanı cezalandırıcı etkiler yapabiliyor. Dış pazarlarda da kayıt dışı uygulamalar ülke markalarının oluşmasını engellediği gibi, ülke imajını da olumsuz etkilemektedir.

Uzun yıllara dayanan deneyim ve birikimlerimiz, içte ve dışta kayıt dışı uygulamaların yarattığı fayda ile zararı çok iyi değerlendirmemiz gerektiğini ortaya koyuyor. Bu konuda da ekonominin bütün aktörlerinin işbirliği yaparak uygulanabilir çözümleri ivedilikle üretmesi gerekiyor.

11- Tedarik zinciri boşluklarının doldurulması

Ülkemiz yaklaşık yarım yüzyıllık imalat deneyim ve birikim sağladı. Küresel pazarlara önemli ölçüde tedarik sağlayan bir düzeye erişildi. Dinamik bir olgu olan üretimde daha ileri adımlar atmak için işlerimizi çok ciddi planlamak, iyi koordine etmek ve odaklanarak en yüksek verimi sağlayacak yolları izlememiz gerekiyor.

Tedarik zincirinin güçlendirilmesi, küresel pazarlarda maliyet-fiyat dengelerinin tutturulması için “ortak çalışma disiplinine” had safhada ihtiyaç olunduğu da inkar edilemez gerçekliklerimizden biri.

Teşvik sistemleri ya da diğer yönetim tekniklerini kullanarak, tedarik zinciri boşluklarını iyi belirlemeli, sonuç yaratacak önlemler geliştirmeliyiz.

12- Mobilya üretiminde geleceği tanımlama

Mobilya üretimi, ülkemizin karşılaştırmalı üstünlük yaratabileceği üretim alanlarından biri. Mobilya hammaddeleri üretiminde gelişen firmalarımız belli bir küresel düzeyi yakalamış durumda. Aksesuar üretiminde de geldiğimiz düzey önemli. İmalat teknikleri kadar yerel ve küresel pazarları derinleştirmeye ilişkin ciddi birikim var. Bütün bu özellikler dikkate alındığında, ülke genelinde hepimize yol gösterecek bir strateji tasarlamanın tam zamanı.

Küresel ölçekte etkin olan firmalarda yeniden yapılanma süreci hızlandı. Mobilya üretiminden çekilenler, odak değiştirenler, işbirliği yapış tarzları belirleyenler var. Sektör olarak gelişmeleri görmezden gelemeyiz. Dünya genelindeki eğilimleri, fırsatları, tehlikeleri ve bu gelişmeler karşısında bizlerin yapabileceği ve yapamayacağı hususları zihinlerimizde netleştirmeliyiz.

Ekonomi