400 yıl öncesinden İstanbul’a bakış
Teknolojik model sergileri üreten Modelport'un hazırladığı, İstanbul Tarihi Yarımada Model Sergisi ile ziyaretçilerini geçmişte yolculuğa çıkarıyor, kent hafızasını tazeliyor. Projeyi Modelport kurucusu Murat Soysal’dan dinledik.
HELİN KAYA
Bu serginin diğer minyatür sergilerinden farkı ne?
Bu sergi görsel bir şölen, gelen insanlar deneyim elde ediyor. Tarih ve kültür anlamında ziyaretçiye müthiş bir farkındalık sunuyoruz. İstanbul’un 400 yıl önceki tarihine bakıp orada neler yaşanmış hareketli bir şekilde görüyor, sadece bir sahneye değil şehrin tamamına şahit oluyoruz. Evet, Türkiye’de daha önce model stantları yapıldı ama bunların çoğunda ya trenler dolaşıyordu ya hareketsiz bir köyün maketi vardı… Bizim yaptığımız iş ise büyük bir ses algoritmasıyla dumanlar çıkararak hareketli bir hikaye anlatmak…
Hikayeleri oluştururken nasıl bir hazırlık sürecinden geçiyorsunuz?
Yapmaya karar verdiğimiz sergi için öncelikle yüzlerce kaynak inceliyoruz. Bu aşama proje geliştirme aşaması. Binlerce görselden oluşan arşiv kuruyoruz. Sergiyi ilginç hale getirmek ve ziyaretçiyi şaşırtmak için her 30cm2’de bir hikaye geliştiriyoruz. Tarihi kaynaklarda geçen bu hikayelerin ne olacağına karar veriyoruz.
Sergiyi oluşturmak ne kadar zamanınızı aldı?
Ortaya ilk parçanın konulmasından bugüne dek 5 yıllık bir zaman geçti. Pandemi gibi yaşanılan birkaç aksilik olmasaydı 2 sene öncesinde tamamen hazırdı. İstanbul’da sergimizi sergileyebilecek alan bakıyorduk. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Ekrem İmamoğlu bu sergiden haberdar oldu ve Miniatürk’ün içerisinde bu sergiye özel hazırlanan, yaklaşık 500 metrekarelik kapalı alanın içerisine girip sergimizi buraya taşıdık.
Mimari çizimlerde tarihin hangi dönüm noktalarından ilham alındı?
İstanbul’un 15. Ve 19. Yüzyılı arasındaki 400 seneyi kesit olarak aldık. O 400 yıl boyunca yaşanmış olan önemli tarihi olayları, örneğin bir padişahın tahta çıkışı, dünyanın en kuvvetli ordusu yeniçeriler ve isyanlarını, yabancı elçilerin gelip sultanı ziyaret edişleri, Osmanlı döneminin dillere destan şenlikleri… Bunları hep kitaplardan okuduk bu sergiyle birlikte çıplak gözle hareketli bir şekilde görüyoruz.
Bir sonraki projenin konusu ne?
6 farklı sergi üzerinde çalışıyoruz. Bir tanesi Atatürk’ün 1938 yılında İstanbul’a vedası… O dönemi Dolmabahçe Sarayı’ndan Sarayburnu’na kadar çalıştık. O yılların İstanbul’unda özellikle kıyı şeridi Tophane, Karaköy’de falan bugün olmayan inanılmaz tarihi yapılar vardı. Bu kaybolan değerlerin hepsi 1950’li yıllarda yol yapmak için yok edilmiş. Biz yeniden canlandırıyoruz. Gelen ziyaretçi hem Atamız’a veda anını yaşamış olacak hem de ‘Bizim her zaman geçtiğimiz bu yerlerde bu binalarda mı varmış? Ne olmuş bu İstanbul’a?’ diye soracak. Bir başka sergimiz ise 1900’lü yıllarda İzmir... Biz ziyaretçiyi o döneme İzmir’in o kordonuna götüreceğiz. Bunlar gibi tarihe ışık tuttuğumuz diğer sergilerimizde yaşam bulacak.
Sergideki 10.000’e yakın figür elle boyandı, ses hareket ve ışık sistemleri için özel yazılımlar geliştirildi. Çeşitli ekspertiz alanlarına sahip 30 kişi çalıştı. Yer alan yapı ve öyküler için 250 kaynak belge incelendi. Modellerin %80’i 3D yazıcılarda basıldı ve toplam 7 km filament harcandı.