Bu festival grubun Türkiye’deki prömiyeri olacak!

İstanbullu Şafak Özkütle’nin projesi Oceanvs Orientalis, yeni şarkıları ve dünyası ile bugün +1 Sunar: Gezgin Salon Festivali sahnesinde olacak. Öncesinde müzisyenle sohbet ettik.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Bu festival grubun Türkiye’deki prömiyeri olacak!

ECE ULUSUM

Elektronik müzikte Doğu ile Batı sentezini kullanarak kendine imza sound’lar yaratan Şafak Özkütle’nin projesi Oceanvs Orientalis, yeni albümü Portrait of the Obscure ile karşımızda. Şafak Özkütle aynı zamanda 2017’de kurduğu ‘Kanto Records’ ile her ay yeni bir yetenek keşfetmeyi de ihmal etmiyor. Şimdi yeni albümü ile canlı performanslarına başlıyor. İlk performansını da bugün +1 Sunar: Gezgin Salon Festivali sahnesinde izleyeceğiz. Öncesinde müzisyenle hem albümünü hem de planlarını konuştuk.

Geçen ay ‘Potrait of the Obscure’ albümünü yayınladınız. Bu albümde OceanvsOrientalis’ın sound’unun evrimini nasıl tarif edersiniz?

Son albümdeki şarkıların bir kısmı son zamanlarda yaptığım şarkılar olmakla beraber yarısı da pandeminin başından bu yana üzerinde çalıştığım şarkılardan oluşuyor. Bu albümde nispeten daha dinamik, daha dans odaklı ve yüksek tempolu şarkılar dinliyoruz. Daha önceki albümlerimde hikaye ve mod on plandayken bu defa ham bir dışavurum söz konusu diyebiliriz.  

Albüm kapağının hikayesinden söz eder misiniz? Kime ait bir artwork, neden bu görsel

Albümden önce çıkan teklilerde Alain Jacquet’nin bir koleksiyonunu kullandık. Genel olarak 70 ve 80’ler dönemine ait bu koleksiyon. Alain Jacquet kendine ait serigrafik tarzıyla beğendiğim sanatçılardan biri. Genelde albüm kapaklarını kendim tasarladım, ama bu defa görsel kürasyonu çok sevdiğim arkadaşım ayrıca efsane ressam Henri Matisse’in buyuk torunu olan Gaia Matisse’e bıraktım, o da kendi babası Jacquet’nin bu koleksiyonunu kullanma fikriyle geldi. Benim de zaten çok beğendiğim bir is olduğundan bu işte karar kıldık.  

Albümdeki şarkı isimlerinin ortaya çıkış hikayesi nasıl oluyor? Özellikle Ministry of Midnight çok imza bir isim…

Enstrümental müzik, lirik müziğe nazaran çok soyut kalıyor. Sözlü müzikte isim sözlerle anlatılan hikayeden geliyor bir anlamda. Ama sözsüz müzik herkese başka türlü duygular hissettirir. Bir anlamda nereye çeksen oraya geliyor. Ministry of Midnight bana hayatımda büyük bir yeri olan geceleri, ve o gecelerde yaşanılan alacakaranlık maceraları çağrıştırdığından ismi bu şekilde. Başka birçok şey de olabilirdi, biraz catchy, biraz da komik bir isim.

Çok özel bir sebebi yok onun dışında. 

Bir şarkının prodüksiyon aşamasında en çok hangi teknik detaylara dikkat ediyorsunuz? Müziğinizde kullandığınız en yenilikçi prodüksiyon teknikleri nelerdir? 

Aşina olduğumuz bilinen seslerle beraber kendime ait olan kayıt tekniklerini harmanlamayı seviyorum. Müzik sadece yeni seslerden oluştuğunda bize çok yabancı gelebiliyor. Nostaljik tanıdığımız bize anılarımızı çağrıştıran sesler ve müziklerle çok daha hızlı bağ kuruyoruz, o yüzden ben de prodüksiyonlarımda bu nostaljik tanıdık seslerle, neye ait olduğunu bile anlamadığımız kayıtları karıştırmayı seviyorum.

Büyük etki yaratacak

Önceki röportajlarınızda her şeyin Doğu’dan geldiğine inandığınızın altını çiziyorsunuz. Sizce Doğu’nun bu kadar ilham dolu, üretken olmasının sebebi nedir? 

 aman avantajı muhtemelen. Batıda hala avcı toplayıcıların yaşadığı 10 küsur bin yıl öncesinde doğuda ilk medeniyetlerin temelleri atılmıştı bile. Müziğin ilk tohumları da muhtemelen ilk yerleşik hayatın, sanatın, inancın çıktığı Mezopotamya’da bir yerlerde atılmıştır bence. 

Yapay zekanın müzik prodüksiyonundaki rolü hakkında ne düşünüyorsunuz? Kendi çalışmalarınızda yapay zekayı ne derece kullanmayı düşünüyorsunuz? 

Yani ara ara denemeler yapıyorum, çok kullanışlı şeyler var. Prodüksiyon ve üretim kısmında hala biraz zor kontrol edildiğinden çok kullanışlı sayılamaz. Ama özellikle mixing ve mastering konularında çok iyi çalışıyor. Ama yapay zekadaki bu hızlı gelişim, yazı, görsel ve diğer dallarda olduğu gibi müzikte de büyük bir etki yaratacak. Ve korkarım yakın gelecekte yaratıcılık ve yetenek artık o kadar da değerli olmamaya başlayacak.   

Festival metninde şöyle yazılmış: “İstanbul’un hasretle hatırladığımız partilerinin gizli kahramanı.” Siz kendinizi böyle tanımlar mıydınız?

Bazen gereğinden fazla göz önünde olduğumu düşünüyorum, buna göre çok da gizli olduğumu düşünmüyorum.

Yeni albümü canlı performansla izleyeceğiz. Nasıl bir sahne, bir hikaye bizi bekliyor olacak?  

Hiç kimsenin görmediği bir performans göreceğiz. Albümden sonra yaptığım yepyeni şarkılarla ve hayalim olan yeni grubumla sahnede olacağız. Ben, vokal, gitar, bas gitar ve perküsyon seklinde tüm ekip sahnede olacağız ve festival grubun Türkiye’deki prömiyeri olacak!

HAFTA