İnsanları gerçekten dinliyor muyuz?

Bağ kurmak, karşınızdakini gerçekten dinlemekle başlar. Birini samimi ve aktif bir şekilde dinlemek, ona “Sen değerlisin” mesajını vermektir.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
İnsanları gerçekten dinliyor muyuz?

TUNÇ DİPTAŞ

Hiç anlam veremediğim bir mesele var: Bir bankaya gidiyorsunuz. Hesaplarınızla ilgili bir sorunuz var ya da yatırım hesabınızda değişiklik yapmak istiyorsunuz. Kafanızda bir sürü soru… Masanın karşısında oturan bankacıya sorularınızı sormaya başlıyorsunuz. Tam yanıt alacakken telefon çalıyor ve bankacı telefona cevap veriyor. Telefonda başka bir müşteri… Ve o müşteri, bir anda sizden daha önemli hale geliyor.

Telefon kapanıyor, soruyu yeniden soruyorsunuz; bu kez arkanızda bekleyen başka bir müşteri araya giriyor. O gittikten sonra, bu defa çaycı geliyor. “Nasılsınız, iyi misiniz?” derken beklemeye devam ediyorsunuz. “Nihayet sıra bana geldi” diye sevinirken, tam sorunuzu sormaya hazırlanıyorsunuz ki bu kez telefon bir daha çalıyor ve siz yine beklemeye başlıyorsunuz.

Bu yalnızca bankalarda değil, birçok yerde maalesef böyle. Doktora gidiyorsunuz, kapıda karşılaştığınız kişi size bir şey soruyor, tam cevap vermeye başlıyorsunuz, telefon çalıyor ve birden telefondaki kişi daha önemli hale geliyor.

Peki, hangisi daha önemli? Karşınızda duran insan mı yoksa telefondaki kişi mi?  

Bu durum aslında hepimizin sık sık karşılaştığı ama çoğu zaman sorgulamadan geçtiği bir meseleye işaret ediyor: 

Hayatımızda kimi önceliklendiriyoruz? İnsanları gerçekten dinliyor muyuz?

Geçen günlerde farklı sektörlerden yöneticilerin katıldığı bir toplantıya davet edildim. Konuşmam sırasında masanın altından telefonuna bakan bir yönetici dikkatimi çekti. Sosyal medyada gezinmekle meşguldü. Arada bir kafasını kaldırarak dinler gibi yapıyordu.

Toplantı sonrası bu kişiyle tanışmak istedim. İnsan kaynakları müdürü olduğunu, işini tutkuyla yaptığını anlattı. Hatta yoganın hayatına kattığı olumlu etkilerden bahsedip, anda kalmayı öğrenmek isteyenlere mutlaka yogayı önerdiğini söyledi. Ama bu sırada bile bir gözü telefonundaydı. Dayanamadım ve önemli birinden telefon bekleyip beklemediğini sordum. Cevabı kısa ve netti: “Hayır.”

Bu insan kaynakları müdürü de çağımızın hastalığına tutulmuştu. Esas işi “insan”dı ama insanları dinlemeyi unutmuştu. Dinlemek, onun için söylenenleri yarım yamalak duymaktan ibaretti. Birisiyle konuşurken, birisini dinlerken eli her telefona gittiğinde, karşısındakine şu mesajı verdiğinin farkında değildi: 

“Sen benim için önemli değilsin.”

Bu durum yalnızca iş hayatıyla sınırlı değil. Özel hayatımızda da aynı sahneleri sıkça yaşıyoruz. Hayatınızı paylaştığınız en sevdiğiniz insanlarla mükemmel bir akşam yemeği düşünün. Masada müthiş lezzetli bir yemek, müzik harika, sohbet akıyor. Derken bir telefon çalıyor. Ve o telefon, bir anda her şeyden daha önemli hale geliyor. “Çok önemli bir arama!” bahanesinin ardına sığınılıyor, ama aslında insanlara verdiğimiz değeri gölgeliyor.

Her telefon çaldığında cevap vermek zorunda değilsiniz. Telefonun diğer ucundaki kişinin, karşınızdaki insandan daha önemli olduğu yanılgısından vazgeçin. Anda olmanın, gerçekten orada bulunmanın keyfini yaşayın. Karşınızdaki insana, varlığının sizin için değerli olduğunu hissettirin.

Bağ kurmak, karşınızdakini gerçekten dinlemekle başlar. Birini samimi ve aktif bir şekilde dinlemek, ona “Sen değerlisin” mesajını vermektir. Ancak, birisiyle konuşurken eliniz sürekli telefona gidiyorsa ya da karşı taraf sözünü bitirmeden konuşmaya başlıyorsanız, aslında bağ kurmuyorsunuz demektir. Bağ kurmadan ne iş hayatında ne de özel hayatta gerçek bir başarı sağlanabilir.

Gerçek şu ki, kimi ve neyi önceliklendirdiğiniz, insanlarla kurduğunuz güçlü bağlar hayatınızın kalitesini şekillendirir. İş hayatında ekipleri kenetlemenin ve güven dolu bir ortam yaratmanın; özel hayatta ise mutlu ve huzurlu ilişkiler kurmanın sırrı buradan geçer. 

Daha kaliteli bir yaşam için kendinize şu soruları sorun:

Hayatımda kimi ve neyi önceliklendiriyorum?  En son ne zaman birini gerçekten dinledim?

 

 

 

HAFTA