İşyerinde sinsi salgın: Mobbing

En iyi kamçılayanı terfi ettirirsen işyerinde mobbing kültürünü kendin oluşturursun. İsteklerinle aranda duran herkesi ötekileştiren anlayış, işyerleri huzurunun kanserini inşa etmekle kalmaz, kendisi de en sinsi ‘bezdirimci’ halini alır. Bir patronun birincil görevi, mobbing kanserine engel olmaktır.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
İşyerinde sinsi salgın: Mobbing

ŞEREF OĞUZ

Mob,  İngilizce’de serseri, çete ya da linç güruhu gibi kelimelerin karşılığı… Bundan üretilmiş bir kelime var: Mobbing. Ben ona Türkçe karşılık olarak “bezdiri” önerdim. Tutmadı ama ısrarla kullanıyorum. Anlamı da “işyerinde psikolojik terör… ”

Son yıllarda, özellikle gelişmiş batı ülkelerinde çok yaygınlaşan bir hastalık. Bana göre artık köhnemiş olan, “kazan/kaybet” kültürünün bir uzantısı… İsteklerimizle aramızda duranları düşman olarak tanımlamak ve bizim kazanmamız için onların kaybetmesi gerektiğini anlatan, “kazan/kaybet” kültürü,  doğal olarak işyerindeki kimyayı etkiliyor.

Fransa,  İtalya ve Almanya gibi ülkelerde, yaklaşık 3,5 milyon kişinin bu hastalık nedeniyle psikologlar tarafından tedavi gördüğü belirtiliyor. Hastalığın en tipik belirtisi, kişinin işyerinde gerek kendi benliğiyle gerekse iş arkadaşlarıyla gerilim içinde olması…

Önceleri düşmanlık biçiminde ortaya çıkan bu rahatsızlık, giderek içe kapanmaya, kötülük planları kurmaya; hatta zaman zaman cinsel tacize kadar uzanabiliyor.

BEZDİRİM MAĞDURLARI

Mobbing kurbanları; uykusuzluk, iştahsızlık, depresyon, sıkıntı, hareketsizlik ve panik atak gibi belirtiler gösteriyorlar. Avrupalı uzmanlar, bu hastalığa yakalanan bir kişinin topluma maliyetinin,  yıllık gelirinden fazla olduğunu ileri sürüyorlar. İşin en acı yanı, gelişmekte olan ülkelerde çok sayıda çalışanın benzer durumda olmasına rağmen bunu bir hastalık olarak görmemesi.

Mobbing yapılan kişi,  savunmasız ve yardım alamaz bir duruma itilir. Bu eylemler uzun bir süre boyunca sıklıkla uygulanır. Bu sendromu yaşayanlar, sonunda kendi istekleriyle veya zorunlu olarak istifa etmekte, kovulmakta veya erken emekliliğe zorlanmaktadırlar.

Bu, ‘mobbing’dir: Duygusal taciz yoluyla işyerinden ihraç edilme... Ne yazık ki kurbanlar, hatalıymış ya da kendi çöküşlerini kendileri hazırlamış gibi gösterilmektedirler.

MOBBİNG NASIL OLUŞUR?

Mobbing,  duygusal bir saldırıdır. Kişinin saygısız ve zararlı bir davranışın hedefi olması ile başlar. Bir kişinin, diğer insanları, kendi rızaları ile veya rızaları dışında başka bir kişiye karşı etrafında toplaması ve sürekli kötü niyetli hareketlerde bulunma, ima, alay ve karşısındakinin toplumsal itibarını düşürme gibi yollarla, saldırgan bir ortam yaratarak onu işten çıkmaya zorlamasıdır.

Bu eylemler, giderek korkutucu davranışlara ve açık suiistimale dönüşür. Kişinin çalıştığı kuruluş, bu davranışları sona erdirmeyecek, hatta bunları planlayıp hoş görecek olursa kurban kendini giderek daha çaresiz durumda bulur.

Sonuçta kişi, giderek artan sıkıntı, hastalık ve sosyal sorunlar yaşamaya başlar. Verim sıklıkla düşer. Kişi üzerindeki baskı ve eziyeti dengelemek ve azaltmak için hastalık bahanesiyle işe gelmemeye başlar. Dikkatsizliği sebebiyle kazalar olabilir. Çoğu kez kişi depresyona girer. Bunu da istifa, işine son verme, erken emeklilik ya da anlaşmalı veya anlaşmasız işten çıkarma izler.

Kurban için mobbingin sonu hastalık veya intihar yolu ile ölüm bile olabilir.

Kurumlar için mobbing kanser gibidir. Habis hücreden başlayarak bütün yaşamsal organlara büyük bir hızla sıçrar. Kurum kültürünün bir parçası haline gelmeden, iyileştirici önlemler biran önce alınmalıdır.

Mobbing, kişiye yönelik, kişinin yaşı, ırkı, cinsiyeti, dini, uyruğu, sakatlığı veya hamileliği gibi herhangi bir nedene dayalı belirgin bir ayrımcılık olmaktan çok, taciz, rahatsız etme ve kötü davranış yoluyla herhangi bir kişiye yönelen saldırganlıktır. Kişiyi, iş yaşamından dışlamak amacıyla, kasıtlı olarak yapılır. Saldırganın incinmişliği oranında, pasif ve aktif olarak ikiye ayrılabilir.

Pasif saldırganlar, fırsat buldukça kötü davranışlarını örtmek için nazik ve düşünceli davranışlarda sergileyeceklerinden, onlarla başa çıkmak daha zordur.

Kazan/kazan kültüründe bu tür hastalıkların daha az görüleceğini söylemek, bence yanlış olmaz. Çünkü yıkıcı rekabet yerine yapıcı rekabeti seçmek, düşmanlık kültürünün yeşermesine zemin oluşturmuyor. Aksine, isteklerimizle aramızdakileri, yok etme yerine, onlarla ittifakı zorluyor.

Bir soru size; acaba sizin işyerinizde mobbing yaygın mı ve siz hiç değilse bir kez mobbing mağduru oldunuz mu? Ya da daha cesurca sorayım; hiç mobbing yaptınız mı?

İLİŞKİLERDEKİ MOBBİNG: ESASA ADAM DİYE BİRİ YOK

Cadının kurbağaya dönüştürdüğü ‘kurbağa prens’in hikâyesini bilirsiniz. Büyünün bozulması için kurbağa prensin, iyi kalpli ve onu gerçekten seven bir kız tarafından öpülmesi gerekir. Öyküde kız,  kurbağayı öperek onu yakışıklı bir prens haline dönüştürür ve mutlu olurlar.

Gerçek hayatta, mutlu sona ulaşmak biraz daha zordur. Kadın, birçok kurbağayı öptüğü halde hiçbiri prense dönüşmez. Sonuç olarak, etrafta defalarca öpüldüğü halde bir türlü prense dönüşmeyen bir sürü kurbağa ve onları ‘değiştirmeye’ çalışan fedakâr birçok kadın olur.

Gelelim bir zamanlar prens olan kurbağaya… Onu da, bir kadın olan cadı bu hale getirmedi mi? İster cadı olsun ister iyi kalpli bir peri kadınlar ‘değiştirmek’ ister.

Kadınlar ‘esas oğlan’ın sadece filmlerde ve öykülerde yaşadığını farkına varsa da bunu kabullenmez. Nasılsa bir gün değişir diyerek figüranlarla uğraşmaya devam ederler. Bir gün prens olacak umuduyla her şeylerini verdikleri, ya olmazsa korkusuyla ruhlarını vermedikleri ilişkiler yaşarlar.

Oysa bir erkek ancak ruhunu ona verebilen ve gerçekten seven bir kadınla mutlu olur. Gönlü esas oğlanda olan kadınların hayatında ise sadece figüran olarak yaşar. Tıpkı eski Türk filmlerinin esas kadın oyuncularının söylediği gibi “Bedenime sahip olabilirsin ama ruhuma asla!” Böylece esas kadın, ruhunu esas oğlana vermek için saklayabilecektir. Ne sinsi mobbing değil mi?

Esas kadın ve esas oğlan diye bir şey olmadığının erkenden farkına varanlar doğaüstü güçler yerine kendi güçlerini kullanırlar. İnsanları değiştiremeyeceklerini, sadece kendi rızalarıyla tepkilerini farklılaştırabileceklerini bilirler.

Figüran rollerle uğraşmayı bırakın, onlar gönlü esas oğlanda olan esas kadınların bedenleriyle oyalansın… Siz hep başrollerin adamı ya da kadını olmayı seçin. Bir gün değişmesi umuduyla değil canınız istiyorsa kurbağaları öpün.

Mobbinge geri dönersek; bana göre tepedeki liderin tutumu, tabandaki mobbing kültürünü oluşturur. En iyi kırbaçlayanı terfi ettirir; ‘ben ve öteki’ ayırtında, isteklerinle aranda duran herkesi ötekileştirirsen, mobbing kaçınılmazdır. Gerek işyerinde, gerek ilişkilerde…