Sadece kaygılanarak geleceği kontrol etmek mümkün değil
Acı gerçek: 6 Şubat depremlerinin açtığı yaraları sarmak, kısa vadede mümkün değil... Bilanço gittikçe ağırlaşıyor… Yaşanan trajedinin şoku atlatılamamışken, yeni depremler ve olası senaryolarla psikolojik olarak da çöküyoruz. Peki bu enkazın altından nasıl çıkarız? İyileşme yolunda nasıl bir yol çizilebileceğini Prof.Dr. Nurhan Fıstıkçı ile konuştuk…
Helin KAYA
Onbinlerce vatandaşımız, göçük altında ölüm kalım mücadelesi verdi günlerce… Yakınlarını, hayatlarını, önem verdikleri her şeylerini kaybetti çoğu… Göçük altından çıkan, bu dehşeti yaşayan vatandaşlarımızı psikolojik anlamda neler bekler?
İlk tepkiler genelde korku ve dehşettir. Bazı insanlarda afallama, şaşkınlık, etrafa ve kendine yabancılaşma olayı hatırlamama gibi belirtiler görülebilir. Yakınlarını kaybedenlerde acı ve yasla ilişkili mutsuzluk, her şeyin bittiğini ve değerini yitirdiğini düşünme görülebilir. Özellikle ilk bir ay içerisinde bu belirtilerin süreğenlik kazanması durumun kronikleşeceğini gösterebilir. Bir aydan uzun süren durumlarda travma sonrası stres bozukluğundan bahsederiz. Burada olay yeniden oluyormuş gibi hissetme, zihne travmatik olayla ilgili imajların gelmesi, kabuslar olabilir. Kişi etraftan soyutlanma donukluk içine girebilir. Mutsuz olabilir motivasyonunu kaybedebilir. Sürekli tetikte, her an kötü bir şey yaşanacakmış gibi hissetme, sinirlilik ve huzursuzluk olabilir. Çaresizlik, anlamsızlık gibi bilişler yaşanabilir. Bazı kişiler sağ kaldığı ve yakınlarını kaybettiği için suçluluk duyar. Depremden yıllar sonra bile insanlar şiddetli ruhsal yakınmalar gösterebilir.
Ülkemiz tarihinin en büyük felaketlerinden birini yaşadı. Yaşadıklarımızın toplumumuza psikolojik etkileri nelerdir sizce?
Doğal afetler insanlık tarihi boyunca var olmuştur. Olası tepkiler genelde korku ve dehşettir. Ölümle yüz yüze gelme, ağır yaralanma geçirme veya bunu yaşama riskinin olduğu durumlardır. Kişi bunların başkasının başına meydana geldiğine şahit de olabilir. Bu nedenle depremde görevli kişiler de psikolojik olarak etkilenirler. Temelde afetler ağır stres yaratan ya da travma sebebi olan olaylardır. Travmaya maruz kalan kişi ne kadar yakınıysa kişi o kadar çok etkilenir. Dünyanın genel olarak güvenli bir yer olduğu algısını temelden sarsabilirler. Çok şiddetli travmatik yaşantılar ve kayıplar insanlarda artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı, hayatın anlamını yitirmesi gibi fikirlere sebep olabilir. Çaresizlik ve değerlerini yitirme gibi ciddi sorunlara neden olabilir. Toplum içindeki bağların zayıflaması söz konusu olabilir. İnsanlara ve topluma güven sarsılabilir. Bütün bunlar ağır mutsuzluk ve hayattan uzaklaşmayla sonuçlanabilir. Afetlerin oluşturduğu ekonomik zorluklar afet yaşayan insanların ruhsal hayatını olumsuz etkiler. Afetten zarar görmeden kurtulan insanlarda dahi süreğen ekonomik sorunlar yaşadıklarında ruhsal hastalıklar oluşabilir. İnsanlar bir geleceklerinin kalmadığı fikrine kapılabilirler.
Peki bu travmayı yaşayan afetzedelere yönelik tedavi girişimlerinde nasıl bir yol izlenilmeli?
İlk bir iki hafta hayat kurtarma, temel ihtiyaçların karşılanması safhasıdır. Hızla çevre güvenliği sağlanmalıdır. Bunlar giderilir giderilmez ruh sağlığı açısından kişilerin kendini ifade etmesi ve ağır durumlarda ilaç desteği sağlanmalıdır. Kişinin yanında olduğunuzu hissettirmek, dinlemek çok önemlidir. Yakınını kaybeden insanlar yas süreci içine girecek, üzgün olacaklardır. İnsanların duygularını ifade etmelerine özen gösterilmelidir. Duyguların bastırılması ruhsal sorunları ağırlaştıracaktır. Geçmişte ruhsal tedavi görenlerin tedavileri düzenlenmelidir. Genel bir ruhsal tarama ve yaşanan belirtilerin çıldırma delilik belirtileri olmadığı, travmaya verilen doğal belirtiler olduğu kişilere ifade edilmelidir. Bazı kişiler zihne giren flashback dediğimiz görüntüleri çıldırma ya da delirme belirtisi sanabilir. Bir aydan uzun süren belirtilerde kişiler travma odaklı terapilerden fayda görebilirler. Bunun için psikiyatrist ve psikologlar hazır tutulmalıdır. Bir kısım insanda tedavinin seneler boyu sürebileceği bilinmeli, organize olunmalıdır.
Deprem sonrası dönemde afetzedeler için yapılmaması gereken davranışlar neler?
Deprem sonrası travma yaşayan insanların yapmaması gereken en önemli şey sosyal olarak kendilerini etraftan soyutlamak, uyku sorunları için alkol benzeri maddeleri kullanmak, travmaya ait belirtilerden olaylardan kaçınmaya çalışmaktır. Travma beyinde bir bütünlük ve anlam kazanana kadar tekrar tekrar yaşanabilir. Bunlar çıldırma veya delirme belirtisi değil olağandışı bir olaya verilen olağan tepkilerdir. Kişiler ruhsal destek almaktan çekinmemelidir. Olayı unutmaya veya silmeye çalışmak genellikle sorunu daha da büyütür. Sosyal destek ve etkileşim korunmalıdır. Bu konuda toplumun da duyarlı olması, yardımlaşma ve düzelme arasında önemli bir bağlantı olduğu unutulmamalıdır.
Depremi dijital kanallardan takip eden bireylerde de ağır bir kaygı ve panik durumu olduğu görülüyor. Tüm bu süreç toplum psikolojisi açısından nasıl düzeltilebilir?
Büyük afetler sonrasında toplumun genelinde güvensizlik oluşabilir. Belirsizlik, aynı şeyleri yaşama korkusu, uyku sorunları oluşabilir. Gelecek kaygısı, ekonomik zorluklar konusunda kaygılar artar. Şiddetli durumlarda bir profesyonelden destek alınmalıdır. Ancak kaygının doğal bir tepki olduğu zamanla azalacağı unutulmamalıdır. Sosyal olarak kişiler izole olmamalı, güvende hissettikleri yakınları ile zaman geçirmelidir. Unutulmamalı ki sadece kaygılanarak geleceği kontrol edip riskleri engellemek mümkün değildir. Olabildiğince hayata geri dönülmeli ve binalarda alınacak tedbirlerle güven hissinin yenilenmesi sağlanmalıdır. Bazı insanlar başkalarına yardım etmekten çok fayda görebilir. Sivil dayanışma örgütlerine destek olmak bir yöntem olabilir.
DEPREM TRAVMASI ÇOCUKLARDA NASIL AŞILIR?
Çocukların uzun süre deprem haberlerini izlemesi, ebeveynlerinin bu süreçte fazlasıyla üzgün ve endişeli olduğunu fark etmesi onlar üzerinde nasıl bir iz bırakır?
Özellikle çocukların yıkım şiddet içeren haber ve görüntülere maruz bırakılmaması gerekir. Ebeveynler çocuğa güvende ve sağlıklı olduklarını, gerekli önlemleri aldıkları yönünde telkinde bulunmalıdır. Ebeveynlerdeki telaş mutlaka çocuğa tesir edecek, ruhsal olarak zorlayacaktır. Şiddet içeren haberler çocukta huzursuzluk, uyku sorunları, ailesini yitirme korkusuna neden olur. Çocuk aileden ayrılmayı, okula gitmeyi reddedebilir. Küçük çocuklarda gece altını ıslatma oluşabilir. Çocuk dünyayı tamamı ile güvensiz olarak kodlayabilir.
Deprem ve diğer afetler konusunda çocukları bilinçlendirirken nelere ne şekilde dikkat edilmeli?
Olayı yok saymak işe yaramamaktadır. Özellikle on yaşından küçük çocuklar net somut mesajlara ihtiyaç duyar. Detaylı soyut açıklamalar etkisizdir. Çocuğun güvende olduğu tedbir olarak her şeyin yapılacağı ifade edilmelidir. Evde devrilebilecek eşyaların sabitlenmesi, deprem çantası hazırlanması gibi gözle görülür tedbirler alınıp çocuğun güven hissi korunmalıdır. Olabildiğince kısa sürede normal hayata dönmeleri sağlanmalıdır. Akranlarıyla birlikte olmak, okula gidebilmek çocuklar için gereklidir.