Su altında her şey değişiyor

Arnica Yönetim Kurulu Başkanı Senur Akın Biçer çok yönlü bir iş insanı. Sanata merakıyla bilinen Biçer, aynı zamanda lisanslı bir dalgıç. Dalışın çok disiplinli bir spor olduğunu söyleyen Biçer, su altında kendini güvende ve huzurlu hissettiğini anlatıyor.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Su altında her şey değişiyor

Fatoş BOZKUŞ

Adana’da üç kardeşin en büyüğü olarak dünyaya gelen Arnica Yönetim Kurulu Başkanı Senur Akın Biçer, icat çıkarılan ve ‘yapamazsın’ denmeyen bir evde büyümüş. Her ne kadar lise yıllarında fabrikada, tezgah başında lehim yapsa da aklının bir köşesinde hep sanata yönelmek varmış. Resmin kendisi için vazgeçilmez bir uğraş, günlük rutininin önemli bir parçası olduğunu söyleyen Biçer, bitki ressamlığı olarak tanımlanan bitki illüstrasyonu alanında da çalışmalar yapıyor.

Lisanslı bir dalgıç da olan Biçer, iş dışı hayatını HAFTA okurlarına anlattı.

Nasıl bir çocukluk geçirdiniz?

Deyim yerindeyse tam olarak ‘icat çıkarılan’ bir evde büyüdüm. Arnica’nın da kurucusu olan babamız merhum Hasan Akın, çevresinde ‘mucit mühendis’ olarak bilinirdi. Aklı sürekli bir şeyler üretmekteydi. Bizi de son derece özgür bir ortamda büyüttü. Tamir edeceğim diye içini açtığım, kurcaladığım teyp, video oynatıcı sayısını hatırlamıyorum. Babam hiçbir zaman kızmazdı böyle şeylere. ‘Yapamazsın’ demedi hiç bize. Kız erkek ayrımı yapılmayan bir evde büyüdüğüm için iş dünyasında toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda da hep şanslı hissettim kendimi.

Peki, lise yıllarında hayalinizdeki meslek neydi?

Sanat ve iş yaşamı lise yıllarından itibaren iç içe geçmişti. Ama daha çok güzel sanatlar eğitimi almak istiyordum.

Üniversitede güzel sanatlar okumasanız da, yıllar içinde farklı sanat dallarında eğitimler aldığınızı biliyoruz.

Evet, bu eğitimlerim o yıllardan bu yana devam ediyor. Resmin farklı dallarına dair birçok hocadan ders aldım. Örneğin Japonya ve Londra’da geleneksel Japon resmi sumi-e eğitimi aldım, hatta master seviyesinde diplomam var. Topkapı Sarayı Nakkaşhanesi’ne devam ederek iki yıllık tezhip eğitimimi tamamladım. Hikmet Barutçugil’den de ebru dersleri aldım. Doğayı, bitkileri, çiçekleri, ağaçları çok seviyorum. Dolayısıyla onları resmetmek de ayrı bir keyif benim için. Bitki ressamlığı olarak tanımlayabileceğimiz bitki illüstrasyonu ise çok fazla bilinen bir dal değil. Meraklı ve öğrenmeye istekli bir yapım olduğu için bu eğitimi almayı çok istedim. Onur derecesi ile tamamladım bu eğitimi. 

Ailenizde de sanata meraklı kişiler var mı?

Evet, erkek kardeşim Serhan Akın fotoğraf sanatçısı, ayrıca elektronik müzik yapıyor. Oğlum Kanada’da tasarım alanında eğitim gördü. Çok kısa bir süre önce dünyanın en önemli tasarım okullarından birine kabul aldı. Onunla birlikte resim yapmayı çok seviyorum. Kızım da tasarımla ilgili. Eşimle ve çocuklarımla birlikte sergileri gezmekten, klasik müzik konserlerine ve tiyatro oyunlarına gitmekten büyük keyif alıyorum. Ayrıca sanatı hayatın odağında tutmak, daha geniş kesimlere ulaştırmak için pandemiden sonra okuyucuya sunduğumuz İthaf Sanat dergisinin imtiyaz sahipliğini yapmaktan da mutluluk duyuyorum.

İki çocuğunuz olduğunu biliyorum. Bu yoğun gündeminiz içinde çocuklarınızın büyüme süreçlerinde yeterince yanlarında olabildiniz mi?

Bir kızım, bir oğlum var. Kızım Yasemin, Kanada’da McGill Üniversitesi’nden makine mühendisi olarak mezun oldu, yaklaşık bir yıldan bu yana da Kanada’da çalışıyor. Oğlum Oğuz da tasarım alanında eğitimine devam edecek. Onlar büyürken iş hayatımla anneliği dengelediğimi düşünüyorum. Tabii, babamın şirketinde çalışıyor olmanın avantajlarını da yaşadım. Yine de hiçbir zaman iş dünyasından ayrı kalmayı düşünmedim.

Birlikte çok zaman geçirir misiniz?

Artık çok fazla birlikte zaman geçiremiyoruz ne yazık ki... Ancak her yıl mutlaka uzun bir tatil planlarız. Kısa seyahat kaçamakları da yaparız. Bir araya geldiğimiz her anı çok iyi değerlendiriyoruz.

Birlikte gidip hiç unutamadığınız bir seyahatiniz oldu mu?

Birlikte gittiğimiz her yer unutulmaz bizim için. Yine de şöyle bir düşündüğümde Kanada Vancouver’da gittiğimiz VanDusen Botanik Bahçesi aklıma geliyor. Totemlerden taş heykellere kadar birçok sanat eserinin de bulunduğu bu botanik bahçesindeki düzen, bitki çeşitliliği ve atmosfer çok etkileyiciydi.

Bu yoğun temponuz içinde spora zaman ayırabiliyor musunuz?

Yürüyüş her zaman hayatımda vardı, su altı dalışını ve yüzmeyi de çok seviyorum. Fırsat yaratıp su altı dalış seyahatlerine çıkmayı ihmal etmiyorum. Bir süredir de pilates yapıyorum. Aslında spora daha fazla zaman ayırmam gerektiğini de pilatese başlayınca anladım. Haftada 2 ya da 3 kes pilates yapmaya çalışıyorum.

Dalışa ne zaman başladınız? Nerelerde daldınız?

Eşim de ben de lisanslı dalgıçlarız. 2004 yılında Mısır Hurgada’da dalış lisansımı aldım. Dünyanın en büyük dalış organizasyonu sayılan PADİ’den (Profesyonel Dalış Eğitmenleri Birliği) de ‘open water’ lisansım da var. Şarm el Şeyh’te, Büyük Okyanus’ta, Seyşeller’de, Maldivler’de ve Bodrum’da dalışlar yaptım.

Dalış yapmayı, su altında olmayı neden seviyorsunuz?

Suyu çok seviyorum ama ilginç bir şekilde denizin üstü beni tutuyor. Teknede hasta oluyorum diyebilirim hatta. Ne zaman ki suyun altına iniyorum her şey değişiyor. Kendimi çok güvende ve huzurlu hissediyorum. Bir de dalış çok disiplinli bir spor. Bu nedenle bana güvenli geliyor.