Türkler duvarın kenarına sıkıştırılırsa şahikasını yaratır

Türk ulusunun bağımsızlığı ve egemenliği adına tarihin en kıymetli zaferlerinden biri, 18 Mart Çanakkale Deniz Savaşları… Zaferin 108. yıl dönümünde bu mücadeleyi Emekli Tümgeneral Ahmet Yavuz’dan dinledik: “Çanakkale, Türkiye Cumhuriyeti’nin doğup büyüdüğü beşiktir.’’

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Türkler duvarın kenarına sıkıştırılırsa şahikasını yaratır

Helin KAYA

Tarihimizin en kıymetli mihenk taşlarından biri 18 Mart Çanakkale Zaferi. Büyük zaferin 108. yıl dönümünde ülkemiz için önemini siz nasıl vurgulamak istersiniz?

Türkiye Cumhuriyeti’nin doğup büyüdüğü beşiktir Çanakkale. Yerini, felsefesini orada kazanmıştır. Toprakların vatan kavramı ile buluştuğu yerdir Çanakkale. Orada mağlup olsaydı eğer Türkiye, ne bir Kurtuluş Savaşı liderine sahip olabilirdi ne de o azim, irade ve güce sahip olabilirdi. Ve en önemlisi çok daha hazırlıksız ve zorlu bir sürece girmek zorunda kalırdı.

Çanakkale Zaferi’nin, milli mücadele ruhunun pekiştirilmesinde nasıl bir etki yarattığını söyleyebilirsiniz?

O güne kadar Osmanlı hep dışarıda savaşıyordu. Çanakkale ise vatanın bağrında savaşmak demekti. İmparatorluğun başkenti hiç bu kadar tehlikeye girdiği bir savaşla karşılaşmamıştı. Tarihte belki 1829-1877 yıllarında oldu ama hiç bu kadar tehdit altında kalınmamıştı. Dolayısıyla Çanakkale’yi kaybetseydik her şeyimizi kaybedebilirdik. Çanakkale milletin bilincinde özel bir yere sahiptir. Kurtuluş Savaşı’nı kuran kadro Çanakkale’nin içerisinden çıkmıştır. Kurtuluş Savaşı’na, Çanakkale Savaşı’na katılmış ve Birinci Dünya Harbi’nin çeşitli cephelerinde savaşmış bir Gazi’nin torununa aktardığına göre, ilk defa vatan için savaş kavramıyla Çanakkale’de Mustafa Kemal ile karşılaşılmış. Mustafa Kemal orada savaşın bir vatan savaşı olduğunu askerlerine anlattığını biliyoruz. Dolayısıyla halkın üzerinde Çanakkale’nin ve Mustafa Kemal’in özel bir etkisi var.

Kazanılan zafer ve verilen mücadele sonucu Türklerin dünya üzerindeki saygınlığının nasıl bir konumdan taşındığını düşünüyorsunuz?

Elbette Çanakkale Türk halkını çok özel bir konuma taşıdı. Türkler duvarın kenarına sıkıştırılırsa, şahikasını yaratır. Bu anlayış her türlü mücadele şeklinin içine yerleşmiş ve gelişmesine neden olmuştur. Üstelik Çanakkale Savaşı’ndan önce Balkan Savaş’larını yaşadığı için itibarı çok düşük bir ordudan, çok itibarlı ve çok saygın bir ordu ortaya çıkmıştır. Bu özel saygınlığı hak etmiştir.

Bir röportajınızda “Biz Mustafa Kemal ve onun kültürünü bilincimize tam yerleştiremedik’’ diyorsunuz. Burada toplumun Atatürk değerlerinden uzaklaştığını mı anlatmak istediniz?

Atatürk’ü anladığını, onun fikirlerini benimsediğini düşündüğümüz insanlar Atatürk düşüncelerini tam kavrayamadıkları için ona uygun davranamadılar. İktidar ellerine geçtiklerinde de onun sorumluluğuyla hareket edemediler. Dolayısıyla Atatürk’ün değerlerinin, düşünce tarzının, düşünce sistematiğinin toplumda yaygınlaşmasına katkı sağlamak ve geliştirmek yerine bunun önüne bir anlamda geçmiş oldular. Çünkü ‘ben Atatürkçüyüm’ diyen insanın son derece dürüst ve akıllı davranarak milletinin refahı ve kişilerin özgürlükleri için adım atması lazım. Bu adımları zamanında atmadıysanız, Atatürkçü diyemezsiniz kendinize bunu belirtmek istedim. Zaten derinlikten yoksun, Atatürk’ü yeterince incelememiş ama seven insanlarında anlamadan hareket etmeleri birtakım ezberlerin doğmasına neden olmuştur. Biz Atatürk’ü onun stratejisini, onun hayata bakışını ve ahlakı aynı anda hayatın merkezine koymasını kavrayamadığımız için zarar gördük. Bir defa Atatürk’ü kafamızdaki ezberlerle değil, hakiki olarak anlamamız lazım. Neyi nasıl yapabildiğinin bilincine varmamız lazım. Yoksa sadece bir masal kahramanı haline getiririz, severiz ama anlayamayız. Mustafa Kemal bütün varlığıyla kendisini mücadelesine adayan ve bütün her şeyini milletine veren bir insandı ondan hala çok şey öğrenmemiz gerekiyor.

O tarihle bugünü kıyasladığınızda nelerin değiştiğini gözlemlemek mümkün?

Askeri anlamda çok şey değişti. Muharebe sahasının boyutları çok genişledi ve daha karmaşık hale geldi ama savaşın esas felsefesi değişmedi. Savaş hayati olduğu takdirde başvurulması gereken bir yoldur. Ve siyasetin kanlı olabilecek bir biçimde devam etmesidir. Hayati önem olmadığı zaman ise başvurulmamalıdır.

“Başkomutan’’ ve “Büyük Taarruz’’ olmak üzere pek çok kıymetli kitap yazdınız. Tüm bu kitapların topluma vermek istediği ortak bir mesaj var mı?

Ben bu kitapları toplum Atatürk’ü daha yakından tanısın diye yazdım. Toplumun içinde bulunduğu zorlukları ancak Ulu Önder’in bize bıraktığı akıl, bilim ve ahlak kavramlarını doğru anlayarak atlatacağına inanıyorum. Bu kitapları bunun için yazdım. Sadece Atatürk değil onun yol ve dava arkadaşları, kanları, büyük fedakarlıkları üzerine bu vatan kuruldu. Bunun bilincinde olmazsak bu ülkeyi yarınlara nasıl taşıyacağız? Kitaplarımda bunun üzerinde durdum.

MUSTAFA KEMAL ADETA ÇANAKKALE’DE DOĞDU

Mustafa Kemal Atatürk’ün liderliğinde kazanılan savaşlarda nasıl bir yol izlenerek başarıya ulaşıldığını sizden dinleyebilir miyiz?

Çanakkale, taktik ve stratejik olarak her iki seviyede de Mustafa Kemal’in başarılı olduğu çalışmalarla gelişmiştir. Mustafa Kemal tüm varlığıyla adeta Çanakkale’de doğmuştur, tarih sahnesine Çanakkale’de çıkmıştır. Mustafa Kemal ile millet arasında kurulan bağ, Çanakkale sayesinde olmuştur. Çünkü Çanakkale’de Mustafa Kemal özel bir inisiyatif almış, büyük bir cesaret göstermiş, kritik müdahalelerde bulunmuş ve savaşın gidişatı üzerinde birinci derecede önemli rol oynamıştır. Bu hem subaylar hem askerler arasında türemiş ve giderek dalga dalga hem ordu içerisinde hem millet içerisinde zamanla yayılmıştır. 25 Nisan günü kendisi cephe içerisinde bir komutan iken askerlere müdahale etmek için muharebeyi en iyi idare edebileceği yere gidiyor. Üstelik kimseden emir almadan yapıyor bunu. Büyük bir risk alıyor ve bunun karşılığında geri çekilen askerlerimizi gördüğü zaman onları döndürüp siper aldırıyor. Bu yaşanan olay savaşı kazandığımız an oluyor. Mustafa Kemal çok özel bir rol oynuyor. Tabii aynı rolü 10 Ağustos Conk Bayır’ında, 9 Ağustos Anafartalar’da da gösteriyor. Orada bütün askerlerin en önüne geçip sürgü hücumu yaptırması, yaralandığı halde hücumu sürdürmesi, kesin kararlılığı, bütün iradesi işin gidişatını değiştiriyor muharebelerde.