İnsan, akıl ve bilgi
Hüseyin YAZICIOĞLU - Dış Ticaret Danışmanı
Yaşlı dünyamız biz insanların yaptığı kötülüklere hala direniyor.
Ve hala yaptıklarımıza rağmen bonkör davranıyor.
Hastalıklar, iklim değişiklikleri, depremler, tsunamiler, sıcaklığın artması, buzulların erimesi, tarım alanlarının yok olması, yangınlar, gıda ve su sıkıntısı vb. tüm bu afetlerin sorumlusu insanoğlu.
İşin daha vahimi, hızla trajik sona doğru gidildiği halde herkes duyarsız, kimse sorumluluğu almıyor ve elini taşın altına koymuyor.
Hayır, yazının konusu dünyamız ve iklim değişikliği değil.
Konumuz, akletmeyen/düşünmeyen insanın kendine yapabileceği kötülük ve yaşamını nasıl zindan ederek mutsuz kıldığıdır.
İnsanın bütün sıkıntıları kendi eliyle yapıp ettikleri yüzünden maalesef.
İnsan görevini ihmal ettiği ve yapmadığında kendini, ailesini, işini, şehrini, ülkesini, medeniyetini ve yaşadığı dünyayı yıkıp, yok ederek ne hale getiriyor.
Bir ailede baba sıhhatli karar veremiyorsa ailede sıkıntı ve problem var demektir. Bir firmada/işyerinde yönetici bireysel olarak sorunları çözemiyor, kurumsal alt yapıyı oluşturamıyor, çalışanlar arasında ahengi sağlayamıyor, tecrübelerini işine aktaramıyor, piyasayı ve süreci okuyamayarak rekabete ayak uyduramıyor, akli hareket etmiyorsa firmanın geleceğini tehlikede demektir. Şehir ve ülkede yöneticiler/liderler hesap ve kitabı iyi yapmıyor, dünyadaki gelişmeleri yakından takip etmiyor, ekonomik, siyasi, sosyal ve toplumsal sorunları çözemiyorsa kaos, kargaşa ve sıkıntılar kaçınılmaz olacaktır. Tabiidir ki bu ülkenin temsil ettiği kültür ve medeniyetin ömrü insanın bu arızi tutumları, akledememeleri, geleceği öngörememeleri dolayısı ile sıkıntılı ve kısa olacaktır. Tarihinde bu konuda örnekliği ve şahitliği sabittir.
Bütün bu sorunlar toplumun çekirdeğini oluşturan bireyin/insanın kendi eli ile yapıp ettiklerinin sonucu dedik, o halde çözüm de yine bireyden geçiyor demektir.
Kendini tanıyan, bireysel problemlerini bilen ve çözebilen insanlar ancak toplumsal problemlere katkı sağlayabilir, sorunları çözebilir. Yoksa hem kendine ve hem de topluma yük olur, kazanımları yok eder, sorun yaratır. Bulunduğu her yerde kendine ve insanlığa destek değil köstek olur.
Bireysel problemleri bilmenin ve çözmenin yolu insanın kendini tanıması ile başlamaktadır. Öncelikle beden ve ruhtan oluşan insanda her iki yönünde mutlaka sağlıklı olması gerekmektedir. Sağlıklı bir beden ve ruh üzerine ancak karakter, kişilik, beceri, kabiliyet, ahlak, bilgi vb. insani temel unsurlar inşa edilebilir. Sağlıklı bir beden için insanın nasıl ki yemesi, içmesi, havayı teneffüs etmesi gerekiyorsa, sağlıklı bir ruh içinde insanın akıl gıdasına ihtiyacı vardır. Akıl bilgiden beslenerek aldığı gıdayı süzgecinden geçirerek ruha sunar. Ruh da kendine sunulan damıtılmış bilgiyi eyleme dönüştürür, yani bilgiyi yaşama pratize eder.
Yaşamda karşılığı olmayan ham bilginin ruhu yani insanı tatmin etmesi, sorunlarına çözüm bulması, mutlu etmesi mümkün değildir. Bilginin akıl tarafından ıslah edilmesi gerekmektedir. İnsanın gelişiminin ve mükemmeliyetinin sırrı ancak fiziki ve ruhi ihtiyaçlarının aynı önemde karşılanması/giderilmesi ile mümkündür. İnsan için bu ahenk yaşamsal öneme sahiptir. Ancak insan bu sayede bireysel ve toplumsal sorunlarını çözebilir, mutlu olur.
Bu süreç tıpkı Bal’ın oluşumu gibidir. Milyonlarca –zehirli, zehirsiz- çiçekten alınan usareler/özler arı tarafından damıtılarak o muazzam, kıymetli şifa kaynağı bal yapılıyorsa, akılda milyonlarca –doğru, yanlış- bilgiyi hayatı boyunca arıyor, buluyor, edindiği bu bilgileri “aklın insani erdemler süzgecinden” geçirerek ıslah ediyor, insanlığın hizmetine bilgi fayda olarak sunuluyor. Şayet bu edinimler “aklın çıkar ve menfaat süzgecinden” geçirilirse ortaya kaos, kargaşa ve mutsuzluk çıkıyor, yani bilgi zehre dönüşüyor. Akıl bu damıtmayı ne kadar titizlikle yapar ruhun hizmetine sunar ve ruhta hayata uygularsa insan o kadar sağlıklı, faydalı, mükemmel sonuçlara ulaşabiliyor.
Aileler, şirketler, şehirler, ülkeler, kültür ve medeniyetler insan gibi canlıdır denir. Doğarlar, büyürler, bazıları kısa veya uzun yaşam sürerler ve sonuçta ölür, yok olup giderler. Bu döngü ilk insandan beri var olagelmiş, kıyamete kadar da insan var oldukça sürecektir. Varlık âleminin bu genel döngüsüne kimsenin müdahalesi söz konusu değildir.
Ancak; bu sürecin aklın rehberliğinde ahenk içerisinde mi yoksa düşüncesiz, ders almadan kargaşa içerisinde mi sürmesine insan karar verecektir.
Aklı hayatına kılavuz/rehber edinen insan kendisi ile aynı zamanda sorumlu olduğu insanlığın kurtuluşu için de adım atmış olacaktır.
Nasıl ki insan aklın ve bilginin kılavuzluğunda fizikken ve ruhen sağlıklı, huzurlu, mutlu bir yaşam sürebiliyorsa, suya atılan taş misali yaşamın merkezinde bulunan sağlıklı insanın oluşturduğu bu sinerji genişleyerek aileleri, şirketleri, şehirleri, ülkeleri, kültür ve medeniyetleri kuşatacak, onlara can suyu olacak, ömürlerine ömür katacaktır.