İstikrar tamam gibi; sırada ticaret var

Zeynep GÜRCANLI
Zeynep GÜRCANLI Yedi Düvel

Savaşla, çatışmayla, gözyaşıyla anılan Ortadoğu, şimdilerde bu imajı yıkıp, "dünyanın ticaret merkezi" olmaya çalışıyor.
ABD, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Hindistan, Ortadoğu'yu Hindistan'a bağlayacak bir demiryolu hattı projesi üzerinde çalışmaya başladılar. Bu projenin söylenmeyen amacı, Çin'in ekonomik anlamda Ortadoğu'daki etkisini kırabilmek.

Millet İttifakı'nın Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu ise, Türkiye'yi hem demiryolu, hem de otoban ile Orta Asya'ya, oradan da Çin'e bağlayacak "Tarihi İpekyolu otoban ve demiryolu projesini" resmen açıkladı. Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarında da Çin'e ayrıca bir parantez açarak, Doğu Türkistan'daki Uygur Türkleri'ne yönelik Çin mezalimine vurgu yapması dikkat çekti. Millet İttifakı'nın Cumhurbaşkanı adayı, Uygurlar'a  mezalim bitmeden, Çin'in projeye dahil edilmeyeceğini söyledi.

YEMEN VE SURİYE'DE NORMALLEŞME

Projelerin her ikisinin de hayata geçmesi, Orta Asya Cumhuriyetleri'nden Hindistan'a, oradan Ortadoğu ve Türkiye'ye, müthiş bir ticaret yolu kurulması anlamına gelecek.
Ancak ticaretin olması için, siyasi istikrar da gerekli. Bunun için, özellikle Ortadoğu'da siyasi istikrar adına ilk adımlar da atılmaya başlandı;
* Ortadoğu'da iki büyük İslam mezhebinin temsilcisi, iki büyük rakip, İran ile Suudi Arabistan arasında yıllar sonra yeniden diplomatik ilişki kuruldu.
* İsrail Arap ülkeleri ile birbiri ardına ilişkilerini normalleştiriyor. Bir tek Suudi Arabistan kaldı İsrail'le diplomatik ilişki kurmayan, o da artık an meselesi.
* Suudi Arabistan ayrıca, Yemen'deki savaşı bitirecek temaslara da başladı. Yemen'de de yakın zamanda siyasi istikrar beklentisi arttı.
* Ortadoğu'da geriye istikrarsızlık unsuru olarak Suriye kalıyor. Ancak Suriye'de de süreç, 12 yıldır devam eden iç savaşın ardından Esad rejiminin, yeniden uluslararası alanda tanınmasına doğru ilerliyor. Esad'ın Arap Birliği'nde iç savaşla birlikte kaybettiği koltuğu geri veriliyor. Türkiye'de ise, Esad'la normalleşme seçimlere giren tüm Cumhurbaşkanı adaylarının ortak vaadi durumunda.

KİMİN ZAFERİ?

Suriye özelinde, İran Cumhurbaşkanı Reisi'nin 12 yıl aradan sonra Şam'a yaptığı ziyaret de ayrıca dikkat çekiciydi; Esad rejiminin ABD'nin hala ayak sürümesine rağmen, Araplar ve Türkiye tarafından yeniden Suriye'nin meşru temsilcisi olarak tanınma adımlarını Reisi, "direniş güçlerinin zaferi" olarak ilan etti. İran Cumhurbaşkanı'nın "direniş güçlerinden" kasti, Lübnan'daki Hizbullah, Filistin'deki Hamas, Suriye'de Esad rejimi ve İran'ın Devrim Muhafızları. Bunlara elbette adı yüksek sesle anılmayan, Suriye iç savaşının yönünü değiştiren Rusya'yı da eklemek gerek.
Ancak Reisi'nin söz ettiği "zafer", tüm bu direniş güçlerine çok pahalıya mal olmuş görünüyor; Esad'ın Suriye'ye yanmış yıkılmış paramparça; İran rejimi bizzat kendi halkı tarafından sokak gösterileri ile sallanıyor; Rusya, Ukrayna savaşında batağa saplanmış bir görüntü çiziyor.
Hal böyle olunca da insanın aklına "gerçekte kimin zaferi" sorusu da gelmiyor değil...

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar