Mavi ekonominin yeni rotası: “Plastik atıksız limanlar”
Akdeniz’in iki yakasında, Türkiye ve Tunus’ta, plastik kirliliğine karşı yeni bir adım atılıyor. WWF-Türkiye öncülüğünde Foça ve Mordoğan limanlarının da dahil olduğu “Plastik Atıksız Limanlar” projesi, turizm ve balıkçılıktan kaynaklanan atıkları kaynağında önlemeyi, deniz ekosistemini ve kıyı halklarının geçim kaynaklarını korumayı hedefliyor.
Akdeniz’de plastik kirliliğine karşı yürütülen en kapsamlı girişimlerden biri olan, Türkiye’den Foça ve Mordoğan’ın da dahil olduğu Plastik Atıksız Limanlar Projesihayata geçiriliyor. Proje; WWF-Akdeniz, Türkiye’den WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı), Almanya’dan Rostock Üniversitesi, Yunanistan’dan balıkçı ekipmanı atıkları için geri dönüşüm sistemlerini destekleyen danışman kurum ENALEIA ve uygulama ortağı olarak WWF-Kuzey Afrika tarafından hayata geçirilecek. Alman Federal Çevre, Doğa Koruma, Nükleer Güvenlik ve İklim Eylemi Bakanlığı’na bağlı ZUG Deniz Çöplerine Karşı Hibe Programı tarafından desteklenen üç yıllık proje; Türkiye’den İzmir’in Foça ve Mordoğan limanları ile Tunus’tan Gabes ve Tabarka limanlarında uygulanacak.
Plastik atıksız liman nedir?
Plastik atıksız liman; sorumlu plastik atık yönetimi uygulayan ve kirliliği kaynağında önlemek için plastik azaltma önlemleri alan limanları ifade ediyor. “Plastik Atıksız Limanlar” projesiyle, WWF’in “Plastik Atıksız Şehirler” yaklaşımı turizm ve balıkçılık limanlarına uyarlanarak, limanlardan Akdeniz’e karışan plastik atıkların azaltılması; hassas kıyı ve deniz habitatlarının, dolayısıyla kıyı halklarının geçim kaynaklarının korunması hedefl eniyor. Plastik Atıksız Limanlar projesinin ana yaklaşımı veriye dayalı analiz ve izleme, katılımcı karar alma süreçlerini devreye alma, çevresel, sosyal ve ekonomik sürdürülebilirlikle uyumlu çözümlerin test edilmesi, uzun vadeli çözümler için savunuculuk ve ve finansman desteği sağlanması Akdeniz limanları için ölçeklenebilir ve tekrarlanabilir döngüsel modellerin geliştirilmesi olacak.
Akdeniz plastik kirliliğinden en çok etkilenen denizlerden biri
yandan plastik kirliliğinin önde gelen kaynakları arasında yer alırken, diğer yandan bu kirlilikten en çok etkilenen sektörlerin başında geliyor. Dünyanın önde gelen turizm rotalarından biri olan Akdeniz, plastik kirliliğinden en ciddi şekilde etkilenen denizlerden biri. Tek kullanımlık plastik üretimi ve tüketiminin yüksek seviyelerde olması, yetersiz atık yönetimi ve bölgedeki yoğun insan faaliyeti bir araya geldiğinde, Akdeniz’i tehlikeli bir plastik tuzağına dönüştürüyor. Her yıl 300 milyondan fazla turist, ılıman iklimi, zengin deniz yaşamı ve unutulmaz kıyı güzellikleriyle dolu Akdeniz’e geliyor. Ancak bunun bir bedeli var: turizm sezonunda denize karışan plastik miktarı yüzde 40 artıyor. Paket servis yiyecek ve içecekler ise genellikle tek kullanımlık plastik ürünlere dayanıyor. Ayrıca, Akdeniz’in taze deniz ürünleri yerel halk ve turistler tarafından tüketiliyor. Ancak hem büyük ölçekli hem de küçük ölçekli balıkçılık faaliyetleri, denizlerdeki plastik atıkların önemli kaynakları arasında yer alıyor. Sert hava koşulları, teknelerin pasif av araçlarına çarpması ve av araçlarının kayalık deniz tabanına takılması, bu araçların kaybolmasına yol açıyor. Kaybolan veya terk edilen av araçları; deniz canlılarının dolanmasına ve boğulmasına yol açıyor, yaşam alanlarını kaplayarak ve mikroplastik kirliliğine neden olarak habitatları tehdit ediyor. Ayrıca deniz ürünlerini depolamak ve taşımak için yaygın olarak kullanılan köpük balık kutuları, sıklıkla kırılıyor ve mikroplastik kirliliğine neden olan kalıntıları etrafa saçıyor. Turizm ve balıkçılıktan kaynaklanan kirlilik, deniz canlıları ve ekosistemler için ciddi bir tehdit oluştururken; yüzücüler, dalgıçlar ve tekneler için tehlike arz ediyor, aynı zamanda kıyı topluluklarının geçim kaynaklarına da zarar veriyor. Plastik Atıksız Limanlar Projesi ile liman işletmeleri, turizm işletmeleri, geleneksel balıkçılar, atık yöneticileri, plastik geri dönüşümcüleri, girişimciler ve yerel yetkililerle birlikte hem insanlar hem de doğa için çalışan bir sistem kurulması hedefl eniyor.
Denizler hem geçim kaynağı, hem kimliğimiz
WWF-Türkiye Genel Müdürü Ömür Kula, “Denizler bizim için sadece bir manzara değil; geçim kaynağı, kültürümüzün ve kimliğimizin ayrılmaz bir parçası. Plastik Atıksız Limanlar ile amacımız, balıkçı barınaklarından ticari limanlara kadar uzanan bu büyük ekosistemde, limanlardan denizlere plastik atık karışmasını önlemek, atıkların geri kazanımını sağlamak ve bu modeli tüm Akdeniz kıyılarına yaygınlaştırmak. Proje sadece denizi korumakla kalmayacak; aynı zamanda liman çalışanlarından balıkçılara, geri dönüşüm sektöründen yerel yönetimlere kadar herkesin dahil olduğu döngüsel bir ekonominin örneğini oluşturacak.” dedi. Rostock Üniversitesi Proje Koordinatörü Abdallah Nassour, “Akdeniz bölgesindeki turizm ve balıkçılık limanlarından kaynaklanan plastik atıkların azaltılmasına odaklanan Plastik Atıksız Limanlar Projesi kapsamında, Türkiye ve Tunus pilot ülkeler olarak belirlendi. Atık yönetimi ve döngüsel ekonomi, teknolojiden çok; politika, sorumluluk ve organizasyon meselesidir. Bu da hep birlikte çözümler üretmemiz gerektiği anlamına gelir. Geliştirilmiş yasalar, teknik önlemler ile yetkinlik ve sorumluluklar için en iyi çerçeveyi sunabilir; izleme ve finansmanı düzenleyebilir. Bu temelle belediyeler, özel sektör ve bilim dünyası, ekonomik olarak uygulanabilir çözümler geliştirebilir ” yorumlarını yaptı. Alman Federal Çevre, Doğa Koruma, Nükleer Güvenlik ve İklim Eylemi Bakanlığı’na bağlı Gelecek-Çevre-Toplum (ZUG) Deniz Çöplerine Karşı Hibe Programı temsilcisi Susanne Altvater ise proje açılışında şu görüşleri dile getirdi: “ZUG Deniz Çöplerine Karşı Hibe Programı’nın amacı, plastik atık döngüsünün en başında harekete geçmek ve plastiklerin doğaya, özellikle de son derece hassas deniz ekosistemine karışmasını önlemektir. Bu kapsamda geri dönüşüm yönetimi yaklaşımlarını, döngüsel ekonomi uygulamalarını ve üretici sorumluluğunun genişletilmesi gibi araçları; yasal çerçevenin güçlendirilmesi için yasal düzenleme programlarını destekliyoruz. Sorunun çözümü için turizm ve balıkçılık sektörlerini sürece dahil eden projenin yerel limanları çözüme aktif biçimde dahil etme ve bölgeye finansal kaynak, bilgi birikimi ve kapasite kazandırma yaklaşımını değerli bulduk ve 40 proje arasından desteklemeye değer gördük.”
Balıkçılar dönüşümün bir parçası olacak
Su Ürünleri Kooperatifl eri Merkez Birliği Başkanı Ramazan Özkaya’nın yorumları şöyle: “Hepimizin ortak sorumluluğu olan denizlerimizin plastik kirliliğiyle mücadelesi yalnızca çevre için değil; balıkçılığın, turizmin ve kıyı ekonomilerinin sürdürülebilirliği için de hayati bir öneme sahip. Sanılanın aksine, denizleri kirleten yalnızca balıkçı gemileri değil. Üstelik balıkçılar, ekmeklerini denizden kazandıkları için, denizin sağlıklı olmasına diğer tüm deniz kullanıcılarından çok daha fazla önem verir. Bu dönüşümün kalıcı olması ancak sahadaki uygulayıcıların, yani balıkçıların ve kooperatifl erin sahiplenmesiyle mümkün. Balıkçıları çözümün merkezine koymak gerekir. Küçük ölçekli balıkçılar, doğru bilgilendirme ve uygun teşviklerle denizlerin korunmasında çok önemli bir rol üstlenebilir.”
İklim için ayrılan paranın %96’sı hedefi ıskalıyor
Dünyanın dört bir yanında karbon emisyonlarını azaltmak amacıyla sağlanan milyarlarca dolarlık iklim finansmanı, adil dönüşüm hedefinden uzak kalıyor. Sivil toplum kuruluşu ActionAid tarafından yayımlanan yeni bir rapor, küresel iklim fonlarının yalnızca yüzde 3’ünün adil geçiş projelerine ayrıldığını ortaya koydu. Rapora göre, son on yılda bu alana harcanan 630 milyon dolar, teknoloji milyarderi Jeff Bezos’un süper yatına ödediği miktardan bile az.
Eşitsizlik derinleşiyor
Analiz, BM destekli Yeşil İklim Fonu ve Dünya Bankası’nın İklim Yatırım Fonlarıkapsamında onaylanan toplam 644 projeyi mercek altına aldı. Projeler, işçilerin ve kadınların karar alma süreçlerine katılımı, fosil yakıtlardan uzaklaşma düzeyi, yeniden beceri kazandırma programları ve eşitsizlikle mücadele gibi göstergelere göre değerlendirildi. Sonuç çarpıcı: Her 50 projeden yalnızca biri adil geçiş kriterlerini karşılıyor. Harcanan her 35 doların sadece 1 doları gerçekten adil dönüşüm ilkeleriyle uyumlu projelere gidiyor.
“İnsanlar gezegenle geçim arasına sıkıştı”
ActionAid’in küresel iklim adaleti sorumlusu Teresa Anderson, “İnsanlar güvenli bir iş ile güvenli bir gezegen arasında seçim yapmaya zorlanıyor” diyerek mevcut yaklaşımın etik olduğu kadar pratik olarak da sorunlu olduğunu vurguladı. Bangladeş’te yürütülen bir projeyi örnek gösteren Anderson, pirinç yerine mango yetiştirilmesini teşvik eden bu programın sadece toprak sahiplerinin görüşüyle hazırlandığını, mevsimlik işçilerin ve kadınların hiç dinlenmediğini belirtti. “Eğer istişare edilseydi, mango ağaçlarının yılda yalnızca bir kez ürün verdiği fark edilirdi. Bu da projenin ekonomik olarak sürdürülemez olduğunu gösteriyor” dedi.