Seçim sonrası ekonomi politikaları

Erhan ASLANOĞLU
Erhan ASLANOĞLU Ekonomi ve Piyasalar

Son dönemlerde Türkiye ekonomisi de siyaseti de “bilinmeyen bilinmeyeler” arasında ilerlemeye çalışıyordu. Geçen hafta sonu siyasette yaşananlar bizi daha büyük bir “bilinmeyen bilinmeyen” noktasına götürürken, Pazartesi akşamı yaşanan gelişmeler bilinmeyenlerin bir kısmını kaldırdı ve bizi biraz daha “bilinen bilinmeyenler” noktasına getirdi. Seçim zamanında olacak mı olmayacak mı, Millet ittifakının adayı kim olur, 6’lı masa mı, 5’li masa mı noktasından, bu yazıyı kaleme aldığımız 7 Mart sabahı itibarıyla 14 Mayıs tarihinde seçim olacağını, Millet İttifakının, 6’lı masa olarak devam edeceğini Cumhurbaşkanı adayının Sayın Kemal Kılıçdaroğlu olduğunu artık biliyoruz. Aday ilanı ile birlikte açıklanan 12 maddelik Güçlendirilmiş Parlementer Sisteme Geçiş sürecinin yol haritası Millet İttifakı seçimi kazanırsa, nasıl bir sürecin olacağını da daha net ortaya koyuyor.

Seçim sonucunu bilmiyoruz ama seçimin tarihini, adayları ve kimin kazanacağına bağlı olarak nasıl ekonomi politikaları uygulanabileceğini büyük oranda biliyoruz. Belirsizliğin azalması piyasalar için her zaman olumludur. CDS verileri, hisse senedi piyasaları barometre gibidir ve piyasadaki algıyı iyi yansıtır. Seçime yaklaştıkça gelecek seçim anketlerinin de piyasalar üzerinde etkileri olacaktır.

İçinde bulunduğumuz süreçte finansal piyasa fiyatlamaları önemli oranda yönetilmeye çalışılıyor. Fiyatlar tam olarak piyasa dinamikleri ile oluşamıyor. Yaşanan çok yüksek enflasyon nedeniyle, reel sektörde de göreli fiyatlarda büyük farklılaşma ve değişim var. Doğru fiyatlar burada da oluşamıyor. Bu çok sürdürülebilir bir durum değil. Doğru fiyat algısının oluşamadığı bir yerde üretim, yatırım ve eninde sonunda tüketim olumsuz etkilenir. Dolayısıyla, seçimi hangi ittifak kazanırsa kazansın, öncelikle, hem finans sektöründe hem de reel sektörde fiyatların doğru oluşmasına izin vermesi gerekiyor. Sürdürülebilir iktisat politikaları ancak böyle bir yapının üzerine inşa edilebilir. TL’de yaşanan reel değerlenme nedeniyle ihracat rekabet gücünde yaşanan sorunları ihracatçı dile getiriyor, rakamlar da durumu net bir şekilde ortaya koyuyor. İhracat çok sert düşerken, ithalat daha az yavaşlıyor ve dış açık hızla artıyor. Sürdürülemez bir durum. Döviz kurlarının piyasa dengeleri ile oluşmasına izin verdiğimizde ihracat tekrar dengelenecektir. Fakat artan kurlar enflasyonu da arttıracaktır. Para politikasını değiştirmedikçe, beklenen enflasyonu referans alan sıkı bir para politikasına geçmedikçe bu döngüden çıkamayız.

Cumhur İttifakı seçimi kazanırsa, döviz kurlarında dengelenmeye muhtemelen izin verecektir. Fakat bugüne kadar yapılan açıklamalar para politikasının benzer şekilde devam edeceği yönünde oldu. Bu politikada ısrar edilirse, bahsettiğimiz döngüden kolay çıkılamaz ve başta enflasyon olmak üzere makroekonomik dengelere verdiği hasar gittikçe artar. Eninde sonunda bu politikadan vaz geçilmek zorunda kalınır diye düşünüyoruz.

Seçimi Millet İttifakı kazanırsa, muhtemelen hem döviz kurlarının ihracat rekabet gücünü koruyacak noktada dengelenmesine izin verilecek hem de sıkı para politikasına dönülecektir. Fed’in faiz arttırım örneklerinde de sık sık dile getirildiği gibi enflasyon ile mücadelede sıkı para politikası uygulamak fırtınaya benzer. Karşısında durmak zordur, hem reel hem finans sektörüne etkileri olur. Finans sektörünün dalgalanmalardan kurtulmak için güvenli limanda beklemesi, reel sektörün de olası yavaşlama ve daralmalara hazırlıklı olması gerekir. Bu nedenle, hangi iktidar uygularsa uygulasın, faizlerin bir anda ve tek seferde yükseltilmesinden ziyade kademeli olarak arttırılması, nereye ulaşılmak istendiğinin net bir şekilde ortaya konması gerekir.

Türkiye’nin ekonomik sorunu sadece para politikası değil. Çok ciddi yapısal sorunları da bulunuyor. Sürdürülebilir ve istikrarlı bir ekonomi için hem ekonomi hem ekonomi dışı yapısal reformların çok hızla devreye girmesi, beklenti ve güven kanalının çalışması gerekiyor.

Fakat unutmayalım, Türkiye’nin en önemli yapısal sorunlarından birisi depremlere öncesinde ve sonrasında yeterince hazırlıklı olmamaktır. Yaşadığımız acı depremin üzerinden henüz bir ay geçti. Artık çıkarmammız gereken çok ders var. Seçim öncesi de sonrası en çok konuşmamız, iş yapmamız gereken konu depremdir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
TL değerli mi? 28 Şubat 2024