Sosyal medya nasıl yönetilir?

Kerem ÖZDEMİR
Kerem ÖZDEMİR KEREM İLE İŞİN ASLI

Instagram’ın kapatılmasının farklı boyutları var. Siyasi boyutu bir kenara bırakarak konuyu bir sosyal medya yönetimi sorunu olarak ele almak istiyorum. Teknoloji-demokrasi ilişkisine baktığımda, mahalle muhtarımızın yaptığı Facebook paylaşımı ile bu alanda çok daha iyi bir yönetim örneği oluşturduğunu görüyorum. 

Bu yazıyı yazmak için bilgisayar başına oturduğumda bilgisayarın kenarından bir bildirim çıktı. Windows 11 güncellemesinin ardından laptopum ile aramızdaki ilişki, onun kendi kafasına göre takılmasına dönüştü. Her güncellemeden sonra hayatıma farklı biçimlerde müdahale ediyor. Ben de genellikle bana verdiği mesajları dikkate almadan yoluma devam ediyorum. Önemli şeyleri kaçırabileceğim endişesine sahibim ancak bana hava sıcaklığının kaç derece olduğunu söylemek için konum bilgimi alan bir psikopat bilgisayarın sözünü dinleyecek değilim.

Microsoft’un atanmış yeni işletim sisteminin lisans anlaşmasını okuduğumda, daha önce benim kontrolümde olan ya da öyle olduğuna inandığım güncellemelerin de elimden gittiğini anladım. İşletim sistemi, “bilgisayarın düzgün çalışmıyor” diyerek arada sırada bilgi toplayıp bilgisayarı yeniden başlatıyor. Sonuçta zamanında kendi seçtiğim ve hepsi birbirinden farklı olan Linux dağıtımları karşısında sıradan insanların bilgisayar kullanırken daha az sorun yaşamasına neden olacak bir çözüm olarak savunduğum işletim sistemi, benim adıma karar veren bir unsura dönüştü.

Daha önce akıllı şehirler ile ilgili yazımda, Kaspersky Kurucusu ve CEO’su Eugene Kaspersky’nin akıllı şehirler için yeni bir işletim sistemi geliştirdiklerine ilişkin sözlerini aktarmış ve İsviçre’deki Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi’nin (CERN) yapısını örnek aldığını yazmıştım. Bu, sistemin yönetimine eklenen bir kontrol mühendisi ile herkesin erişim izinlerinin düzenlenmesi ile kullanıcıların servislere erişmesini ancak bunu yaparken birbirlerinin alanına müdahalede bulunmamasını sağlanıyor. Kaspersky’nin dahiyane bulduğum bu yaklaşımını tekrar gündeme getirmemin nedeni, geçen seçimde yeniden göreve getirdiğimiz Rasimpaşa Mahalle Muhtarı Sultan Aksu’nun Facebook mesajının önüme düşmesi. Eugene Kaspersky’nin Sultan Hanım ile tanışmasında yarar olabileceğini düşünmemi sağlayan Facebook paylaşımı şöyle:   

“BİLGİLENDİRME

Bizler bu sayfada hiçbir şekilde herhangi bir şeyin satışına onay vermiyoruz. Bu grupta komşularımız ancak birbirleri ile dayanışır ve paylaşır. Facebook yeni bir üye hilesi yapmış bazı grup üyelerine otomatik onay yetkisi vermiş lütfen bu yetkide olan komşularımız bizlere sormadan hiçbir paylaşımı onaylamasınlar.”

Sultan Aksu son derece aktif ve mahallenin yaş ortalaması düşünüldüğünde doğru bir tercih olan Facebook’u kullanarak mahalle sakinleri ile iletişim kuruyor. Mahalleyi ilgilendiren konulardan haberdar olması ve bu şekilde mahalle sakinlerini bilgilendirmesi, demokrasinin tesisi konusunda önemli bir araç oluşturuyor. Facebook’un politikasının ne anlama geldiğini sorgulamak da biz vatandaşlara düşüyor. Eğer muhtarımızın uyarısındaki durum geçerliyse, Facebook’un satın aldığı ve bugün Meta bünyesinde yer alan Instagram’ın kapalı olduğu bir dönemde böyle bir hamle yapmasının ne anlama geldiğini, bu mecraları yönetme iddiasında olan kamu otoritelerinin de anlaması ve bizleri bu konuda bilgilendirmesi gerekiyor. Bunun birkaç boyutu var. 2010’da Kevin Systrom ve Mike Krieger’in kurduğu Instagram’ın, kısa sürede büyük bir kullanıcı kitlesine ulaşmasının ardından 2012’de Facebook tarafından yaklaşık 1 milyar dolar karşılığında satın alındığını not düştükten sonra bu boyutlardan bahsedeyim.

 


Instagram’ın kapalı olmasının farklı boyutları 

 


İlk boyut, ekonomik: Açık kaynaklarda belirtildiğine göre, Instagram’ın kapatılmasının içerik üreticilerine ve e-ticaretle uğraşan kişilere yarattığı zararın günlük 1,9 milyar lira oluyor. Bilgi Teknolojileri Kurulu’nun kararıyla resmi bir gerekçe paylaşılmadan 2 Ağustos’ta erişimin engellendiği Instagram’ın kapalı olmasının ben bu yazıyı yazarken (7 Ağustos 2024’te) yarattığı ekonomik zararın boyutu 11,4 milyar liraya ulaşmış durumda. Bu hesabı 2 Ağustos ve 7 Ağustos’u dahil ederek yaptım. Bu hesaba göre, Instagram’ın bir yıl kapalı kalmasının ekonomiye vereceği zarar 693,5 milyar lira olacak. Bunu da sosyal medyanın 365 gün açık olduğunu düşünerek hesapladım. Şu anda internete baktığımda gördüğüm, 33,58 liralık dolar kuru üzerinden hesaplarsam, 20,65 milyar dolarlık bir büyüklük söz konusu.

Kendi metriklerimizi üzerinden hesapladığımda, burada dönen ekonomi başka bir anlam kazanıyor. 2024 başı itibariyle asgari ücretin brüt tutarı aylık 20.002,50 lira olurken asgari ücretin işverene maliyeti 23.502,94 lira olarak karşımıza çıkıyor. Vatandaşını yıllık kümülatif geliri üzerinden vergilendiren devletimizin yaklaşımı ile hareket edersek, 34,671 kişi x aylık asgari ücrete denk düşen bir ekonomiden bahsediyoruz. İşveren maliyetini de siz hesaplayabilirsiniz.

İkincisi, toplumsal boyut ile ilgili. Muhtarımız Sultan Aksu, sokakta dolaşırken çok yaygın bir şekilde duyduğum bir yöntem olan “CİMER’e yazma” yoluna gitmeyip kendisini seçen ekiple konuyu paylaşarak demokrasinin ne anlama geldiğini bize anlatıyor. Sosyal ortamlardaki mesele, oradaki kitlenin kendisini yönetmesidir. Yetkinin yukarıya doğru devredildiği bir sistemdekinin aksine, sorunun oluştuğu yerde çözülmesi için aktif tavır alınması demokrasinin teminatıdır. Böyle bakınca Muhtar Aksu, Facebook’ta adının yanında yazan “Yönetici” unvanının da hakkını vermiştir. Oradaki kitle, bu bilgilendirme doğrultusunda hareket edecektir diye düşünüyorum. Bununla birlikte, Facebook’un yaptığı iddia edilen uygulamanın yani yöneticinin yanına kendi keyfine göre yönetici ya da bizde yaygın olarak kullanılan uygulamada olduğu gibi kayyım atamanın araştırılması gerekiyor.

Üçüncü boyut, toplumsal boyut üzerinden yine ekonomiye dayanıyor. Bu da kaynakların yönetimi ile ilgili. Yazının başında bahsettiğim gibi, Windows 11 benim bilgilerime erişip bana “daha iyi hizmet vermeyi” hedeflediğini söylerken aslında büyük bir görünmeyen yük oluşturuyor. Benim 1994’te aldığım ilk bilgisayar, 40 megabayt sabit disk, 1 magabayt RAM ve yanılmıyorsam -zamanın ileri teknolojisini taşıyan-  Intel Pentium işlemci kullanıyordu. Bu toplama bilgisayar, bu yazıyı yazdığım sekizinci kuşak Intel Core i7 işlemciyi destekleyen gigabaytlarca RAM’in sağladığından daha iyi performans sağlıyordu çünkü arka planda çalışan bu kadar uygulama yoktu. Bilişim ürünlerinin fiyatları sürekli düştüğü için fiyat karşılaştırması harcanan kaynağın nasıl arttığını açıklamıyor. Onun için parçaların kapasiteleri üzerinden düşünmemiz gerekiyor ve burada her şeyi kontrol etme çabası müthiş bir kaynak israfını hayatımıza katıyor.

 


Tarife düzenlemesi, başka bir gereksiz angarya

Bu yazıyı yazmadan bir gün önce sıcaklardan eve kapanmayı bırakıp bir şeyler atıştırmak için dışarı çıktık. İki gün önce mahallemizin tatlıcısı Beraat daha açılmamışken kapısında fiyat listesini görüp şaşırmıştım. Dün çarşıda gıda ile ilgili her dükkânın kapısında veya duvarında fiyat listelerini görünce şaşırdım ve sordum. 5 bin lira ceza belirledikleri için herkes bir biçimde kararın gereğini yerine getirmiş. Menünün büyüterek fotokopisini çeken var; ürün listesini kalıcı bir zemine yerleştirip, küçük kâğıtlara yazdığı fiyatları yanına yapıştıran var. Ancak dijital göstergeye hiç rastlamadım. “Demek ki,” dedim, “bu karar herhangi bir inovasyona ya da gelişmeye neden olmayacak bir angarya”

Dijital göstergeler ya da digital signage, fiyat ve ürün alanındaki değişiklikleri büyük zincirler boyunca hızla ve hatasız olarak yansıtmak için geliştirilmiş araçlardı. Ancak anlamlı olmaları için ölçek gerekiyordu. Buradaki uygulama ise, İsviçre’nin efsanevi kahramanı Giyom Tell’in valinin kent meydanına koydurduğu şapkayı selamlamaya zorlanmasına benziyor. Olaylar dizisini öğrenmek için Friedrich Schiller’in imzasını taşıyan Giyom Tell efsanesini okuyabilirsiniz. Bizdeki uygulamayı ise, yılların garsonu bir ağabey, “Asmayıp da ne yapacaksın? 5 bin lira cezayı her gün için kesiyorlar” dedi.

Bunu duyunca aklıma İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran’ın, teknolojiden sorumlu genel müdür yardımcısıyken yaptıkları ATM projesi ile ilgili anlattıkları geldi. Aran, yaptıkları ilk tasarımın her türlü teknolojiyi ve arayüzü barındırdığını anlatmıştı. Bu tasarım üzerinde bir süre ilerlemişken, insanların cep telefonu kullanma alışkanlığındaki gelişmeyi fark eden ekip, Amerikalıların roket bilimi dediği şeyden vazgeçip son derece basit ve cep telefonları ile entegre bir tasarım yapıyor. Bugün, herhangi bir bankanın ATM’sinde size QR kod ya da cep telefonunuzu işin içine katan başka bir yordamla hizmet sunulmaya çalışılması, bu kararın doğruluğunu gösteriyor. Bu yerli ve milli birikimden haberdar olmak ve alınan kararlarda bundan faydalanmak, dahil olunan toplumu yönetmek için gereklidir. Başta sosyal medya ile ilgili olarak sorduğum “sosyal medya nasıl yönetilir” sorusunun yanıtını bu örnekle tamamlamış oluyorum. Aldığınız kararların o sosyal ortamı nasıl etkilediğini anlayabiliyorsanız ve oradaki bireylerin bir parçasıysanız, sözünüzün bir ağırlığı olur ve liderlik ederek o mecraları yönetirsiniz. Yoksa yarattığınız hasarın farkında olmadan veya daha beteri olarak bir takım kararlar alır ve muhtarımızın Facebook ile ilgili uyarısında olduğu gibi şaibeli durumlara kapı açarsınız.

Son olarak, internetteki güçlü yapıların nasıl yönetileceği ile ilgili olarak bir örnek verip kapatıyorum. Açık olduğu dönemde Instagram’da bir kişi, Google’ın Mustafa Kemal Atatürk için yaptığı “Eski Türkiye Cumhurbaşkanı” tanımlamasını gündeme getirip bunun “Türkiye Cumhuriyeti’nin Kurucusu” olarak değiştirilmesi için kampanya başlatmış ve sonuç almıştı. Kusura bakmasın, şu anda Instagram kapalı olduğu için kendisinin adına ulaşamıyorum. Aynı zamanda Instagram’ın kapalı olması, bizi, bu tür bir durum karşısında Türkiye vatandaşları olarak tavır almayı sağlayacak bir araçtan mahrum bırakıyor. Üstelik kapatma sadece bizi etkiliyor yani yabancılara bir mesaj verilecekse, bu tür bir etkisi yok. Instagram’a ders verip dediğini yaptırmaya yönelik ticari bir cezalandırma yaptıklarını düşünenler varsa, bu ülkenin insanlarının rakip mecra TikTok’ta birbirlerine Instagram’a girmenin yollarını anlatan videolar yayımladıklarına dikkat etmelerini ve kararlarını bir daha değerlendirmelerini tavsiye ederim. 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar