İz bırakmanın ne demek olduğunu babamla idrak ettim
Kale Grubu Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO'su Zeynep Bodur Okyay Babası İbrahim Bodur'u anlatıyor.
Sevgili babam İbrahim Bodur’un temelini attığı Kale Grubu, bugün 63 yılı geride bırakmış, değerler üzerine inşa edilmiş büyük bir aile. İbrahim Bodur, Kale Grubu’nun ilk şirketini kurduğu 1955 yılında daha 27 yaşındaydı.
Ticaretin bireyleri, sanayinin ise toplumları zenginleştirdiğine inanırdı ve bu nedenle âşık olduğu üretimin meşakkatli yolunu seçti.
Türkiye’de olmayan bir şeyi üretmek için yola çıktı, bu işi yerel kalkınmaya inancı nedeniyle doğduğu topraklarda, Çan’da ve ona güvenen yöre halkının desteğiyle başlattı. Ve böylece özgün bir kalkınma modeli oluşturdu. Babam bu modeli Çan’da hayata geçirebildiği için Anadolu’da sanayileşme cesaretinin filizlenebilmesine öncülük etmiştir. “Bir lider, topluluğa bir anlam duygusu verebiliyorsa, topluluğu harekete geçirir” derler. Babam böyle bir liderdi.
O gün temeli atılan markalar, pek çok ürüne adını verdi. Ülkenin ilk Ar-Ge merkezlerinden biri 1970’lerde bizim grubun bünyesinde kuruldu. İbrahim Bodur, 1980’lerde önemli bir misyon daha üstlendi ve grubun savunma ve havacılık yatırımları başladı. Kale Grubu bugün onun vizyonuyla Türkiye’nin ilk turbojet motorunun üretiminden, F-35 başta olmak üzere dünyanın en önemli savunma ve havacılık projelerinin paydaşlığına kadar çok önemli bir misyonun parçasıdır.
İbrahim Bodur, sivil toplumun dönüştürücü gücüne yürekten inanırdı. Bu nedenle TÜSİAD’dan İstanbul Sanayi Odası’na, DEİK’ten İktisadi Kalkınma Vakfı’na kadar pek çok önemli sivil toplum örgütünün kurucuları arasında yer aldı ve idareciliğini yaptı.
1991 yılında kurduğu vakıfla, binlerce öğrenciye burs, binlerce insana mesleki eğitim imkânı sağladı.
Babam bütün bu işleri yaparken odağına daima insanı koymuş, her işinde ülkesini öncelemiştir. Onun için “Her işin evvelinde, sonunda ve merkezinde insan vardı.” Bize her zaman “Sizi siz yapan öz değerlerinize sahip çıkın. Çünkü onlar sizi bir ağacın kökleri gibi ayakta tutacaktır” derdi.
İbrahim Bodur “öngörü, cesaret, yenilikçilik, mücadele ve güven” diye özetleyebileceğim değerler manzumesinin izinde yerel değerleri küresel vizyonla harmanlamayı çok iyi bilirdi. Ondan, pusulamız olması gereken tek şeyin değerlerimiz olduğunu gördüm. Çünkü ancak o zaman fırtınalı havalarda rotanızı kaybetmiyor ve doğru yolda ilerleyebiliyorsunuz. Bugün yanıt aradığımız soru ve sorunların cevabının bu değerlerde yattığına yürekten inanıyorum.
İbrahim Bodur’un evladı olduğum için bahtiyarım. Öyle değerli bir babanın talebesi olduğum için çok şanslıyım. Sınırlarımı aşmam için de her zaman cesaretlendirmiştir. Baba-kız ilişkisi dışında o benim için rol model olmuştur.
Benim hayatta aldığım en kıymetli ders, babamı toprağa verdiğim gündü. Babam, bu topraklarda çok az insana nasip olabilecek bir sevgi seliyle uğurlandı. İz bırakmanın ne olduğunu ben o gün idrak ettim.