Doğa, insan ve ekosistem temelli yatırımlar artmalı

WWF ABD Başkanı ve CEO’su Carter Roberts ile Green Climate Fund Yönetici Direktörü Yannick Glemarec, Dünya Ekonomik Forumu için kaleme aldıkları makalede, doğa ve ekosistem temelli çözümlere odaklanan yatırımların başarılı ve uzun vadeli olabilmesi için 3 temel unsura dikkat çekiyor.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Doğa, insan ve ekosistem temelli yatırımlar artmalı

DİDEM ERYAR ÜNLÜ

2015 yılında Paris’te 192 ülke lideri, endüstriyelleşme öncesi döneme kıyasla küresel sıcaklık artışının 2°C'nin olabildiğince altında tutulması kararını aldı. Bugün ise küresel sera gazı emisyonlarının yüzde 73’ünden sorumlu olan 131 ülke, net sıfır emisyon hedefleri belirledi ya da belirleme aşamasında.

Paris Anlaşması hedeflerine ulaşabilmek için, ülkelerin vermiş olduğu taahhütlerin hayata geçirilmesi çok önemli. Tabii ki her bir ülkenin kendi hedefine ulaşması için, kendine has bir yol belirlemesi şart. Bu süreçte yeni teknolojileri hayata geçirmek, doğal kaynakları korumak ve toplumların yaşanan değişimlere uyum sağlamasına yardımcı olmak için finansal destek önemli bir ihtiyaç olarak ön plana çıkıyor.

İklim krizi ile mücadelede küresel çabaların sonuç verebilmesi açısından iklim finansmanı çok önemli bir rol üstleniyor. ‘Net sıfır emisyon’a geçiş ve iklim dayanıklı bir ekonomi oluşturmanın yolu, yatırımların farklı ‘varlıklara’ yönelmesi ihtiyacını da beraberinde getiriyor. Bu noktada sosyal kapsayıcılık ve fakirliğin azaltılması konuları odak alanları olarak yükseliyor.

Son G7 zirvesi yeni finansal taahhütlerle sonuçlanmasa da, iklim değişikliği için harekete geçme konusunda fikir birliğine varan G7 ülkeleri, yoksul ülkelerin emisyonları azaltmalarına yardımcı olmak için daha önce taahhüt ettikleri yıllık 100 milyar dolarlık finansman ayırma kararlarını yinelediler.

Geçtiğimiz hafta ise, G20 ülkeleri çevre bakanları ilk kez iklim, çevre, enerji ve yoksulluk arasındaki bağlantıyı tanıdı ve iklim değişikliği, biyolojik çeşitlilik kaybı, kirlilik, habitat kaybı ve çölleşme, doğal kaynakların sürdürülemez kullanımı gibi konulardaki zorluklarla mücadelede çabalarını artırarak sürdüreceklerini taahhüt etti.

Yayınlanan sonuç bildirisinde ise; yoksulluk, sağlık, ekonomik ve çevresel sınamaların birbiriyle bağlantılı olduğu göz önünde tutularak, farklı gelişmişlik düzeyleri de dikkate alınarak sürdürülebilir ekonomilere adil bir geçiş öngörüsü yaptı.

Toplumlar için uzun vadeli fayda

Önümüzdeki dönemde, küresel liderlerin doğa, insan ve ekosistem temelli yatırımlara öncelik vermesi çok önemli. Bugün gelişmiş ülkelerin neden olduğu karbon emisyonlarının büyük bir bölümü ulaşım, enerji ya da imalat sektöründen kaynaklanıyor. Gelişmekte olan ülkelerin karbon ayak izinin en büyük bölümünü ise arazi kullanımı ve ormansızlaştırma oluşturuyor. Dolayısıyla ekosistem temelli yaklaşımlar, Paris Anlaşması hedeflerine ulaşmak açısından önemli bir rol üstleniyor.

Doğa ve ekosistemlere yatırım yapmak sadece iklim krizi ile mücadele aracı olarak da görülmemeli. Bu yaklaşımlar aynı zamanda, yerel toplumların yaşamlarını güven altına almak açısından da son derece belirleyici.

McKinsey tarafından yayınlanan yeni bir rapor doğayı korumanın uzun vadeli faydalarını ortaya koyuyor. Örneğin, mercan resiflerinin dalga enerjisini azalttığı ve Hindistan, Endonezya ve Filipinler başta olmak üzere yaklaşık 200 milyon insanı büyük fırtınalardan koruduğu ifade ediliyor. Diğer yandan fırtınalara karşı yapay bariyerler inşa etmek, mercan resiflerin korunmasından 15 kat daha pahalıya mal oluyor.

Kalıcı çözümler üreten yatırım yapmanın 3 temeli

WWF ABD Başkanı ve CEO’su Carter Roberts ile Green Climate Fund Yönetici Direktörü Yannick Glemarec, Dünya Ekonomik Forumu için kaleme aldıkları makalede doğa ve ekosistem temelli çözümlere odaklanan yatırımların başarılı ve uzun vadeli olabilmesi için 3 temel unsura dikkat çekiyor:

1- Masada herkese yer açmak: Ulusal ve yerel yönetimler, yerel topluluklar ve yerli halklar, özel sektör ve sivil toplum, hem tasarım hem de uygulama sürecinde önemli bir role sahip. İklim inisiyatiflerinin ülkeye ait ve ülke odaklı olması, toplumsal cinsiyet eşitliğine duyarlı olması, paydaşların her birini kapsaması gerekiyor. Ekosistem odaklı yaklaşımlardan sağlanan faydaların tüm paydaşlar arasında eşit olması önem taşıyor.

2- Doğa ve ekosistem odaklı yaklaşımların, bilimsel ölçümler doğrultusunda tasarlanması: Hayata geçirilecek girişimlerin iklim, doğa ve insana gerçek anlamda fayda sağlayabilmesi açısından ölçümlenmesi gerekiyor. Doğa kaybının yerel ve bölgesel nedenlerinin belirlenmesi; iklim etkilerinin daha iyi anlaşılmasının sağlanması ve pozitif sonuçlar verecek farklı kaynak yönetimi uygulamalarının değerlendirilmesi atılacak ilk adımlar olarak sıralanabilir. İnsan faaliyetleri ve iklim değişikliğinin ekosistemler üzerinde yarattığı baskıların düzenli bir şekilde değerlendirilmesi ve bu değerlendirme doğrultusunda aksiyon planı ve hedeflerin belirlenmesi bir sonraki adım olarak ön plana çıkıyor. Son olarak ise; ilerlemeyi ölçmek ve uyarlanabilir eylem ihtiyacını değerlendirmek için bir plan geliştirmek gerekiyor.

3- Yatırımların uzun vadeli başarısını garanti edecek bir strateji oluşturulması önem taşıyor. Bu, sürdürülebilir finansman ve yerel yönetim sağlamak için net bir vizyon gerektiriyor.

Bhutan örneği

Carter Roberts ve Yannick Glemarec, en başarılı doğa ve ekosistem odaklı iklim girişimlerinin bu üç prensibi barındırdığına dikkat çekiyor ve Bhutan örneğini veriyor. WWF ve Green Climate Found; Bhutan hükümeti, sivil toplum, özel kuruluşlar ve bireysel bağışçılarla birlikte çalışarak ülkenin yarısını temsil eden 5 milyon dönümlük orman, nehir ve farklı doğal zenginliklerin korunması için gerekli olan finansmanı sağlamayı başarmış. Bhutan bugün, dünya üzerinde karbon negatif olan çok az ülkeden biri. Bhutan’ın nehirleri, yüz milyonlarca insanın su kaynağı olan Himalaya nehir sistemleri ağını besliyor. Dolayısıyla ülkenin ekosistemini korumak, yüz milyonlarca insanın temiz suya erişimini de mümkün kılıyor.