Kasım ayı enflasyonu açıkladı! Cumhurbaşkanı Erdoğan: Umutlarımızı artıran bir tabloyla karşılaştık

Kasım ayı enflasyon rakamlarını değerlendiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Umutlarımızı artıran bir tabloyla karşılaştık. Deprem konutları ve sosyal konut projelerimizle birlikte kira enflasyonunda da hızlı bir ilerleme bekliyoruz" dedi. CHP lideri Özel'e de tepki gösteren Erdoğan,"Cesaretin varsa ve cellat görmek istiyorsan aynaya bak, kendi tarihine bak, CHP'nin geçmişine bak. Celladı orada göreceksin" diye konuştu. Barzani'nin Şırnak ziyaretine de değinen Erdoğan, "Sayın Bahçeli'yi hedef alan dünkü hadsiz açıklamayı kabul edilemez bulduğumuzu ifade etmek isterim" ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi |

Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Erdoğan, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda gündeme dair değerlendirmelerde bulundu.

İşte Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarından önemli satırbaşları:

Ekonomide yılın üçüncü çeyrek verileri, geçen aydan itibaren açıklanmaya başladı. Kasım ayının ilk günlerinde, yılın ilk 9 ayına dair turizm istatistikleri TÜİK tarafından milletimizle paylaşılmıştı. Buna göre, 2025 yılının ilk 9 ayında ülkemizi ziyaret eden kişi sayısı, geçen yılın aynı dönemine kıyasla %1,6 artarak 49.993.000’e çıkmıştı. Turizm gelirlerinde ise ilk üç çeyrekte 50 milyar doları yakalamıştık. Böylece tüm zamanların ilk 3 çeyrek rekorunu kırmıştık.

Ekonomimiz büyüme trendini 2025'in 3'üncü çeyreğinde de devam ettirdi

Pazartesi günü açıklanan büyüme rakamları da oldukça müspet geldi. Ekonomimiz 21 çeyrektir kesintisiz sürdürdüğü büyüme trendini 2025'in 3'üncü çeyreğinde de devam ettirmiştir. Türkiye ekonomisi, 3. çeyrekte yıllık bazda %3,7 büyüyerek istikrarlı seyrini korumuştur. Türkiye ekonomisi 3. çeyrekte yıllık 3,7 büyüyerek istikrarlı seyrini korumuştur. Bu oranla OECD ülkeleri arasında 4. olduk.

Tabii tarımda, zirai don ve kuraklık kaynaklı hiç arzu etmediğimiz bir küçülme yaşadık. İnşallah bu yıl yağışların bol ve bereketli olmasıyla tarımın toparlanmasını bekliyoruz.

Makine ve teçhizat yatırımlarındaki artış ise üretime ilişkin umutlarımızı daha da güçlendirmiştir. Yıllıklandırılmış milli gelirimiz 1,5 trilyon doları aşmıştır.

Büyüme rakamlarımızın milletimiz için hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum.

CDS’imiz  son 7 yılın en düşük seviyesine indi

Bir diğer önemli gelişme ise ülkemizin risk primindeki düşüştür. CDS’imiz 233 baz puana gerileyerek son 7 yılın en düşük seviyesine indi.

Kira enflasyonunda hızlı bir ilerleme bekliyoruz

Bu sabah kasım ayı enflasyon rakamları açıklandı. Orada da umutlarımızı artıran bir tabloyla karşılaştık. Buna göre kasım ayı enflasyonumuz yüzde 0,87 olarak geldi. Temel mal enflasyonu yüzde 18’ler seviyesine indi. Hizmet enflasyonundaki düşüş ise sürüyor.

Deprem konutları ve sosyal konut projelerimizle birlikte kira enflasyonunda da hızlı bir gerileme bekliyoruz. Bu güzel haberlerin ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyorum.

Türkiye'nin hedefi belli

Türkiye'nin hedefi, rotası, izleyeceği güzergah bellidir. Bu hedef 86 milyonun tamamının refahını kalıcı biçimde artırmaktır. Bu hedef, 2028 yılında 1,9 trilyon dolarlık bir ekonomik büyüklüğe ulaşmaktır. Bu hedef, gelecek 3 yıl içinde mal ihracatımızı 375 milyar dolara çıkarmaktır. Hedef, yine 3 yıl sonra turizmde 100 milyar dolar gelir elde etmektir. Bu hedef, ülkemize iki trilyon dolar maliyeti olan terör belasına son vererek Türk ekonomisini şahlandırmaktır.

Suyu bulandırıp bulanık suda sazan avına çıkanların oyunlarına gelmeyeceğiz

Bölgemizdeki sıcak çatışmalara, küresel ekonomideki belirsizliklere, gümrük tarifleri üzerinden alevlenen ticaret savaşlarına, Türkiye’nin önünü kesmek için türlü oyunlar çeviren melun ve meyus odaklara rağmen hamdolsun hedeflerimizden kopmadık ve kopmuyoruz.

Bizi cesur kılan, bizi her türlü badire karşısında güçlü ve dirençli kılan işte budur: hedeflerimize ulaşacağımıza olan sarsılmaz inancımızdır. Ekonomi başta olmak üzere her alanda daha aydınlık bir Türkiye’ye inşallah hep beraber vasıl olacağız.  Bu ülkeye yeni bedeller ödetmeyecek, bedel ödetmek isteyenlere geçit vermeyeceğiz. Suyu bulandırıp bulanık suda sazan avına çıkanların oyunlarına gelmeyeceğiz.

Elbette ekonomide rakamlar, oranlar ve karşılaştırmalar önemlidir. Ama asıl olan, 86 milyonun topyekun düşüncesi, fikri ve kanaatidir. Aslı olan, esnafın, tüccarın, emeklinin, emekçinin ne dediği ve ne hissettiğidir. Bu süreçte sadece rakamlara, sadece oranlara bakmıyor; çarşıya, pazara, esnafa, tüccara ve reel sektörün kalbinin attığı sanayi bölgelerimize de kulak veriyoruz. Reel sektörden gelen talep ve şikâyetleri daima dikkatle dinledik.

KOBİ’lerimiz çalışan başına verdiğimiz aylık 2.500 liralık desteği 2026 senesinde 3.500 liraya yükseltiyoruz

Bugün de istihdamımız en üst seviyededir. Kabine toplantımız sonrasında KOBİ’lerimizle ilgili yeni bir müjdemizi paylaştık. Geçen yıl emek yoğun yönetim yapan tekstil, hazır giyim, deri ve mobilya sektörlerinde başlattığımız koruma programını devam ettiriyoruz. İstihdamını koruyan KOBİ’lerimize, çalışan başına verdiğimiz aylık 2.500 liralık desteği 2026 senesinde 3.500 liraya yükseltiyoruz.

Büyük ölçekli firmalarımızı da dahil edeceğimiz yeni programla, 1 milyon 100 bin istihdamı koruyacak emekçi ve sanayicimizin yanında olacağız. Yeni programımızın ekonomimize hayırlı olmasını diliyorum.

Türkiye, uluslararası platformlardaki dik ve dirayetli duruşuyla daha fazla takdir topluyor

Son toplantımızdan bu yana uluslararası ilişkiler boyutunda oldukça yoğun bir mesaimiz oldu. Özellikle G20 Liderler Zirvesi vesilesiyle bulunduğumuz Güney Afrika Cumhuriyeti’nde önemli temaslar gerçekleştirdik. Biliyorsunuz, G20 ülkeleri dünya ekonomisinin yüzde 85’ini, nüfusunun ise 3’te 2’sini temsil ediyor. Bu ülkeler, gerek iktisadi güçleri, gerek dünya siyasetindeki ağırlıklarıyla küresel sorunlara çözüm arayışında ön plana çıkıyor. Biz de G20’nin en aktif üyelerinden biri olarak çalışmalara gereken desteği veriyoruz. Hatırlayacaksınız, 2015 yılındaki dönem başkanlığımız sırasında düşük gelirli ülkelerin sesi olmuştuk. Johannesburg Zirvesi’nde de “daha adil bir dünya mümkün” şiarıyla küresel sistemin yapılandırılmasına olan ihtiyacı dile getirdik.

Dünya genelinde her 10 kişiden biri hâlâ aşırı yoksullukla mücadele ediyor. Dünyanın birçok ülkesine gittiğimizde, şu ibretlik manzarayla sık sık karşılaşıyoruz: Bir yanda dünyanın en pahalı markalarıyla arzu endam eden bir avuç elit varken, diğer yanda günlük 1 dolar gelirle hayata tutunmaya çalışan milyonları görüyoruz. Zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapan mevcut düzenin sürdürülebilir olmadığının altını her zeminde çiziyoruz.

G20’de verdiğimiz mesajların, özellikle Afrikalı kardeşlerimiz nezdinde memnuniyetle karşılandığını gördük. Türkiye, uluslararası platformlardaki dik ve dirayetli duruşuyla daha fazla takdir topluyor, çağrıları daha fazla mâkes buluyor. Bunda elbette ülkemizin son 20 yılda kıtayla ilişkilerini geliştirmesinin büyük payı var.

Afrika ile ticaretimiz 20 senede 5 milyar dolardan 37 milyar dolar seviyelerine geldi

Son 20 yılda Afrika’daki büyükelçiliklerimizin sayısı 12’den 44’e çıktı. Afrika ülkelerinin Ankara’daki temsilcilikleri ise 10’dan 38’e yükseldi. Kıtayla ticaretimiz 20 senede 5 milyar dolardan 37 milyar dolar seviyelerine geldi. Hedefimiz ise 50 milyar dolar. Doğrudan yatırımlarımız 10 milyar dolara ulaşırken, şirketlerimiz 97 milyar dolar değerinde 2.000’den fazla proje üstlendi. Türk Hava Yollarımız, 41 ülkede 64 noktaya ulaşarak kıtanın en geniş uçuş ağına sahip firmalarından biri oldu. Türkiye Maarif Vakfı’na ait okullarımız 22 bin öğrenciye eğitim hizmeti veriyor. Türkiye mezunu öğrenciler kıtada artık bakan, büyükelçi, bürokrat, iş insanı, akademisyen olarak önemli görevlere geliyor. İnşallah çok daha iyi yerlerde olacağız.

Afrika ve Afrika halkları bizim kardeşimizdir. Bu kardeşlik hukukunun gereklerini yerine getirmek bizim görevimizdir. Bu hukuka 20 yıl boyunca hiç gölge düşürmedik; inşallah düşürmeyeceğiz.

Şunun da bilinmesinde fayda görüyorum: Biz her şeyden önce vicdan sahibi bir millet ve devletiz. En yakınımızdan en ücra köşeye kadar ulaşabildiğimiz her yere, imkanlarımız ölçüsünde el uzatmak bizim için çekinilecek bir durum değildir. Tam tersine, Türkiye’nin alan elden kolumdan veren ele dönüşmesi, son 23 yılda ülkemiz ve milletimiz adına bir kıvanç vesilesidir.

Sudan’daki trajedide en fazla hassasiyet gösteren biziz

Nasıl ki 103 bin tonu aşan insani yardımlarımızla Gazze’ye en fazla yardım gönderen ülkelerden biri isek, neredeyse tüm dünyanın derin bir sessizlikle izlediği Sudan’daki trajedide de en fazla hassasiyet gösteren biziz. AFAD’ımız, Kızılay’ımız, Türkiye Diyanet Vakfı’mız ve bu meseleyi dert edinen insani yardım vakıflarımız, tıpkı Gazze’de yaptıkları gibi Sudan’daki insani felaketi de hafifletmek için seferberlik ruhuyla çalışıyor. Akan kanın bir an önce durması, Sudan’ın daha fazla kaosa sürüklenmemesi için yoğun çaba içindeyiz.

Büyük ülke olmak, büyük millet olmak neyi gerektiriyorsa, inşallah içeride ve dışarıda biz işte bu tavır içerisinde olacağız.

2026 yılı Türkiye açısından uluslararası zirveler yılı olacak

Sizler de takip etmişsinizdir: 2026 yılı Türkiye açısından kelimenin tam anlamıyla bir uluslararası zirveler yılı olacak. COP31, NATO, Türk Devletleri Teşkilatı 13. Zirvesi'ne ev sahipliği yapacağız. COP 31 Zirvesi vesilesiyle 200’e yakın ülkeyi Antalya’mızda ağırlayacağız. Temmuz ayında NATO zirvesini başkentimiz Ankara’da gerçekleştireceğiz. Türk Devletleri Teşkilatı’nın 13. zirvesine de ülkemizde ev sahipliği yapacağız. 2026 senesi boyunca Türkiye’nin itibarına itibar katmayı sürdüreceğiz.

Namık Kemal, bizim iç siyasette hizmet odaklı, dış siyasette vicdan eksenli politikamızı bakın nasıl anlatıyor: "Usanmaz kendini insan bilenler halka hizmetten, Mürüvvet-mend olan mazluma el çekmez ianetten".. Günümüz Türkçesiyle ifade edecek olursak şöyle diyor: "Kendini insan bilenler halka hizmetten usanmaz; mert olanlar ezilenlere yardımdan el çekmez."

Gelecek nesillere, bizim devraldığımızdan daha ileri bir ekonomi, daha güçlü bir demokrasi, daha caydırıcı bir savunma sanayi, daha itibarlı bir dış politika ve daha iyi hizmet üreten bir bürokrasi teslim etmek amacıyla dur durak bilmeden çalışıyoruz. İstiyoruz ki, yarın veya ertesi gün değil; bizden 40-50 sene, hatta bir asır sonra bile hayırla, şükranla, minnetle yad edilen eserler bırakalım. İstiyoruz ki, çocuklarımıza her alanda müreffeh ve muzaffer bir ülke emanet edelim. İstiyoruz ki, gençlerimize demokrasi standartları, hukuk standartları ve yaşam standartları çok yüksek bir Türkiye teslim edelim. İstiyoruz ki, yıllardır halının altına süpürülmüş sorunları çözelim. Türkiye Yüzyılı'nın inşasının önündeki büyük küçük bütün engelleri kaldıralım. Bizim yegâne niyetimiz budur. Bizim siyasette varlık gayemiz de budur.

KIZILELMA, havadan havaya görüş ötesi hedefi vurabilen ilk insansız savaş uçağı oldu

Geçtiğimiz günlerde savunma sanayimizde küresel bir başarıya daha imza attık. “KIZILELMA” adını verdiğimiz insansız savaş uçağımız, “MURAT” isimli radarımızla tespit edilen bir savaş uçağını, “GÖKDOĞAN” isimli füzemizle havadan havaya tam isabetle vurmayı başardı. Böylece KIZILELMA, havadan havaya görüş ötesi hedefi vurabilen ilk insansız savaş uçağı oldu. Türkiye, hava savunmasında çok stratejik bir imkana sahip olma yolunda ciddi bir üstünlük elde etti. 

Siz gidin, kurultay üstüne kurultay yapın

Bu arada testler Sinop’ta yapıldı. Bu küresel başarıya Sinop’ta ulaşıldı. Biliyorsunuz, CHP Genel Başkanı bu testleri Sinop’ta “balıklar rahatsız oluyor” diyerek eleştirmişti. Biz ona yine Sinoplu Diyojen’in o meşhur sözüyle cevap verelim: “Gölge etme, başka ihsan istemez.”

Siz gidin, kurultay üstüne kurultay yapın. Siz gidin, kendi iş meselelerinizle uğraşın. Siz gidin, gırtlağınıza kadar battığınız pisliklerden arının. Siz gidin, önce içinizdeki yolsuzluk yapanları ayıklayın. Bize gölge etmeyin, o bize yeter.

CHP lideri Özel'e: Bir cellat görmek istiyorsa kendi tarihine baksın

Şimdi çıkmış, artık ismini bile duymaya tahammül edemedikleri selefi Kılıçdaroğlu gibi birilerini cellat olmakla itham ediyor. Neymiş? DEM Parti'nin sürece destek vermesi Stockholm sendromuymuş. Yani celladına aşık olmakmış. Yahu insanda biraz utanma olur, mahcubiyet olur.

Hadi Türkiye’yi bilmiyorsun, hadi dış politikadan haberin yok, insan bari kendi geçmişini bilir, kendi kara sicilini bilir. 

Şimdi bu beyefendiye sormak lazım: Ya sen ömrün boyunca hiç mi CHP’nin utanç lekeleriyle dolu tarihini okumadın? Tek parti faşizminin bu millete neler yaşattığını hiç mi öğrenmedin? Sen kimin cellat, kimin mağdur olduğunu bilmiyor olabilirsin. Ama benim Kürt kardeşim kimin cellat olduğunu çok iyi bilir. Ulus Meydanı’nda, İstiklal Mahkemeleri’nde alelacele kararlar alıp dar ağaçlarında iskemleyi kimin devirdiğini milletim gayet iyi bilir. Merhum Menderes’i zorla adım adım dar ağacına kimin taşıdığını milletim bilir. Şimdi, ardından timsah gözyaşları döktükleri Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idamlarına kimin sessiz kalarak onay verdiğini benim milletim çok iyi bilir. Terörle mücadele adı altında, Tunceli’den başlayarak bizim dönemimize kadar Kürt kardeşlerimizin kanını kimin döktüğünü benim milletim çok iyi bilir. Sayın Özel hedef saptırmasın. Cesareti varsa ve cellat görmek istiyorsa aynaya, kendi tarihine, CHP’nin geçmişine baksın. Celladı orada zaten görecektir.

CHP’nin gözünde kendileri ağa, geri kalan milyonlar ise marabadır. Kürt kardeşlerim, herkese bunlar için sadece bir oy deposu. Ama artık yutmazlar. Denklem gayet basit: Hiçbir karşılık beklemeden seçimlerde oy verdiğinizde sizden iyisi yok; tersi bir durumda ise sizden kötüsü yok.

Bakın, biz bunu daha önce 14–28 Mayıs seçimlerinde deprem bölgesinde şahit olduk. Sırf kendi cumhurbaşkanı adaylarına oy vermediler diye, depremzedelerimize günlerce etmediklerini bırakmadılar: gece vakti misafirhanelerden kovmaktan, sosyal medyadaki edepsizliklere kadar her türlü vicdansızlığı ve her türlü hoyratlığı sergilediler.

Bugün de aslında aynı şey tekerrür ediyor. CHP, zihin kodlarındaki faşizmi ve elitizmi dışa vuruyor. CHP’nin saklamaya çalıştığı gizli yüzü, niyeti, fikri ve zikri deşifre oluyor.

AK Parti olarak tavrımız belli

AK Parti olarak tavrımız bellidir. Onlar ne yaparsa yapsın biz, Türküyle Kürtüyle Arabıyla Çerkeziyle Lazıyla tüm Türkiye'yi kucaklamaya devam edeceğiz.

Terörsüz Türkiye sürecindeki çalışmalarla ilgili şu hakikati bugün tarihe kayıt olarak düşmek istiyorum: Bundan 24 sene evvel partimizi kurarken sergilediğimiz irade neyse, 2005 yılında Diyarbakır'da "Bu sorun benim de sorunumdur" derken ortaya koyduğumuz cesaret neyse, 2013 yılında çözüm için "Baldıran zehri içmek gerekirse biz o baldıran zehrini de içeriz, yeter ki bu ülkeye huzur gelsin, refah gelsin" dediğimiz gündeki kararlılığımız neyse; AK Parti olarak bugün de aynı iradeyi, aynı cesareti ve samimiyeti taşıyoruz.

Bahçeli'yi hedef alan dünkü saygısız ve hadsiz açıklamaları asla tasvip etmiyoruz

Partimizin, ittifakımızın ve devletimizin önce "Terörsüz Türkiye'yi", ardından ülkemize yönelik terör tehdidinin bertaraf edildiği "Terörsüz Bölgeyi" inşa etme azmi tamdır. Cumhur İttifakı hedef, anlayış ve fikir birliği içindedir. Her fırsatta söylüyorum, bugün tekrar altını çizerek ifade ediyorum: Allah'ın izniyle, aziz milletimizin de hayır duasıyla bu sefer başaracağız. Evlatlarımıza terörün karanlık gölgesinin düşmediği bir Türkiye'yi inşallah teslim edeceğiz.

Cumhur İttifakı olarak bir siyasi risk alıyorsak, sadece elimizi değil gövdemizi de taşın altına koyuyorsak, işte bunun için alıyoruz. Türkiye yarım asırlık bir beladan, yarım asırlık bir sorundan, yarım asırlık bir musibetten tamamen kurtulsun diye bunları yapıyoruz. Cumhur İttifakı’nın bütün mücadelesi bunun içindir. Bu hedefe suhuletle varmak içindir.

Bahçeli'yi hedef alan dünkü saygısız ve hadsiz açıklamaları asla tasvip etmiyoruz

Bu noktada ittifak ortağımız MHP Genel Başkanı Sayın Bahçeli'yi hedef alan dünkü saygısız ve hadsiz açıklamaları asla tasvip etmediğimizi, kabul edilemez bulduğumuzu ifade etmek isterim. Gerek parti sözcümüz, gerekse Dışişleri Bakanlığımız konuya dair rahatsızlığımızı açıkça dile getirmiş, gerekli diplomatik adımlar atılmış, izahat yapılması istenmiştir. Bu vahim hatadan bir an önce dönülmeli ve düzeltilmelidir.

Hedefe yaklaştıkça istismar mekanizmaları daha fazla devreye girecek

Öte yandan, bundan sonra sürecin biraz daha ivme kazanmasını ümit ediyoruz. İyimser konuşurken 23 yıllık tecrübelerimizin ışığında elbette şu riskleri de göz ardı etmiyoruz: Hedefe yaklaştıkça istismar mekanizmaları daha fazla devreye girecek. Terör bitince işsiz kalacak olanlar bunu engellemek için daha fazla mesai yapacak. Türkiye'nin bu paslı prangadan kurtulmasını istemeyenler son ana kadar vazgeçmeyecek. Bunların tamamının farkındayız ve hepsine de hazırlıklıyız. İnancım ve samimi duam odur ki; sorunları çözmek amacıyla milletimizin Gazi Meclisimize gönderdiği bütün milletvekillerimiz, hayati önemi haiz bu konuda bizimle aynı hissiyatı paylaşır, bizimle aynı hedefe yürür. Özellikle tarihi bir sorumluluk üstlenen komisyonumuzun şimdiye kadar başarıyla yürüttüğü çalışmalarını, bundan sonra da milletin ve memleketin menfaatlerini önceleyen bir anlayışla tekemmül ettireceğine inanıyorum. AK Parti olarak biz bugüne kadar olduğu gibi sorumluluk almaya, yapıcı ve ön açıcı olmaya devam edeceğiz.

Ana muhalefetin eski yönetim, yeni yönetim ve paralel yönetim arasında giderek kızışan çatışmalarını örtmek, belediyelerde ortaya çıkan yolsuzluklarını perdelemek için topluma karamsarlık pompaladığını, umutsuzluk yaymaya çalıştığını hepimiz çok net görüyoruz, biliyoruz. Muhalefetin bu noktada yalnız olmadığını da anlıyoruz. İçeride ya da dışarıda birtakım etki ajanları milletimizin huzurunu bozmak, milletimizi kutuplaştırmak, özellikle de gençlerimizi umutsuzluğa, karamsarlığa sevk etmek için yoğun gayret içindeler.

Bir yandan ekonomiyi büyütüyoruz, diğer yandan savunma sanayinde küresel rekorlar kırıyoruz

Bakınız; bir yandan tarihimizin en yıkıcı depreminin yaralarını sarıyoruz, bir yandan açılıştan açılışa koşuyoruz. Bir yandan ekonomiyi büyütüyoruz, diğer yandan savunma sanayinde küresel rekorlar kırıyoruz. Yani her alanda büyük bir atılım ve kalkınma seferberliği içindeyiz. Tabii bunları görmek için Türkiye'ye nereden baktığınız son derece önemli. Türkiye'ye başkalarının ellerine tutuşturduğu gözlüklerle bakanlar her şeyi bulanık görürler. Ama Türkiye'ye kendi gözüyle, kendi gözlüğüyle bakanlar; her alanda yükselen, büyüyen, güçlenen, iddiaları olan, tezleri olan, ayakları yere sağlam basan, özgüvenli bir Türkiye görürler.

Bu topraklar bin yılı aşkın süredir Müslüman Türk hakimiyeti altındadır. Bu topraklarda isteyen istediğine inanmakta özgürdür. İsteyen kendi ibadethanesinde, kendi ibadetini yapmakta özgürdür. Bu topraklar hoşgörü toprağıdır. Biz üç kıtada hüküm sürmüş, üç kıtada at koşturmuş cihan imparatorluğunun bakiyesi bir devletiz. Biz Selçuklu'nun, Osmanlı'nın devamı bir ülkeyiz. Biz 7 asır önce "Yaratılanı severim Yaradan'dan ötürü" diyen Yunus Emre'nin sevgi diliyle konuşuyoruz. "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın" buyuran Şeyh Edebali'nin hikmet dolu tavsiyesinin izinden gidiyoruz. Evet, biz tarihimize ve ecdadımıza baktığımızda bunları ve çok daha fazlasını görüyoruz. İnsan görüyoruz, insanı merkeze alan bir devlet anlayışı görüyoruz.

Bunu özellikle şunun için söylüyorum: Avrupa'da zaman zaman birileri çıkıyor, Türkiye'ye ve İslam ülkelerine dini azınlıklar üzerinden ders vermeye kalkıyor. Oysa ki bu coğrafya en az bin yıldır, kimi komşu devletler 1400 yıldır kesintisiz İslam hakimiyeti altındadır. Bu coğrafyada Hristiyan var, Musevi var, Ermeni, Rum, Keldani, Ezidi, Süryani ve daha nice topluluk var. 1400 yıldır bu coğrafyada varlar ve özgürce ibadetlerini yerine getiriyorlar. Avrupa'da 1950'lere kadar bunun bir örneğini bulamazsınız, göremezsiniz. Bu topraklarda sayısı az ya da çok, onlarca farklı inanış asırlar boyu huzur içinde yaşamıştır. Ama Batı'da tarih boyunca bırakın azınlıkları, mezhepler üzerinden kan dökülmüş, milyonlarca insan kırıma uğramıştır. Bizimle Batı arasındaki en temel zihniyet farkı işte budur. Bizim kendimize güvenimiz tam. Onlar camileri yıkarken biz burada kiliseleri tamir ediyoruz. Çünkü bizim korkumuz yok. Biz kendimize güveniyoruz. Biz gücümüzün farkındayız. Biz devletlerden bir devlet, milletlerden bir millet değiliz. Biz inancımızla, kimliğimizle, ideallerimizle, üç kıta yedi iklimde düzen kurmuş Türk milletiyiz. Biz tarihiyle büyük, vicdanıyla büyük, merhametiyle büyük, adaletiyle büyük Türkiye Cumhuriyeti Devleti'yiz. Önce kendimize güvenecek, özgüven sahibi olacağız. Bu milletin Allah’ın izniyle aşamayacağı hiçbir engel yok. AK Parti olarak kurulduğumuz günden itibaren böyle bir vizyonla, böyle bir misyonla hareket ettik. Korku üzerine değil, umut üzerine bir gelecek inşa etmenin mücadelesini verdik. 23 yıl boyunca hangi sorunu çözmek için elimizi uzatsak 'Aman bölünürüz, aman parçalanırız' diye engel çıkardılar. 23 yıl boyunca hangi alanda kısıtlamaları, yasakları kaldırsak, özgürlükleri genişletsek 'Aman geriye gideriz' diye korku saldılar.

Önce zihinlerdeki prangaları kırıp atacağız

Peki ne oldu? 23 yılda Türkiye bölündü mü, parçalandı mı, geriye gitti mi? Elbette hayır. Tam tersine Türkiye büyüdü, güçlendi, bir ve beraber oldu; her alanda daha da ileriye gitti. Unutmayın; önce zihinlerdeki prangaları kırıp atacağız. Önce elimizi kolumuzu bağlayan, ufkumuzu karartan, vizyonumuzu daraltan zincirlerden kurtulacağız. Önce biz kendimize inanacak, kendimize güvenecek emin adımlarla geleceğe yürüyeceğiz. Milletimden; medyada, sosyal medyada, siyasette her fırsatta umutsuzluk, karamsarlık yayanlara, bütün bunlara karşı uyanık olmalarını istirham ediyorum.

Prim vermeyin

Gençler; sanal alemde sizi kutuplaştıran, sizi kamplaştıran, sizi umutsuzluğa sevk eden o yayınların nereden, kimler tarafından yapıldığı işte tek tek ortaya çıkıyor. Biri Arap ülkesine yerleşmiş oradan gençler arasında Arap düşmanlığını yaymaya çalışıyor. Biri Amerika’ya yerleşmiş oradan İstanbul’un gençlerini sokağa dökmeye çalışıyor. Biri İsrail’den yayın yapıyor, burada kışkırtma yapıyor. Farklı maskeler altında hepsi aynı odağa hizmet ediyor. Bunlara aldanmayın. Bunlara lütfen prim vermeyin.

Ekonomiyi daha da büyüteceğiz

Hiç kimsenin endişesi olmasın. Mevcut sorunları da aşacağız, ekonomiyi daha da büyüteceğiz. Soframızdaki ekmeği daha da büyüteceğiz. Huzuru, kardeşliği, özgürlüğü, demokrasiyi, güvenliği daha da büyüteceğiz. Geleceğe sağlam adımlarla ilerliyoruz. Asırların tortularını kaldırarak, asırların engellerini aşarak ilerliyoruz. Biz kendimize güvenirsek, biz birbirimize güvenirsek, 86 milyon kardeş olursak; Allah’ın izniyle aşamayacağımız engel, erişemeyeceğimiz hedef yoktur. İnanıyorsanız üstünsünüz. İnanıyorsanız zafer sizindir. İnançla, güvenle, özgüvenle inşallah 'Türkiye Yüzyılı'nı hep birlikte inşa edeceğiz. Rabbim yar ve yardımcımız olsun diyorum. Bu düşüncelerle bütçe maratonunun Genel Kurul safahatinde sizlere Cenab-ı Allah’tan başarılar diliyorum. Sizlerden gerilime, tahriklere, hakaretlere boyun eğmeden sabırla ve tahammülle bu süreci yönetmenizi bekliyorum.

Satışı yasaklandı: Bakanlık bir oyuncağı piyasadan toplatıyor ABD, sığınmacıların çalışma izni süresini 5 yıldan 18 aya düşürdü Bakanlık çalışmalara başladı: Okula başlama yaşı değişecek mi? Kritik tarih belli oldu: Asgari ücrete ne kadar zam yapılacak? Tok-Yat geleneksel dürümünü Türkiye’ye açacak “Fıstık stratejik ürün kapsamına alınsın”