6 sektör Türkiye’de “Yeşil Kuğu” olmaya aday

Didem Eryar ÜNLÜ YAKIN PLAN

Green Swans (Yeşil Kuğular) Kitabının Yazarı John Elkington; “Türkiye’nin ‘Yeşil Kuğular’ının ilk etapta tarım, bankacılık, eğitim, aile şirketleri, turizm ve su gibi sektörlerin olmasını isterim. Türkiye’nin kendi girişimcileri tarafından yeni fırsatların değerlendirildiği çok sayıda sektörde, eğer doğru Yeşil Kuğu dinamikleri kullanılırsa, Elon Musk gibi isimlerle bile rekabet etmek mümkün olacaktır” diyor.

“Son derece kapsamlı ve şiddetli bir sosyal ve ekonomik değişim var. Toplumsal, sınıfsal eşitsizlikler eskisinden daha derin bir öfk e yaratıyor. Şirketler kar edebilirler ama böyle bir dünyada yaptıkları işin aynı zamanda bir amaca da hizmet etmesi gerekiyor. Herkes için değer yaratılmalı, bunun için hissedar odaklı değer üretiminden paydaş odaklı değer üretimine doğru bir dönüşüm başlatılmalı. Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları bunları aşmaya dönük bir referans olarak bize bu konuda yardımcı oluyor. Ancak yoksulluk ve açlığı ortadan kaldırmak konusunda bu hedeflerin varlığı yeterli değil. Bu noktada artık doğrusal değil üstel olarak düşünmemiz ve ilerlememiz gerekiyor. Bunu da ancak hep birlikte hareket ederek yapabiliriz. Bunun için etki yaratmanın gücünü keşfetmeliyiz.”          

Bu sözler, küresel sürdürülebilirlik hareketinin kurucularından John Elkington’a ait. Kurumsal sorumluluk ve sürdürülebilir kalkınma konusunda dünya çapında bir otorite ve çok satan bir yazar olan Elkington’un yayımlanmış 20 kitabı var. GPAS İstanbul’un Keynote konuşmacısı olan John Elkington’un “Green Swans” isimli kitabı Türkiye’de Letven Capital desteği ile Scala Yayınevi tarafından “Yeşil Kuğular” adıyla yayınlandı ve 1 Mayıs itibariyle raflarda yerini aldı. “Çirkin ördek yavrusu” tabirini erken dönemlerinde olan teknolojiler, modeller ve yapılar için kullanan Elkington, bu çirkin ördek yavrularının attıkları adımlarla geleceğin yeşil kuğuları olmaya doğru ilerlediklerini söylüyor ve “Yeşil kuğular niyetleri ve eylemleri ile geleceği kirleten eski kafalı şirketlerden kolayca ayırt edilebilirler” diyor.     

   

Kitabında, okyanuslardaki plastikler, gıda krizi, biyoçeşitliliğin kaybolması, iklim krizi gibi çok sayıda alanda “modern mucizelere ihtiyacımız var” ifadesini kullanan Elkington, “Yeşil Kuğu, daha iyi zamanların geleceğine dair önemli bir işaret” diye ekliyor. Bugün, mobilite ve ulaşım sistemlerinin hızlı elektrifikasyonu, yapay zeka, makine öğrenimi, bitki bazlı beslenme modelleri ve tabi ki döngüsel ekonomi modeli en önemli Yeşil Kuğular arasında sıralanıyor. John Elkington ile GPAS Zirvesi öncesinde sohbet ettik: 

*“Yeşil Kuğular” kavramını küresel sorunlara dönüştürücü çözümler olarak tanıtıyorsunuz. Yeşil Kuğu’nun ne olduğunu ve Siyah Kuğu’dan farkını biraz daha açabilir misiniz?        

Nassim Nicholas Taleb, “Siyah Kuğu” kavramını ortaya atarak dünya çapındaki karar vericilerin öngörülemeyen, yıkıcı olaylar ve eğilimlerle yüzleşmelerine yardımcı oldu. Taleb’in kitabını okuyan herkes, Siyah Kuğuların iyi, kötü ya da her ikisinin bir karışımı olabileceğini bilir. Bu anlamda, “Yeşil Kuğular” Taleb’in tanımladığı olaylar sınıfının bir alt kümesi olarak görülebilir. “Yeşil Kuğular”, Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları tarafından önceliklendirilen zorlukların katlanarak artan olumlu sonuçlarına odaklanır.      

Örneğin, hem Siyah hem de Yeşil merceklerle görülebilen yakın tarihli bir sorun, Putin’in Ukrayna’daki Savaşı ve Avrupa’nın ithal Rus gazından şaşırtıcı derecede hızlı bir geçiş yapmasıdır. Bu, birçokları için bir “Siyah Kuğu” olayıydı, ancak Almanya’nın ucuz Rus enerjisi satın alma ve ardından Çin gibi pazarlara pahalı ürünler ihraç etme şeklindeki ekonomik modelinin hem arz hem de talep tarafındaki şoklara karşı savunmasız olduğunu düşünen insanlar tarafından tahmin edilmişti. 

*Özellikle iklim krizi ve artan eşitsizlikler gibi artan küresel zorluklar ışığında, işletmelerin sürdürülebilirliği ileriye götürmedeki rolünü nasıl görüyorsunuz?     

50 yıldır çevresel ve daha geniş kapsamlı sürdürülebilirlik sorunlarına yönelik piyasa temelli stratejiler geliştirmek için iş dünyasıyla birlikte çalışıyorum. Örneğin, iklim değişikliği konusundaki ilk raporumu 1978 gibi uzun bir süre önce yazmıştım. O zamanki tezim, hükümetlerin, iş dünyasının ortak karşı lobisiyle karşılaşmaları halinde yeterince hızlı ya da gerekli ölçekte hareket edemeyecekleri yönündeydi. Dolayısıyla iş dünyasını yanımıza almamız ve iş dünyası liderlerinin hem riskleri hem de fırsatları görmelerine yardımcı olmamız gerekiyordu. Bu hedefe ulaştığımızı iddia etmek yanlış olur, ancak 49 ülkedeki en büyük 100 şirketin yüzde 96’sının artık yıllık sürdürülebilirlik raporu hazırlamasıyla en azından bu yolda ilerlediğimizi söyleyebiliriz. AB’nin Kurumsal Sürdürülebilirlik Raporlaması Direktifi binlerce şirketi daha aynı çizgiye getirecek. Ancak en iyi şirketler bile kendi piyasalarının “yaratıkları”- dır ve bu piyasalar tarafından şekillendirilirler. Dolayısıyla, sadece şirketlere odaklanırsak, temel bir hata yapmış oluruz. Örneğin, iddialı iklim hedefleri belirlemek için ikonik iş liderlerine güvenirsek, dünyadaki işletmelerin küçük bir kısmına ulaşabiliriz. Öte yandan, karbon için etkin bir fiyat belirlediğimizde, piyasa güçleri devreye girecek ve liderlerin “Neden yapalım?” sorusu, “Neden yapmayalım?” a dönüşecek.

*Yeşil Kuğu ilkelerini somutlaştırdığına inandığınız şirket veya girişim örneklerini paylaşabilir misiniz? Onları diğerlerinden ayıran nedir?

Kitap yayınlandığında, insanlar bana kendilerini Yeşil Kuğu olarak tanımlayan yeni basılmış kartvizitlerini gönderdiler. Güzel bir tepki, ancak Yeşil Kuğular’daki temel nokta, bunların teknolojideki, piyasalardaki ve politikadaki eğilimler olduğu, bireylerin veya tek tek şirketlerin kendilerine yapıştıracakları etiketler olmadığıdır.        

Son yıllarda elektrikli araç pazarında yaşanan patlamayı düşünün. Elon Musk kendini Yeşil Kuğu olarak tanımlayabilir ya da Tesla. İkisi de değil ve buna minnettar olmalıyız. Buradaki Yeşil Kuğu, içten yanmalı motordan, elektrikli motorlara ve bununla birlikte gelen her şeye geçiştir. Örneğin ben bir Tesla Model Y EV kullanıyorum ve onu evimden birkaç blok ötede yenilenebilir enerji ile şarj edebiliyorum. Ama bu beni ya da arabamı Yeşil Kuğu yapmıyor. Ancak her ikimiz de mobilitenin elektrifikasyonuna yönelik daha geniş bir eğilimin örnekleriyiz. Çin’in BYD’sinin kükreyerek ilerlemesi ve Tesla’nın kârının yarıya düşmesi, elektrikli araçları pazar normu haline getirmek için pazar rekabetinin işe koyulması dışında, buradaki daha geniş Yeşil Kuğu yörüngesi hakkında çok az şey söylüyor. 

*İnovasyon, sürdürülebilirlik sorunlarının ele alınmasında çok önemli bir rol oynuyor. İşletmeler daha fazla Yeşil Kuğu yaratmak için inovasyonu nasıl teşvik edebilir?     

Dünyanın dört bir yanındaki kurumsal liderler artık yapay zekanın (AI) işletmeleri ve pazarları üzerindeki etkilerini düşünmek zorunda. Yapay zekânın, daha önce göz ardı ettiğimiz sürdürülebilirlik sorunlarıyla ilişkili bir dizi yeni riski ortaya çıkarmamıza yardımcı olacağına dair bahse girebiliriz. Aynı zamanda, en azından bazı piyasa aktörlerinin önemli ölçüde daha iyi çözümler bulmasına yardımcı olacaktır. Piyasanın altüst olmasının hemen hemen garanti olduğunu varsayabilirsiniz. Aynı şekilde, gelişmekte olan güneş, rüzgar ve batarya teknolojileri halihazırda enerji piyasalarını altüst etmekte. AB ekonomisinin Rusya’dan gelen fosil yakıtlardan kurtulmayı başarmasının bir nedeni de bu.         

Dolayısıyla, birlikte çalıştığımız şirketleri hem Siyah hem de Yeşil Kuğu potansiyelini düşünmeye teşvik ediyoruz. Aynı zamanda, kendi pazarlarında ne kadar güçlü olurlarsa olsunlar, tüm tedarik zincirlerini harekete geçirseler bile, bu sorunları kendi başlarına çözemeyeceklerini görmelerine yardımcı oluyoruz. Bunun yerine, şirketlerin satın alma güçlerini bir araya getirerek değişimi yönlendirdiklerini görmemiz gerekiyor.        

Örneğin, şirketlerin yüzde 100 yenilenebilir enerji elde etmelerine yardımcı olmak üzere tasarlanan RE100 platformu şu anda 400’den fazla üye şirkete sahip ve bu şirketlerin toplam enerji talebi Fransa gibi bir ülkenin enerji talebine eş değer.      

 *Çalışmalarınızdaki ana temalardan biri de kâr ve amacın kesişimi. İşletmeler kârlılık ihtiyacı ile sosyal ve çevresel sorumluluklarını nasıl dengeleyebilir? B Corp hareketi hakkında ne düşünüyorsunuz?      

Önce ikinci soruyu ele alayım. B Corp hareketini seviyorum, çünkü dünya çapındaki 8 binden fazla B Corp’un tamamı ilk kez 1994 yılında önerdiğim üçlü kar-zarar çizgisi yaklaşımını benimsemiş durumda. Kendi firmamız Volans, B Lab UK’nin lansmanından önce kuluçkaya yattı ve ilk UK B Corp olduk. Fakat, bu alandaki danışmanlık patlamasından biraz rahatsızım. Mafyanın bir amacı vardır; Vladimir Putin’in bir amacı vardır. Asıl soru, ne tür bir amacın belirli bir işletme veya kuruluşun toplumun çıkarlarına -kısa, orta ve uzun vadede- en iyi şekilde hizmet etmesine yardımcı olabileceğidir?       

Bununla birlikte, şu anda B Corp olarak faaliyet gösteren oldukça büyük şirketler olsa da, insanlara ihtiyaç duydukları şeyleri veren, küresel çevrenin korunmasına yardımcı olan ve hissedarların, yatırımcıların ve diğer kilit paydaşların beklediği türden karlar üreten yollarla aynı anda performans gösterme zorluğu önemsiz bir zorluk değil. Şirketlerin liderlik yapabilmesinin bir yolu, üyesi oldukları ticaret ve sanayi birliklerinin aynı amaç, değer ve hedefl eri paylaşmasını sağlamak. Bu, Unilever’in yeni yayınlanan ilk iklim politikası katılım incelemesinde yapmasına yardımcı olduğumuz bir şey. Şimdi daha fazla şirket Unilever’in izinden gitmeyi planlıyor.         

*Türkiye’nin Yeşil Kuğuları neler olabilir?       

İlk etapta tarım, bankacılık (örneğin İngiltere'de Net Sıfır için Bankacılar'ın kurulmasına yardımcı olduk), eğitim, aile şirketleri (çünkü genellikle daha uzun vadeli bir zaman ufk una sahipler), turizm ve su gibi sektörlerin olmasını isterim. Türkiye’nin kendi girişimcileri tarafından yeni fırsatların değerlendirildiği çok sayıda sektörde, eğer doğru Yeşil Kuğu dinamikleri kullanılırsa, Elon Musk gibi isimlerle bile rekabet etmek mümkün olacaktır. 

Bir toplumun geleceğe yapabileceği en iyi yatırım, tüm yaş gruplarının eğitimidir

*Sürdürülebilir kalkınma kavramı onlarca yıldır gündemde olmasına rağmen birçok alanda ilerleme yavaş kalıyor. Sizce küresel ölçekte sürdürülebilirliğin sağlanmasının önündeki en büyük engeller neler ve bunlar nasıl aşılabilir?        

Tek başına en büyük sorun, hem iş dünyasının hem de siyasetin giderek artan bir şekilde, amaçları dar kapsamlı olan liderleri seçmesi. Bu amaçlar, “kendine hizmet”e odaklı. Greta Thunberg, BM Genel Kurulu ve Dünya Ekonomik Forumu’nda yaptığı konuşmalarda bunu açıkça ortaya koydu. Elon Musk iklim değişikliği ve gelecek hakkında ne söylerse söylesin, onun en önemli önceliği Elon Musk’tır. Bu, ister elektrikli araçları, ister uzayı, ister nöroteknolojimizi tünellendirmeyi düşünün, faydalı şeyler yapamayacağı anlamına gelmez, ancak bunlar genellikle başka amaçlar göz önünde bulundurularak planlanan faaliyetlerin dolaylı sonuçlarıdır.          

Bir toplumun geleceğe yapabileceği en iyi tek yatırım, sadece gençlerin değil tüm yaş gruplarının eğitimidir. Aslında, ortalama olarak daha varlıklı oldukları, gençlerden daha fazla oy kullanma eğiliminde oldukları, genellikle etkili oldukları ve tipik olarak, şu anda ihtiyaç duyulan türden çığır açan çözümler üretmek için daha büyük riskler almamız gereken noktada daha muhafazakar hale geldikleri göz önüne alındığında, eğitime en çok yaşlıların ihtiyacı olabilir. Dolayısıyla, temel hedefl erimizden biri, bu alanda çoğu zaman eğrinin gerisinde kalan işletme okullarıdır. Şu anda birlikte çalıştıklarımız arasında Japonya’nın Shizenkan Üniversitesi ve Kapitalizmin Geleceği programı aracılığıyla İspanya’nın IESE’si de var.

Tüm yazılarını göster