Almanya Avrupa’nın Hasta Adamı mı?

Burak ÖNDER İhracatçının Penceresi

Bir yandan lojistik performansı artırmak için yeni koridorlar, uluslararası ticareti artırmak için serbest ticaret anlaşmaları ve bölgesel birlikler, diğer taraftan ise korumacılık, ithalat kısıtlamaları ve tarife dışı engeller. Gördüğünüz gibi küresel ticarette paradoksal bir durum söz konusu. Tüm bunlara rağmen bir yönüyle küresel ekonomi birbirine ince iplerle bağlı. Dünyanın bir ucundaki Çin hapşırsa Latin Amerika’da Kolombiya, Afrika’nın güneyindeki G. Afrika ya da Avrupa’da Almanya hasta olabiliyor. Rusya-Ukrayna savaşı tüm dünyada enerji ve gıda enflasyonunun körüklenmesine etki edebiliyor. İsrail-Filistin savaşı tüm dünyada aynı şekilde kaygıyı artırabiliyor. Bu nedenle ister ihracat yapalım ister ithalat ister sanayi sektöründe olalım ister hizmet dünyayı iyi takip etmek zorundayız.

Lakin öyle ülkeler var ki, bu ülkeleri tabiri caizse başka bir gözle incelemek gerekiyor. Mesela Çin. Çin tek başına dünyadaki büyümenin yüzde kırkını gerçekleştiriyor. Çin’deki her türlü yavaşlama dünyada da etkisini gösterecektir. Mesela Hindistan ve Vietnam. Batı’nın Çin’e karşı denge politikası oluşturmaya çalıştığı ve açıktan desteklediği iki ülke. Bana sorarsanız bu iki ülke de takip edilmesi gereken ülkelerden.

Hem dünya hem de bizim için önemli olan bir diğer ülkeyse Almanya. Almanya ABD ve Çin ‘in ardından dünyanın en büyük üçündü ekonomisi. Bunun yanında Çin ve ABD’yle birlikte en büyük üç ihracatçı ülkeden biri.

Ülkemiz özelinde Almanya’yı Çin, Hindistan, Vietnam, ABD, Japonya gibi takip edilmesi gereken diğer ülkelerden biraz daha ayrı tutabiliriz. Almanya ihracatta ana pazarımız kıta Avrupa’sının en büyük ekonomisi. Ülkemizin diğer ülkelerle olan ikili ekonomik ve ticari ilişkilerini dikkate aldığımızda, en yoğun ve yaygın ilişkilerin Federal Almanya’yla olduğunu görüyoruz. Bunların yanında, Almanya 2022 yılında, önceki yıllarda da olduğu gibi, ülkemizin ihracatında birinci sırada yer alırken ithalatımızda Rusya Federasyonu ve Çin’in ardından üçüncü sırada.

Almanya’nın bizim için diğer bir önemi de ülkemize en fazla doğrudan yatırım yapan ülkelerin başında geliyor olması. TCMB’nin 2022 verilerine göre 2021 yılı itibarıyla yurtdışından Türkiye'ye gelen 218 milyar dolar değerindeki toplam doğrudan yatırım stokunda Almanya, 13 milyar dolar ve % 11 pay ile 2. sırada.

Göz ardı edemeyeceğimiz diğer bir konu, AB ülkelerindeki yurttaşlarımızın yüzde yetmişinin Almanya’da yaşıyor olması. Bu örneklerin yanında Almanya’nın ülkemiz için önemini vurgulayacak örnekleri çoğaltmak mümkün tabi.

Tüm bu nedenlerden dolayı Almaya bizim için gerek sosyoekonomik gerekse Sosyopolitik olarak en önemli ülkelerin başında geliyor. Tarihsel, kültürel ve ekonomik güçlü bağlarımız var. İşin özü Türkiye ve Almanya birbirleri için önemli iki ülke.

Malumunuz son zamanlarda Almanya, gelişmiş ekonomiler içinde dünyada en kötü performans gösteren ülkelerinden biri. Uluslararası derecelendirme kuruluşları, IMF ve Avrupa Birliği, Almanya GSMH’nın bu yıl küçülmesini bekliyor. Durum böyle olunca Gazetemizin haber koordinatörü Mustafa Kemal Çolak Ağabeyimizin tavsiyesiyle Almanya’yı incelemeye almak istedik.

Almanya Ekonomisine Kısa Bakış

Gelin rakamlara çok boğmadan, kısa da olsa Almanya ekonomisine bakıp anlamaya çalışalım. Öncelikle belirtmem gereken şey Almanya’nın sanayi ve ihracat ülkesi olduğu. Yukarıda da söylediğim gibi Çin ve ABD’yle birlikte dünyanın en büyük ihracatçı ülkesi. 2022 yılında 1.576 milyar Euro değerinde eşya ihraç etmiş. Diğer yandan Almanya sanayisi 2022 yılı itibarıyla Almanya’nın gayrisafi milli hasılasından aldığı %23,4 pay ile G7 ülkeleri arasında en yüksek orana sahip.

Alman şirketleri Avrupa imalat şirketlerinin yaklaşık yüzde onunu temsil etmekle beraber, toplam cironun da %31’ni gerçekleştirmekte olup, Almanya’nın toplam mal ihracatının %94’ü sanayi ürünlerinden oluşmaktadır.

Almanya sanayisinde en önemli sektörler sırasıyla otomotiv, makine, kimya ve elektrik/elektronik sektörleridir. Hepimizin bildiği dünyaca bilinen markaları ve dev sayılabilecek firmaları var. Tabi burada “Made in Germany” ülke markasının Alman sanayisini ve ihracatını globalde en önemli taşıyıcılarından birisi olarak görebiliriz. Brand Finance Global 500’e göre Almanya, marka değeri açısından Japonya'yı geride bırakarak ABD ve Çin'in ardından üçüncü sıraya yerleşmiş.

Lakin Almanya'nın gerçek gücü, Alman ekonomisinin katalizörü küçük ve orta ölçekli işletmelerdir. Almanya’da firmaların %99,3’ü KOBİ’lerden oluşmakta olup sanayi sektör cirosunun %34’ü KOBİ’ler tarafından gerçekleştirilmektedir.

Bir yazımda da değinmiştim; bireyde ya da toplumda en çok ne söyleniyor ve konuşuluyorsa genellikle o yoktur ya da eksiktir. Çok söylenmesi eksikliğinin bir göstergesidir. Mesela Almanlar ‘’tasarım, inovasyon, Arge çok önemli’’ demezler, çünkü onlarda var.

Almanya Avrupa'da en çok patent başvurusu yapılan ülke, dünyada da beşinci sırada. 2022 verilerine göre araştırma ve geliştirme için Almanya, GSMH’sının %3’den fazlası olan 121,2 milyar avro bütçe ayırmış. Aynı şekilde startuplar da Alman ekonomisinde önemli bir rol oynuyor. Berlin dünyadaki en önemli Startup ekosistemlerinden biri sayılıyor. Münih, Hamburg ve Stutgart da önemli startup merkezleri olarak öne çıkıyor.

Almanya Ekonomisi Neden Zora Girdi?

Son aylarda yayınlanan birçok uluslararası rapora göre Almanya’da işler pek iyi gitmiyor. Uluslararası birçok kuruluşun raporuna göre Almanya ekonomisi bu yılı eksi ile kapatacak. Peki sanayide ve ihracatta bu kadar güçlü olan bir ekonomi, neden ve nasıl bu kadar etkilendi?

Önemli etkenlerden biri Rusya-Ukrayna savaşı sonrası artan enerji maliyetleri. Yukarıda da anlatmaya çalıştığım üzere Almanya ekonomisinde sanayinin çok önemli bir payı var. Avrupa’nın en büyük sanayi ülkesi olan Almanya, geçmişte yapılan tüm uyarılara rağmen enerji tedariğinde Rusya’ya bağımlı hale geldi. 2011 yılında elinde kalan nükleer enerji santrallerini kapatma kararı alarak (en son nükleer santralini 15 Nisan 2023’de kapatıldı) ucuz Rus gazına yöneldi. Bu dönemde Avrupa’nın diğer önemli gücü Fransa ise nükleer enerji santrallerini kullanmaya devam etti.

Rusya-Ukrayna savaşının başlamasıyla özellikle enerji maliyetlerindeki yüksek artıştan en fazla etkilenen gelişmiş ülke de Almanya oldu. Yenilenebilir enerjiye geçiş hızının arzu edilen seviyede olmamasının da etkisiyle, Rusya’ya Batı ülkelerince uygulanan ambargo sonucu enerjide alternatif araştırmasına girişen Alman yetkililer, acil çözümü, yüksek yatırım ve çok pahalı hammadde temini pahasına LNG terminalleri ve atom santrallerden elde edilenler dahil ithal enerji ile buldular. Böylece sanayi pahalı enerjiye mahkûm oldu.

Alman sanayisi cent/kWh birim ölçeğinde Avrupa ülkeleri ile kıyaslandığında en pahalı elektriği kullanması nedeniyle, özellikle enerji yoğun sektörler için eşi görülmemiş bir şok etkisi yarattı. Fransa’da enerji 2022 yılında 15 cent/kWh iken Almanya’da 24 cent/kwh’dı.

 Euronews’in haberine göre Büyük Alman kimya şirketi Evonik Industries AG'nin CEO'su Christian Kullmann, yüksek enerji maliyetleri ve hükümetin diğer kronik sorunlar karşısındaki eylemsizliğinin yeni fabrikaları ve yüksek maaşlı işleri başka yerlere kaydırmaya neden olabileceğini söyledi. Kullmann, Almanya'nın "sanayisizleşme" riskiyle karşı karşıya olduğu uyarısında bulundu.

Almanya Merkez Bankası’nın son raporunda da enerji maliyetlerine atıfta bulunduğunu görüyoruz. Almanya Merkez Bankası, Alman ekonomisinin zayıf dış talep ve geçen yılki enerji fiyatlarındaki şokun sonuçlarının üretimi yavaşlatması nedeniyle 4. çeyrekte küçülmesini beklediğini açıkladı.

Almanya ekonomisini etkileyen başka bir konuysa, pandemi süreci ve akabinde yaşanan Rusya-Ukrayna savaşı sonrası Almanya’da, Kıtada ve dünyada yaşanan enflasyondu. Enflasyon ve ardından gelen faiz artırma kararları da tüketimin düşmesine ve ekonomilerin daralmasında neden olan bir başka faktördü. Sanayi ve ihracat ülkesi olan Almanya’da küresel enflasyondan etkilenen ülkelerin başında geldi. Dünyaca tanınan Alman bürokrasisi yüzünden zaten zorluklar yasayan inşaat sektörünün, yüksek faizler sonucu ciddi sektörel küçülme yaşaması da Alman ekonomisini menfi etkiledi.

Almanya ekonomisinin etkileyen bir diğer konuysa; Almanya’nın önemli bir ticaret ortağı olan Çin’in onlarca yıllık ekonomik büyümesinin ardından son zamanlarda yavaşlamasıydı. Çin’de yaşanan iç talepteki düşüş, konut krizi, güven sorunu ve Çin ekonomisindeki yavaşlama Almanya ekonomisini etkileyen diğer önemli husustu.

Ekonomi Bakanı Robert Habeck’de son zamanlarda yaptığı açıklamalarda Çin’in zayıflamasının Almanya’ya etkisinden bahsetti. Habeck veridği son mülakatlardan birinde; “Zor bir zamanda ekonomik olarak zor bir yıl geçirdik. Enerji fiyatları krizi, Avrupa Merkez Bankası'nın enflasyonla mücadele etme ihtiyacı ve Çin gibi önemli küresel ekonomik ortakların zayıflamasının Alman ekonomisini etkiledi’’ dedi.

Yine, ekonomideki durgunluk/yavaşlamanın en önemli sebepleri arasında yalnızca nitelikli işgücü değil, genel işgücü eksikliği ve yoğun bürokrasi de basta gelen argümanlar arasında sayılmakta.    

Ayrıca, savaş sonrası Rusya’ya karsı yürürlüğe konulan ambargonun etkisi yalnızca enerji maliyetlerini etkilemiş değil. Her ne kadar çok dillendirilmese de Almanya’nın Rusya’ya doğrudan ihracatı önemli ölçüde azaldığı gibi, farklı görünümlerdeki Rusya’daki yoğun Alman yatırımlarının faaliyetlerine son vermesi, global ölçekte faaliyet gösteren Alman şirketlerinin cirolarına olumsuz yansıdı. Yine alternatif piyasalardan hammadde temini zorunluluğu da ilave maliyet yükleri nedeniyle uluslararası rekabette Almanya ekonomisinin aleyhine bir gelişme oldu.

Keza, askeri harcamanın artırılması, sığınmacı Ukraynalılara yapılan sosyal yardımlar ile Ukrayna’ya cömertçe sağlanan askeri ve insani destekler de federal bütçeye önemli yük getirdi. Bir başka ifadeyle, Rusya-Ukrayna savası ve akabinde yaşananlar Alman ekonomisini, ambargoya katılan diğer Batılı ülkelerle kıyaslanamayacak kadar çok olumsuz yönde etkilemiş gözüküyor.

2023 Yıl Sonu Görünümü

Almanya’da enflasyon art arda beş aydır yavaşlıyor. Son açıklanan enflasyon verilere göre Almanya'da enflasyon Kasım ayında beklenenden daha fazla geriledi.  Tüketici fiyatları geçen yılın kasım ayına kıyasla % 2,3 artarak tahminlerin altında kalırken, enflasyon aylık bazda yüzde 0,7 düştü. Ülkede fiyatlar, özellikle düşen enerji maliyetleri sayesinde Haziran 2021'den bu yana görülen en yavaş oranda artıyor.

Faizlere bakacak olursak; AB’de enflasyonun çift haneleri görmesiyle Temmuz 2022'de artırımlara başlayan Avrupa Merkez Bankası gösterge faizlerini tarihinin en yüksek seviyesi olan yüzde dörde çıkarmıştı. Enflasyonun % 4,3'e gerilemesi ile Avrupa Merkez Bankası faizleri değiştirmeme yoluna gitti.

AMB son toplantıda, kesintisiz on aydır devam ettiği faiz artırma sürecine ara verdi ve faiz oranlarını değiştirmedi. AMB önümüzdeki dönemlerde de faizi bu seviyede tutacağının sinyalini verdi. Tabi önümüzdeki süreçteki gerek globalde gerekse AB’de ki gelişmeler de önemli.

Gelin bir de Almanya sanayi üretimine bir bakalım. Almanya Federal İstatistik Ofisi tarafından açıklanan verilere göre, mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış reel sanayi üretimi Ekim 2023'te bir önceki aya göre %0,4 azaldı. Böylece üretim art arda beşinci ayda da azalmış oldu. Ekim 2022 ile karşılaştırıldığında, takvim etkilerinden arındırılmış sanayi üretimi Ekim 2023'te %3,5 azaldı.

Almanya’da yatırımcı güvenini gösteren ZEW beklentiler endeksindeyse aralık ayında yüzde üç puan artışla 12,8 seviyesine yükseldi ve üst üste beş aydır yükseliş kaydetti.

Almanya’nın ekonomik büyümesine bakacak olursak; Almanya ekonomisi yılın ilk çeyreğinde büyüme gösteremezken, yılın ikinci çeyreğinde % 0,1 büyüdü ve yılın üçüncü çeyreğindeyse bir önceki çeyreğe kıyasla % 0,1 küçüldü.

AMB, Alman ekonomisinin zayıf dış talep ve geçen yılki enerji fiyatlarındaki şokun sonuçlarının üretimi yavaşlatması nedeniyle 4. çeyrekte küçülmesini bekliyor.

Almanya’nın ihracat rakamlarına baktığımızdaysa, ekimde bir önceki aya göre yüzde 0,2 azalarak 126,4 milyar avro oldu. Almanya’nın ihracatı son iki aydır art arda beklentilerin üzerinde düşüş gösterdi.

Peki Almanya Avrupa’nın hasta adamı mı?

Tarih derslerinden hatırlayacağımız üzere ‘’Avrupa’nın hasta adamı (sick man of Europe)’’ kavramını ilk kez Rus İmparatoru I. Nikolay tarafından, cephede yenilen ve art arda toprak kaybeden Osmanlı İmparatorluğu için kullanılmıştı.

1990’lı yılların sonuna doğru, Doğu ile Batı Almanya’nın birleşmesinin ardından ekonomik sıkıntılar yaşayan Alman ekonomisini tanımlamak için yine ‘’Avrupa’nın hasta adamı’’ kavramı kullanılmıştı. O dönemi yaşayan Almanlar; Almanya’nın o dönemde bir dizi reform yaparak Alman firmaların rekabet gücünü artırmayı başardığını söylüyorlar. 

Yaklaşık 35 yılın ardından bu tartışma tekrar başladı. 2023 yılında Avrupa’nın en büyük ekonomisinin bu sene tek daralan Avrupa ekonomisi olması, Almanya’nın ‘’Avrupa’nın hasta adamı’’ olup olmadığına dair tartışmaları gündeme getirdi.

Almanya’nın Cari Sorunları

Almanya’yı bilenler ve orada yaşayanlar Almanya’nın en büyük problemlerinden birimin yurt dışından Almanya’ya gelen göç değil, hızla yaşlanan nüfus olduğunu söylüyorlar. Doğum oranlarının düşük olması ve yaşlanan nüfustan dolayı göçe ihtiyaç olduğunu düşünen kişilerin sayısı az değil.

Alman Ticaret ve Sanayi Odası’nın Ocak 2023 de yayınladığı rapora göre, Almanya’da iş gücü açığının farklı sektörlerde faaliyet gösteren şirketlerin %85’ini olumsuz olarak etkileyeceği belirtiliyor.

Tarihsel açıdan baktığınızda Almanya göç konusunda tecrübeli olsa da cari yaşanan göç sorunuyla ilgili tereddütler var. Özellikle Ukrayna’dan göç edenlerin büyük çoğunluğunun kadın ve çocuk olduğunu, bunlarında savaş bittikten sonra ülkelerine dönmek istedikleri söyleniyor. Bunun yanında Suriye ve Afganistan’dan gelen göçlerle ilgiliyse gelenlerin kültürel geçişte zorluklar yaşadığı dile getiriliyor. Keza, yüksek sosyal yardımlardan yararlanmak için sığınmacı adı altında ülkeye gelen göçmenlerin eğitim seviyesi ve is hayatına katılma hevesinin düşük olduğu yapılan değerlendirmelerde vurgulanıyor. Nitelikli legal göçmenlerin ise dil zorluğu, yüksek vergi oranları, aşırı bürokrasi ve sosyal yasamda kabul gibi önemli sorunlar nedeniyle Almanya’yı tercih etmedikleri yapılan yorumlarda belirtiliyor.

Almanya’da yaşanan diğer bir cari sorunsa Rusya-Ukrayna Savaşı. Avrupa ve Almanya özelinde yarattığı enerji sorunun yanında, Ukrayna’ya yapılan yardımlarda Almanya’nın başı çektiğini biliyoruz. Reuters’ın haberine göre, Almanya Başbakanı Olaf Scholz liderliğindeki koalisyon, Ukrayna'ya yapılan askeri yardımı 2024 yılında iki katına çıkararak 8 milyar euroya yükseltme konusunda prensipte anlaştı. Hali hazırda ekonomik problemleri olan Almanya için Rusya-Ukrayna savaşının süreci de önemli olacak gibi gözüküyor.

Almanya’nın geleneksel olarak güçlü olduğu sektörlerde bile uluslararası rekabette son zamanlarda zorlanmasının ardında, endüstrisinin yapısal dönüşüm geçirme konusundaki en önemli zaaf alanı olarak dijitalleşme eksikliği gösteriliyor. Almanya’nın makine ve otomotiv sektöründeki geleneksel güçlü pozisyonunun dijitalleşme eksikliği yüzünden kalıcı olamayacağı uzmanlarca dile getiriliyor. Ülkenin dijitalleşme eksikliğinin sadece sanayide değil, kamu hizmetleri ve klasik bankacılık işlemleri için de cari olduğu belirtiliyor.

Önemle belirtmek gerekir ki; Alman sanayisi için yorum yaparken sadece Almanya siyasi sınırları içerisindeki varlığı veya performansına odaklanarak yorumlamak bizleri hatalı sonuçlara götürebilir.  Bugün Alman sanayisi globalleşme dediğimiz olgunun en önemli örneğidir. Alman sanayisi stratejik yönetim, Ar-GE merkezleri, tedarik zincirleri, üretim yerleri, pazar ağları ile çok kompleks bir global yapı göstermektedir. Ülke için kritik önemdeki pek çok sektörde (ilaç, makine, kimya, otomotiv) büyük aktör konumundaki pek çok şirket cirolarının yalnızca beste birini veya dörtte birini doğrudan Almanya’da sağlamaktadır. Özellikle Çin’in sanayi için anlamı ihracat pazarı olmanın çok ötesindedir. Çin’in pek çok stratejik hammadde için tekel veya oligopol pozisyonda olduğu pandemi krizinde açıkça ortaya çıkmıştır. Rusya ile Ukrayna savası örneğinde ortaya çıkan krizin bir benzerinin Tayvan odaklı olarak Cin ile de yaşanması muhtemel göründüğünden, Çin’e olan bağımlılığın azaltılması yönünde Temmuz ayında yeni bir strateji benimsenmiştir. Bu kapsamda, artık Çin’e alternatif ülkeler arayışı kapsamında yazımın başında belirttiğim ülkelerin yani sıra Endonezya, Meksika ve ülkemiz de önde gelen yatırım merkezleri arasında sayılıyor.

Son olarak Almanya’da gösterilen diğer bir sorunsa yüksek vergi oranları. İşletmeler gelir vergisi, kurumlar vergisi, ticari işletme vergisi ve katma değer vergisi isimleri altında farklı vergilerle karşı karşıyalar. Yüksek vergi oranlarında dolayı üreticilerin Almanya yerine başka ülkelerde üretim yapmak istediklerini ve bu durumunda Almanya’nın sanayi ve ihracat gücü için bir tehdit oluşturduğu düşünülüyor.

‘’Hasta adam’’ yakıştırması için erken

Benim kendi penceremden gördüğüm; yukarıda da değindiğim gibi Almanya göç konusunda tecrübeli bir ülke. Alman Federal İstatistik Ofisi verilerine göre 2021 yılı itibariyle Almanya nüfusunun %27,2’si göçmen kökenli. Sonuçta Doğu’nun yetişmiş insan gücünün gözünde Anglosakson ülkeleri ve Almanya hala göç edilmek istenen destinasyonlar. Hali hazırda da Almanya’da bu konuyla ilgili yeni yasa düzenleyip ‘’kaliteli’’ göçü amaçladığı biliniyor.

Son zamanlarda Çin ekonomisinde görünen yavaşlamanın Almanya ekonomisini negatif etkilediğini söylemiştim. 2022 yılı verilerine göre Almanya’nın Çin’e ihracatı 113 Milyar dolar ve Çin Almanya’nın ihracatından %7’lik pay alıyor.

Çin’in; son yıllarda sadece ihracata dayalı büyümeyle değil iç tüketimle de büyüme hedefi olduğundan, iç talebi canlandırmak için bir dizi ekonomik program uyguladığını biliyoruz. Tabi Çin’in önünde de çözmesi gereken Batı ile ilişkiler, gayri menkul, dezenflasyon, güven gibi birçok problemi var. Aslına bakarsanız sorunlar iç içe geçmiş durumda.

Evet, Çin daha önce Avrupa’dan ithal ettiği yatırım malı ve tüketim ürünlerinin birçoğunu artık kendisi üretiyor. Ama bu ürünleri en iyi şekilde üretse de iç tüketimde Avrupalı markaların ürünlerine alternatif olacağını düşünmüyorum. Nedeni özellikle varsıl Çinlilerin marka merakı. Son Çin seyahatimde Alman marka bir otomobil kullanan Çinli arkadaşıma ‘’Çin olarak bu kadar başarılı araçlar üretiyorsunuz. Neden Çin menşeli bir araç almadın’’ diye sorduğumda, Alman markalı araca binmenin bir prestij olduğunu söylemişti. Yani Çinliler diğer birçok toplum gibi ürünü değil markayı yani prestiji tercih ediyorlar. Çin’de, Çin harfleri olmayan markaların tercih sebebi olduğunu da bu vesileyle öğrenmiştim. Ez cümle, Çin ne kadar kaliteli ürün üretirse üretsin, Çinliler iç tüketimde Avrupalı ‘’markaların’’ ürünlerini tercih edecektir diye düşünüyorum.

Fakat Çin özellikle kendini çok iyi geliştirdiği elektrikli otomobil ve makine sanayisinde Almanya’ya dünya pazarında rakip olabilir. Örneğin, Münih’te Eylül ayında düzenlenen IAA Fuarı’nda Çinli otomobil üreticilerinin büyük bir kendine güvenle ev sahibi Almanya’ya karşı deplasmanda şov yaptığını hatırdan çıkarmamalıyız.

Tekrar etmek pahasına, Almanya özellikle otomotiv, makine, kimya ve elektik/elektronik ürünlerin üretiminde ve ihracatında güçlü. Son Çin seyahatimde Çinlilerin çok başarılı elektrikli araçlar ürettiklerine şahit oldum. Kendi sektörümde Çinli firmaların Avrupa’da köklü makine firmalarını aldığını da gördüğüm için bu durumunun gelecekte Almanya ekonomisi için tehdit oluşturabileceğini düşünüyorum.

En kötü geride kaldı mı bilmesek de dünyada ve Avrupa’da enflasyonun ateşi düşüyor. Enflasyonun artış hızında yavaşlama gözlense de merkez bankalarının temkinli duruşu devam ediyor. Buna bağlı olarak merkez bankaları hali hazırda faiz indirimine gitmeyip sabit tutma kararı veriyorlar. Dünyada enflasyonu ve bu yönüyle faizi etkileyebilecek farklı dinamikler olduğundan bu konuyla ilgili kesin bir yorum yapmaktan kaçınıyorum. Fakat görünen o ki, dünyada enflasyon oranları düşmedikçe Almanya gibi üretici ihracatçı ülkelerin işi pek kolay olmayacak.

Almanya uzmanı olmadığım için büyük harflerle yorum yapmak istemem fakat dünyayı takip etmeye çalışan bir üretici ihracatçı olarak gördüğümü sandığım çıkarımımı sizinle paylaşabilirim. Tüm bu gelişmeleri toplayıp çarptığımda, bugün için Almanya için ‘’Avrupa’nın hasta adamı’’ şeklindeki yorumlara mesafeli bakıyorum.

Evet, önümüzdeki süreçte Hindistan dünyanın en büyük üçüncü ekonomisi konumunu Almanya’dan alabilir. Malum Hindistan dünyanın en kalabalık ülkesi unvanını bu sene Çin’den aldı ve son yıllarda en iyi büyüyen ülkelerden biri. PMI endekslerinde de önümüzdeki süreçte bu performansını sürdüreceğini anlıyoruz. Fakat bu muhtemel üçüncülükte nüfusun da etkisinin olduğunu ve büyümekle gelişmenin farklı kavramlar olduğunu unutmamak gerek.

Belki de en gerçekçi senaryo, Almanya’nın mevcut sanayi altyapısının dönüşüm geçirerek, basta enerji yoğun olan sektörler olmak üzere geleneksel ürün üretiminin kademeli bir şekilde azalacak olması gibi görünüyor. Bu meyanda, kimya, demir-çelik, cam, alüminyum, gübre gibi alanların yansıra bazı makine ve hatta otomotiv sanayinin, fiyat duyarlılığı az ürün üretenler ile yüksek marka algısı veya inovatif olanlar hariç, Almanya’da üretmekten vazgeçip yurt dışına taşınması akla yatkın. Ancak, sanayi üretimi nasıl evrilirse evrilsin, her hâlükârda, kısa ve orta vadede Alman sanayisinin ve toplumsal refahının devam edeceği aşikâr.

İçinden geçtiğimiz süreçte dünya dönüşüyor. Bana öyle geliyor ki kartlar tekrar dağıtılıyor, oyun tekrar kuruluyor. Almanya’nın bu süreçte alacağı aksiyonlar tabi ki geleceği için çok önemli. Ben şahsen Almanya’da devletin duyguyla değil usla yönetildiğini düşünüyorum. Bunun ötesinde, kültürel tarih açısından baktığımızda late modernity (geç modernlik) ülkesi olmasına rağmen kültürel kamusal alanın kalitesinin yüksek olduğu bir ülke. Tarih boyu yaşadıkları acı olaylardan ders çıkarabilmiştir. Bana öyle geliyor ki bu süreçlerden de dersler çıkartacaktır.

Bana sorarsanız Almanya’yı önümüzdeki süreçte zorlayacak en büyük yapısal problemi yaşlanan nüfus ve doğum oranlarının düşüklüğüdür. Almanların çocuk sahibi olma isteklerinin sadece maddi yardımlarla etkilenemeyeceğini düşünüyorum. Eninde sonunda kendi deyimleriyle ‘kaliteli göçe’’ ihtiyaçları var.

Almanya’nın değişen sanayi üretim alternatifleri için ülkemiz öne çıkan en önemli adaylardan birisi konumunda. Ülkemiz Alman sanayii için üretim üssü rolünü rahatlıkla hakkini vererek başarıyla oynayabilir. Üstelik, iki ülke, sağlık turizmi ve yaşlı bakimi, üçüncü ülke pazarlarında ortak müteahhitlik gibi alanlarda doğal olarak birbirini tamamlayan yeni işbirliği imkânlarına da sahip.

Almanya pazarı ve Almanya’daki gelişmeler ülkemiz için önemli. İş dünyası sivil toplum örgütlerimizin dönüşen dünyada gelişmeleri takip edip kamu kurumları ve iş dünyası temsilcileriyle paylaşmasının önemli ve değerli olduğuna inanıyorum. Ülkemizin bu konularda daha fazla bilgi ve rapor üretmesi gerekiyor ve bu noktada iş dünyası sivil toplum örgütlerine önemli görevler düşüyor. Daha önemlisi de biz iş dünyası temsilcilerinin bunu istemesi. Sonuçta arzı tetikleyen unsur talep.

Kaynak : Trademap

                  T.C. Ticaret Bakanlığı

                  Destatis

Tüm yazılarını göster