Son bir haftada üç önemli veri geldi; dış ticaret, büyüme verileri ve enflasyon verileri. Her üç veri de birbiriyle tutarlı ve önümüzdeki dönem ekonomi politikalarının ne yönde seyretmesi gerektiğine dair önemli sinyaller veriyor. Temmuz ayı dış ticaret rakamları yıllık açığın 120 milyar $’ın üzerine geldiğine, Ağustos ayına ilişkin ön veriler yıllık açığın 118 milyar $’a gerilediğine işaret ediyor.
Büyüme hızı düşerken, dış açığı arttırdık
Normal koşullarda büyüme hızı düştükçe dış ticaret açığında da azalma bekleriz. Son üç yılın verilerine baktığımızda tam tersi bir tabloyla karşı karşıyayız. 2021 yılında %11 üzerinde büyüyen ekonomimiz yaklaşık 46 milyar $ dış ticaret açığı verdi. 2022 yılında ortalama büyüme hızı yüzde 5,5 seviyelerine geriledi, dış ticaret açığı 109 milyar $’a yükseldi. Bu yılın ilk altı ayında büyüme %3.8 civarında gerçekleşti, 12 aylık birikimli dış ticaret açığı 120 milyar $’ı geçti. Birçok veriden de izleyebildiğimiz gibi iç talebe dayalı büyümemiz, ithalat artış hızını güçlü tutarken, ihracatta ortaya çıkan yavaşlama dış ticaret açığını arttırmaya devam ediyor. Normal koşullarda ithalat büyümenin bir fonksiyonudur ve ekonomi yavaşladıkça ithalat hacmi düşer, dış ticaret açığı geriler.Tersini yaşamızın en temel nedenlerinden birisi negatif reel faiz ortamında yüksek enflasyon beklentileri ile beraber talebin gücünü koruması oldu. Bu talep baskısı bir taraftan enflasyonda artışa yol açarken diğer taraftan dış ticaret ve daha genel anlamda cari işlemler açığını arttırmaya yol açıyor. İç talebi yeterince yavaşlatmadan ne dış açığı ne de enflasyonu güçlü bir şekilde aşağı indiremeyiz. Son dönemde ekonomiyi yavaşlatmaya yönelik para politikası adımları doğrudur fakat mevcut dinamiklere göre zayıf kalmaktadır.
Büyümenin kaynağı iç talep ve hizmetler
İkinci çeyrek büyüme rakamları ilk çeyreğe yakın %3.8 olarak açıklandı. Beklenenin biraz üzerinde olan fakat kompozisyonu sürpriz olmayan veriler geldi. Sanayi üretiminin daralması derinleşirken (- %2,6), ikinci çeyrekte görece iyi hava koşullarına rağmen tarımsal büyüme hızı sınırlı kaldı (yüzde 1,2). Büyümenin ana dinamiğini yine hizmet sektörleri ve kısmen depremin etkisiyle inşaat faaliyetleri üstlenmiş görünüyor. Yerleşik hane halklarının tüketimi bu yılın ikinci çeyreğinde %15.6 olurken ithalat %26.3 büyüdü. Hem tüketici hem yatırımcı artan enflasyon ve kur beklentileri ile talebi canlı tuttu. İhracat %3.8 daralarak dış talebin katkısını negatife taşıdı. Yatırımlarda da %5.1’lik artış izledik. Özellikle makine ve teçhizat yatırım talebi aynen tüketicilerde olduğu gibi artan enflasyon ve kur beklentileri ile öne alınmış görünüyor. Bu durumun olumsuz yansımaları gerek cari açık gerek enflasyon rakamlarında bu yılın ilk 7-8 aylık verilerinde net bir şekilde karşımıza zaten çıktı.
Son üç ayda kur artışı yüzde 30, enflasyon yüzde 24
Pazartesi günü açıklanan Ağustos ayı enflasyon rakamları beklenenden güçlü bir şekilde aylık %9,09, yıllık olarak ise %58,94 olarak geldi. Son iki ayda %20’ye yakın, yaz aylarının genelini kapsayan son üç ayda ise %24 civarında bir enflasyon gerçekleşti. Seçim sonrası dönemi de kapsayan üç ay içerisinde döviz kurlarının %30 civarında artış gösterdiğini dikkate alacak olursak kur artışının enflasyona geçişkenliği konusunda daha da net bir fikre sahip olabiliriz. Elbette enflasyondaki bu sıçrama sadece kur artışından kaynaklanmadı. Ama büyük oranda kurdan ve onun dolaylı etkilerinin sonucu olarak karşımıza çıktı. Kur ve enflasyon artışı sonrası gelen manzara ücretleri arttırdı. Kesinlikle yetersiz kaldığını düşündüğümüz bu ücret artışları maalesef dönüp dolaşıp önemli bir enflasyon gerekçesi olarak da karşımıza çıktı. Enerji fiyatlarının hem döviz kuru hem dışarıdaki fiyatlardaki hareketlenmeye bağlı olarak yukarı yönlü ivmesi ve akaryakıt fiyatlarınının sübvansiyonunun hızla azaltılması buradan gelen geçişkenliği de artırdı. Ürünlerin tüketicinin eline geçmesinde hizmetlerin ve ulaşımın katkısı yüksektir. Ücret ve akaryakıt fiyatlarında ortaya çıkan artışlar kar marjlı fiyatlamanın yüksek olduğu ortamda nihai ürün fiyatlarında ciddi yükselişlere yol açmaya devam ediyor. Mevcut veriler TÜFE enflasyon yıl sonunda yüzde70‘lere yaklaşacağını hatta geçebileceğini söylüyor.
TÜFE endeksinin alt detaylarına baktığımızda, gıda enflasyonunun yüzde 72,86, kira artışlarının %87,78, lokanta ve oteller’deki fiyat artışının %89,31, ulaştırma hizmetlerindeki artışın yüzde 81,90 olduğunu görüyoruz. Bir başka ifadeyle, manşet enflasyon %58, beslenme barınma, ulaştırma enflasyonu yaklaşık %83 civarında seyrediyor. İşlenmemiş gıdayı dikkate alırsak, oran yüzde 90’a yaklaşıyor. Vatandaş olarak en çok hissettiğimiz enflasyon beslenme, barınma ve ulaştırmadan geliyor. Bu çerçevede vatandaş olarak hissettiğimiz negatif reel faiz de çok daha yüksek seviyelerde oluşuyor, tüketim ve tasarruf davranışlarını belirlemede önemli bir paya sahip oluyor. Para politikası faizinin ve bununla ilintili mevduat faizinin beklentileri değiştirecek seviyelerde oluşmasının rolü çok büyük. Önden koşan bir enflasyon sarmalı var, doğru yönde giden fakat geride kalan ekonomi politikası adımları var. Para politikasında Temmuz ayında ortaya çıkan güçlü adımın devamı ve bugün açıklanacak orta vadeli programım maliye politikası ve yapısal reformlar tarafında para politikasını destekleyici olması gerekiyor.
Erhan Aslanoğlu