Büyüme verilerine yıllıklandırılmış bakmak bazen soru işareti doğurabilir

Prof.Dr. Burak ARZOVA EKONOMİDE GÖRÜNÜM

Gayrı Safi Yurtiçi Hasıla (GSYH) verileri geçmişi gösteren verilerdir. Geçmişte olaylar olmuş ve bitmiştir. Fakat yine de önem derecesi en yüksek ekonomik verilerdir biridir.

Google’ın yapay zekâsı Gemini’ye ‘Tarih Neden Önemlidir’ diye sordum. Bana şu şekilde cevap verdi;

“….Tarih, sadece “geçmişte ne olduğuyla” ilgili bir ezber yığını değil, aslında bugünü anlamlandırmanın ve geleceği inşa etmenin en güçlü aracıdır…..”

“…

- Bugünü anlamayı sağlar (neden-sonuç ilişkisi): Bugün yaşadığımız siyasi sınırlar, ekonomik sistemler veya kültürel alışkanlıklar tesadüfen oluşmamıştır. Tarih, olaylar arasındaki neden-sonuç ilişkisini görmemizi sağlar.

- Geleceğe ışık tutar (hatalardan ders çıkarma)

"Tarih tekerrürden ibarettir" sözü, ders alınmadığı zamanlar için geçerlidir. Tarih, geçmişteki hataların, savaşların veya krizlerin analiz edilmesini sağlayarak, gelecekte aynı yanlışlara düşmememiz için bize bir yol haritası sunar.

- Empati ve çok yönlü düşünmeyi geliştirir

Tarih, bizi kendi zamanımızın dışına çıkarır. Başka dönemlerdeki insanların hangi koşullarda, nasıl kararlar verdiğini incelemek; Olaylara farklı pencerelerden bakma yeteneği kazandırır, önyargıları kırar, eleştirel düşünme (sorgulama) becerisini artırır….”

Piyasada bilinen ismiyle büyüme ancak doğru ismiyle GSYH verileri bu nedenle değerlidir.

Birçok öncü veri temelde GSYH’yı tahmin etmekte kullanılır. Örneğin İstanbul Sanayi Odası’nın yayınladığı İmalat Sanayi Satın Alma Yöneticileri (PMI) verileri, TCMB tarafından derlenip yayınlanan İktisadi Yönelik İstatistikleri ve Reel Sektör Güven Endeksleri, yine TCMB tarafından yayınlanan İmalat Sanayi Kapasite Kullanımı, TÜİK tarafından yayınlanan Sanayi Üretim Endeksi, Dış Ticaret Rakamları, Perakende Satış Ciroları, Tarıma yönelik veriler ve burada saymadığım daha nice veri ile GSYH rakamını tahmin etmeye çalışırız. Nihai rakamı ise TÜİK açıklar.

Yıllık verilerden bakınca üçüncü çeyrek GSYH rakamlarında bir gariplik olduğu göze çarpabilir. Bu gariplik sanayi ve inşaat tarafında gözüküyor. İş dünyası temsilcilerinin, inşaatçıların sürekli olarak yakındıklarına şahit oluyoruz. Gerçi son zamanlarda bu yakınmalar biraz hız kesmiş durumda. GSYH rakamlarına bakınca durumun aslında hiç de iş dünyası temsilcilerinin söylediği gibi olmadığı düşünülebilir. Örneğin GSYH yılın üçüncü çeyreğinde yüzde 3,7 olarak zayıf bir veri şeklinde gelse de inşaatın yılın üçüncü çeyreğinde yüzde 13,9 büyüdüğünü, sanayinin ise yüzde 6,5’lik kuvvetli sayılacak bir büyüme gerçekleştirdiğini görünce bir tuhaflık düşünebiliriz.

Bazen verilere yıllık değerler üzerinden bakmak ve çeyreklik gelişmeleri dikkate almamak yanıltıcı olabilir. Bu nedenle ben kendi adıma verilere bir de Mevsim ve Takvim Etkisinden Arındırılmış haliyle çeyreklik değerler üzerinden bakmayı tercih ediyorum.

Buna yeniden döneceğim ancak önce Enflasyon Raporu-IV’e bir bakmakta fayda var.

2025 yılının son enflasyon Raporu’nda (07 Kasım 2025/ Enflasyon-IV) Merkez Bankası üçüncü çeyreğe ilişkin olarak şu tespitleri yapmıştı;

“….Sanayi ve hizmet üretim endeksleri üçüncü çeyrekte yatay seyir izlemiştir. Ağustos ayında sanayi üretim endeksi, mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış olarak aylık bazda yüzde 0,4 oranında, takvim etkilerinden arındırılmış olarak yıllık bazda yüzde 7,1 oranında artmıştır. Çeyreklik bazda sanayi üretimi ağustos ayı itibarıyla üçüncü çeyrekte yatay seyretmiştir. Ana eğilimi izlemek amacıyla tipik oynaklık sergileyen diğer ulaşım ve benzeri sektörler dışlandığında, sanayi üretiminin çeyreklik bazda sınırlı olarak gerilediği görülmektedir. Hizmet üretim endeksi ağustos ayında yüzde 0,4 oranında artmıştır.

Çeyreklik bazda ise yılın ikinci çeyreğindeki yataya yakın seyrin üçüncü çeyrekte de devam ettiği görülmektedir. İnşaat üretim endeksi ikinci çeyrekte ivme kaybetmekle birlikte ağustos ayı itibarıyla üçüncü çeyrekte tekrar güç kazanmıştır. İmalat sanayine yönelik anket göstergeleri, üçüncü çeyrekte imalat sanayinde faaliyetin görece zayıf seyrettiğine işaret etmiştir. Bu dönemde, mevcut üretim ve siparişlere ilişkin anket göstergeleri bir önceki çeyreğe göre azalış kaydetmiştir. PMI üretim göstergesi, üçüncü çeyrekte de eşik değerin altında kalmıştır…”

TÜİK tarafından 01.12.2025 tarihinde açıklanan GSYH verileri bu tespitlerle örtüşüyor aslında.

Mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış (MTEA) Sanayi verisinde 3. çeyrekte çeyreklik değişim yüzde 1 olmuş. II. çeyrekte bu veri yüzde 2,2 imiş. Yeni çeyrekten çeyreğe aslında sanayide bir daralma söz konusu.

Benzer şekilde MTEA İmalat Sanayi verisi üçüncü çeyrekte çeyreklik bazda yüzde 1,4 artmış. İkinci çeyrekte ise çeyreklik bazda yüzde 2,5 artış olmuştu. Buna göre imalat sanayinde de bir daralma var.

İnşaat sektörüne de bir bakalım.

MTEA olarak üçüncü çeyrekte, çeyreklik bazda yüzde 4,3 bir artış var. İkinci çeyrekte çeyreklik bazda yüzde 3,1’lik bir artış varmış. Kuvvetli fakat bir önceki çeyrektekine göre mütevazı bir artış. Bu artışın önemli bir kesiminin 6 Şubat’ta yaşanan Kahramanmaraş merkezli 11 ili kapsayan deprem bölgesindeki inşaat faaliyetlerinden geldiğini biliyoruz. O nedenle diğer kentlerdeki müteahhitlerin yakınmaları aslında çok da anormal değil gibi.

Burada bence esas tartışılması gereken konu büyümenin ‘Vasat’ olduğu konusu. Kaliteli ve dengeli bir büyüme söz konusu değil.

İnşaatın yıllıkta yüzde 13,9 büyüme gösterdiği bir çeyrekte tarım eğer yüzde 12,7 daralıyorsa burada bir denge söz konusu olamaz. Üstelik tarımdaki daralma sadece bu çeyreklik bir konu da değil. Üst üste üçüncü çeyrek daralan bir sektördeki daralmayı sadece ‘kuraklık ve zirai don’a bağlayamazsınız.

Bağlarsanız eğer bu sefer tarihten ders almamış ve neden sonuç ilişkisini kuramamış olursunuz.

 

 

Tüm yazılarını göster