Ekonomide sözlü yönlendirmeden icraata geçiş dönemi

Maruf BUZCUGİL ANKARA NOTLARI

Siyasi kaygıların hep ekonominin önüne geçtiği, seçim düşünülerek atılan adımlarla ekonomide rasyonel zeminden hızla uzaklaşılan dönemin sıkıntıları sürüyor. Başta hayat pahalılığı ve enflasyon olmak üzere bozulan ekonomik koşulların siyasi dengeleri kısa sürede nasıl altüst edebildiğini seçim sonuçları açıkça gösterdi. Şimdi artık iktidar ve muhalefetin çok sık işaret ettiği dört yıllık seçimsiz dönemde ekonominin siyasetin önüne geçip geçemeyeceğini göreceğiz. Ekonominin ağır koşullarının sadece para politikası adımlarıyla düzelemeyeceği yıllardan beri ortada. Ekonomideki kaynak dengesini yerine oturtmaya çalışacak maliye politikalarının nasıl şekilleneceğini henüz bilmiyoruz. Yapısal reformların hangi alanlarda, nasıl, hangi takvimde gerçekleşeceğini hep merak ediyoruz.          

Mali önlemler yolda

Tasarruf da dahil olmak üzere, maliye alanında alınacak önlemlerin TBMM’de yasal düzenlemelerle yapılacağı sözünü sürekli dinledik. Bilgilerimiz Cumhurbaşkanı Erdoğan, yardımcısı Cevdet Yılmaz ve Ekonomi yönetiminin başındaki Mehmet Şimşek’in konuşmaları ve sosyal medya mesajlarıyla sınırlı. Seçim öncesinde mali alanda yürütülen hazırlıkların bir bölümünün şok etkisi yaratan seçim sonuçları sonrasında ya rafa kalkacağını ya da yeniden ele alınacağını düşünüyoruz. Artık, sözlü yönlendirmelerin ne kadarının hayata geçeceğini, yasal düzenlemelerin içeriğini öğrenme zamanı geldi. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, ay sonunda veya Mayıs başında bu düzenlemelerin neler olacağını, hangi kesimleri nasıl kapsayacağını kamuoyuna açıklayacak. Ekonomi yönetiminin sözel yaklaşımının icraata nasıl yansıdığını göreceğiz.            

Seçim sonrası yaklaşıma dair beklentiler

Ekonomi yönetimine yakın çevrelerden aldığımız izlenim seçim sonuçlarından önemli dersler çıkarıldığı yönünde. TBMM’ye gelecek yasal düzenleme tekliflerinin ekonomik koşullarının, hayat pahalılığının en büyük mağduru ücretliler ve emeklilerin adaletsizlik algısını biraz olsun giderecek şekilde tasarlanacağı belirtiliyor. Vergi adaleti duygusunu pekiştirecek şekilde yeteri kadar vergilendirilmeyen, çok kazanandan daha çok alındığını hissettirecek düzenlemeler yapılması bekleniyor. TÜİK verilerine göre mille gelirden aldıkları pay 2019-2022 arasında 8,3 puan düşen çalışan ve emeklilerin seçim sonuçlarına yansıyan kızgınlık algısını düzeltecek asıl önemli etkinin ancak enflasyonun hızla düşürülmesiyle sağlanacağı sürekli dile getiriliyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçen hafta Ak Parti grup toplantısındaki “Yaptık, yine yaparız” sözleri de ekonomide yeni yaklaşımın kaynağı olarak gösteriliyor.

Ankara’nın atık suyu İstanbul’u tehdit etmeyecek

Önemli bir çevre tehdidi olarak Ankara’nın arıtılamayarak Sakarya nehrine karışan atık sularının Ömerli Barajı’na gelerek İstanbul halkı için risk oluşturması artık önlenebilecek. İBB’nin oluşturduğu risk nedeniyle yıllar önce su alımını kestiği Ömerli kaynağı yeniden İstanbulluların hizmetine güvenle sunulabilecek. Ankara Büyükşehir Belediyesi (ABB) başkanlığına rekor farkla yeniden seçilen Mansur Yavaş’ın meclis çoğunluğuna sahip olamaması nedeniyle gerçekleştirememekten en fazla yakındığı projeydi “Tatlar Atıksu Arıtma Tesisi Kapasite Artırım ve Modernizasyon Projesi”. Yavaş’tan taşıdığı riskleri defalarca dinlediğimiz, seçim kampanyası boyunca “yeni dönemdeki ilk icraatım olacak” dediği proje geçen hafta ABB Meclisinden oybirliği ile geçti. Proje Cumhurbaşkanlığı Yatırım Programı’na alınmasına rağmen, 30 milyon insanın sağlığını ilgilendiren proje için yurt dışından bulunan kredi, ABB Meclisi’nde AK Parti ve MHP’li üyelerin oylarıyla 2023 yılının temmuz ayında reddedilmişti. Mansur Yavaş tarafından veto edilen kararın tekrar görüşülmesi ise 10 aydır erteleniyordu. Böylece ASKİ’nin iyileştirme projesi için uygun koşullarla Dünya Bankası Uluslararası Finans Kurumu (IFC) ve Fransız Kalkınma Ajansı’ndan (AFD) sağlanan 360 milyon TL kredi nihayet kullanılabilecek. ABB sahip olduğu kredi notuyla uluslararası kuruluşlardan düşük faizle uzun vadeli borçlanabiliyor. Tesisin 2025 itibariyle İleri Biyolojik Arıtma tesisi haline getirilmesi bekleniyor.           

Gıda yönünden tüm alanı, içme suyu açısından İstanbul’u etkiliyor Tatlar tesisi günlük 765 bin metreküp su arıtırken, gelen su günlük 1 milyon 50 bin metreküpü aşmış bulunuyor. Arıtılamayan yaklaşık 285 bin metreküp kirli suyun Ankara Çayına bırakıldığı kaydediliyor. Ankara Çayı ise Porsuk çayı aracılığıyla Sakarya nehrine ve İstanbul’a içme suyu sağlayan Ömerli Barajına akıyor. Bütün bu süreç içinde tarımsal sulama da yapılıyor. 2014 yılından bu yana Çevre Bakanlığı ve Ankara Valiliği’nin projenin derhal yapılması uyarıları ise acı bir Türkiye gerçeği olarak kayıtlarda bulunuyor. Geçmişte bu projeye ayrılan kaynakların başka amaçlarla kullanıldığı tahmin ediliyor.

“Ben Vlademir Putin” kitabı

Rusya’nın Türkiye Büyükelçisi Aleksei Erkhov uzun süredir üzerinde çalıştığı Türkçe olarak yayımlanan ‘Ben Vlademir Putin’ kitabını geçen hafta Ankara’daki Rus Evi’nde kamuoyuna tanıttı. Nomos yayınevinden çıkan kitap Moskova Devlet Üniversitesi Asya ve Afrika ülkeleri Enstitüsü’nde çalışan tarihçi Prof.Dr.Mehmet Perinçek tarafından yayına hazırlandı. Kitap tanıtımında St. Petersburg Devlet Üniversitesi Çağdaş Türkiye ve Rusya-Türkiye ilişkileri Araştırmaları Merkezi Direktörü Prof. Dr. Apollinaria Avrutina da akıcı Türkçesiyle Rusya Devlet Başkanı Putin’in hayatına ilişkin sunum yaptı.          

Kitapta, Leningrad Devlet Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu olan Vladimir Putin’in üniversite yıllarından itibaren KGB ile nasıl temasta olduğunu anlattığı bölüm ilgi çekici. Duvarların yıkılmasından sonra Leningrad-St. Petersburg, yeni şehir yönetiminin faaliyetlerinde dış ekonomik ilişkiler ağırlıklı görev alan Putin, 1994 yılında St.Petersburg devlet üniversitesinde uluslararası ilişkiler bölümü kurulmasına öncülük etmiş. Putin’in uzun yıllar Almanya’da görev yapmış olması, bu dönemin liderliğe evrilen kariyerinde önemli bir kesit oluşturduğunu düşündürüyor.

Tüm yazılarını göster