İnşaat ve altyapı harcamaları çarpanı

Gündüz FINDIKÇIOĞLU GLOKAL BAKIŞ

Merkez Bankası 50 baz puan faiz indirdi. Beklenen enflasyona göre reel politika faizi derin biçimde negatif olduğu için politika faizinin kaç olduğu hassas bir konu olmaktan çıktı. Reel faizin bu derece negatif oluşu yüzünden para politikasını değerlendirmek teorik olarak bile hayli zor. Belki çoklu faiz dengesinden bahsedilebilir çünkü durum bildiğimiz nedenlerden dolayı tek bir dengenin olmaması –çoklu (genel) denge- durumu olmayıp hiçbirisi denge değerine yakınsamayan çok sayıda faiz nedeniyle oluşan bir “multiple equilibria” ise türünde ilk denebilir. Bilindiği gibi teorik olarak Taylor Kuralı türü kurallı faiz politikaları bazı durumlarda –örneğin aynı anda hem beklenen enflasyonu hem döviz kurunu hedeflemek veya beklenen enflasyona fazla odaklanarak cari enflasyonu umursamamak- “çoklu dengeye” yol açabiliyor ama bizdeki durum bu değil.

Konuyla ilişkisi ne? Depremin yarattığı hasarın ekonomik etkisinin ortadan kaldırılması projesi pek çok faktörü içeren ve sadece konut yapmakla sınırlı bir olmayan bir proje ancak çıpa kaybı/belirsizlik nedeniyle proje değerlendirmesi yapmak kolay değil. En basiti “hangi ıskonto oranıyla indirgeyeceğiz” sorusudur. Bina ve altyapı inşaatı, kaybolan fiziki ve beşeri servet (yer altında kalan altın, nakit, çeşitli tasarruflar dâhil), GSYH etkisi, yıkılan iş kapasitesinin yeniden kurulması, mali sisteme etkisi ve insan kaynağı toplanınca yüksek bir maliyet söz konusu oluyor. Bu maliyetin (finansman veya yerine koyma maliyeti) hesaplanması bugünkü koşullarda politika faizindeki küçük değişikliklere hassas olamaz. İki nedenden dolayı olamaz. Bir, faiz zaten enflasyona göre aşırı düşük ve had safhada negatif. İki, deprem harcamaları ufku sonsuza giden bir proje şeklinde finanse edilemez çünkü harcamanın çarpan etkisinin olabilmesi için derhal yapılması ve muhtemelen hızla finanse edilmesi gerekir.

Neden hızla finanse edilmesi gereksin? Yatırım hemen yapılır ama finansman zamana yayılır. Elbette böyle bir gereklilik yok ama olanaklar fazla değil çünkü normal bir makroekonomik ortamda değiliz. Örneğin 60-70 milyar dolarlık özel tertip bono çıkarılması düşünülmüyorsa fazla seçenek yok. Bu da gerçekçi değil çünkü kamu için beklenen enflasyonun çok altında sabit TL faizle borçlanmak ne kadar cazip görünürse görünsün borcu verenler açısından bu mümkün değil. Süre (duration) ne kadar artarsa risk de o kadar artar. Borçlanma TL cinsi sabit getirili yapılacaksa borcu veren de ciddi risk primi talep edecektir. Zaten yerine koymadan ibaret bir harcamanın hem çarpanı düşük olacak hem de harcama bonoyla finanse edilir, zamana yayılır ve neredeyse kalıcı hale gelirse normal koşullarda gelecekteki vergileri ve faizi artıracak bir katsayısı olacaktır. Bu TL cinsinden mümkün olamayacağına göre geriye iç piyasada döviz cinsi veya endeksli masif tahvil ihracı kalıyor ki o da pek olası değil ve herhalde düşünülmeyecektir.       

Ne olabilir? Depremin ekonomik zararının büyük kısmı yıkılan ve hasar gören binaların, yolların vs. yerine yenilerinin yapılmasının maliyeti olarak hesaplanıyor. Bu bölmede çok yüksek bir yatırım tutarı söz konusu olacak ve ekonomide çarpan etkisi yaratabilmesi için yatırımların hızlı ve neredeyse bir anda –tedrici değil- yapılması lazım. Herhangi bir çarpan etkisi olmazsa yılın son çeyreğinde büyümenin canlanacağı ve orta vadede normal büyüme patikasına geri dönüleceği iddiası havada kalır; GSYH açısından bile maliyet (borç) etkisi ağır basar. Demek ki yüksek olasılıkla hızla parasal genişlemeye gidilecek çünkü bir, bu çapta bir yatırımı yurtdışından borçlanarak finanse etmek zor ve pahalı ve iki, vergi artışıyla finanse etmek ters etki yapar –seçim ortamında düşünülemez- ve üç, bankalara düşük faizli –aşırı negatif faizli- TL tahvil satmak da bir yere kadar. Özel tertip tahvil çıkarmak da kolay değil. Yani kamu harcaması yapılacak ve harcamanın mühim bölümü para basarak finanse edilecek gibi görünüyor.

Bunda prensip olarak bir sorun yok. Beklenmedik şoklarda böyle yapılıyor. Mesela pandemide de “para basıldı” ve dağıtıldı, Fed ve ECB bilançolarını ikiye katladılar –ki zaten 2008 sonrası dörde katlamışlardı. Yani olabiliyor. Hatta bu kadar yüksek oranda parasal genişlemenin ve uzun süreli düşük faiz patikasına yerleşmenin kapitalizmin yeni ekonomik modelinin bir parçası olduğu bile ileri sürüldü –önümüzdeki hafta “Politik Kapitalizm” dizisinin ikinci yazısında bu konuya değineceğim. Ancak prensipte (gelişmiş ekonomilerde) olabilecek olanla burada fiilen olabilecek olan arasında fark var çünkü ekonomik model de koşullar da farklı. Hızlı yatırım hızlı finansmanı gerektirebilecek gibi görünüyor.

Tüm yazılarını göster