İstanbul'un Kamusal Sanat Alanında Yeni Dönem

ELİF ALTINDAĞ ŞENSES elifa@nb.com.tr

İstanbul, tarihsel ve kültürel zenginlikleriyle dünya çapında tanınan bir metropol. Ancak, çağdaş sanatın kamusal alanlarda yeterince yer bulması, hala büyük bir eksiklik olarak karşımıza çıkıyor. Son yıllarda bu boşluğu doldurmaya çalışan sanatçılar ve projeler, şehrin sanat haritasını yeniden şekillendiriyor. Seçkin Pirim ve Kazım Karakaya gibi sanatçılar, hem eserleriyle hem de kamusal alanlara yaptıkları katkılarla, İstanbul’daki çağdaş sanat anlayışını dönüştürmeye çalışıyorlar.

Seçkin Pirim’in Kamusal Sanatla Buluşan Yolu

Seçkin Pirim, özellikle son dönemde İstanbul’un farklı noktalarında kamusal alanlara yaptığı bağışlarla dikkat çekiyor. Pirim’in en bilinen eserlerinden biri, Kabataş’tan Tophane’ye doğru yürürken karşılaşılan kırmızı “Güneş Saati” adlı heykeli. 21. yüzyılın soyut heykel anlayışını temsil eden bu eser, Nusretiye Camii’nin zarif minaresiyle uyumlu bir diyalog içinde. Pirim, bu eseri bağışlamadan önce, kamusal alanlara sanat eserleri yerleştirmenin önemine sıkça vurgu yapıyordu. İstanbul gibi büyük bir metropolde, çağdaş heykellerin kamusal alanda daha fazla yer alması gerektiğini savunuyor.

Pirim’in bu yaklaşımı, İstanbul Resim Heykel Müzesi’nde düzenlenen ‘Kalıntılar’ sergisiyle de pekişiyor. Sergi, Pirim’in Afrodisias’tan ilham alarak geliştirdiği eserleri içeriyor. Afrodisias, Pirim için çok özel bir yer tutuyor. Dünyanın ilk heykeltraş okulunun burada olması, onun sanata olan ilgisini derinleştiren unsurlardan biri. Bu antik şehirdeki atmosfer, Pirim’in çağdaş heykel anlayışını şekillendiren bir ilham kaynağı olmuş.

Kamusal Sanat ve Halkın Sahiplenmesi

Pirim, halkın sanatla buluşmasının, sadece estetik bir deneyimden öte, bir öğrenme ve sahiplenme süreci olduğunu savunuyor. Kamusal alandaki sanat eserlerinin, halk tarafından benimsenmesi gerektiğine inanıyor. Bu konuda yaşadığı deneyimler, onun sanatına olan inancını pekiştiriyor. Özellikle Değirmendere Belediyesi’nin Ahşap Heykel Sempozyumu’na katıldığı dönemde, halkın sanata olan ilgisini gözlemledi. Başlangıçta, parklarında sergilenen heykellere karşı olumsuz yorumlar yapan yaşlılar, zamanla bu eserleri sahiplenmeye başlamış. Aynı dönüşüm, İstanbul’daki ‘Güneş Saati’ heykeli etrafında da gözlemleniyor. Sosyal medyada sıkça paylaşılan bu eser, gençlerin ilgisini çekiyor ve onların bu eseri sahiplenmesi, Pirim için oldukça anlamlı bir gelişme.

Pirim, halkın sanatla buluşmasının önündeki engelleri aşmak için, kamusal alanda daha fazla çağdaş heykel sergilenmesi gerektiğini vurguluyor. Bu konuda yerel yönetimlerin ve kültür bakanlıklarının da daha fazla sorumluluk alması gerektiğini düşünüyor. Ancak, bunun yanında, sanatın kalitesiz örneklerinin de önüne geçilmesi gerektiğini belirtiyor. Özellikle Anadolu’daki orantısız heykeller ve semboller, halkın sanatla bağ kurmasını zorlaştırabiliyor. Bu nedenle, sanata dair doğru bir rehberlik ve kurulların oluşturulması gerektiğine inanıyor.

Seçkin Pirim’in yanı sıra, İstanbul’da kamusal alanda sanat eserleriyle dikkat çeken bir diğer isim de Kazım Karakaya. İstinye Park İstanbul’daki eserleriyle adından söz ettiren Karakaya, çağdaş heykel anlayışını alışılmışın dışında bir şekilde sergiliyor. İstinye Park’ın iç mekanlarında ve bahçesinde yer alan heykelleri, Karakaya’nın sanatsal dilinin en güçlü örneklerini oluşturuyor. Sanatçı, geyik ve ejderha figürleriyle dikkat çekerken, Osmanlı’nın kat’ı sanatı tekniğini modern bir yorumla eserlerine yansıtıyor. Bu eserler, hem geleneksel hem de çağdaş öğeleri bir arada sunarak izleyiciye derin bir estetik deneyim yaşatıyor.

Kazım Karakaya, Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Bölümü’nden mezun olduktan sonra, heykeltraş Mehmet Aksoy ile çalışarak sanatsal kariyerine yön verdi. İlk kişisel sergisini 2004 yılında İş Bankası Parmakkapı Sanat Galerisi’nde açan Karakaya, son olarak Bozlu Art Project’in Mongeri binasında sergi açtı. Sanatçının eserleri, hem Türk hem de uluslararası koleksiyoncular tarafından ilgiyle takip ediliyor.

İstanbul’da Kamusal Sanatın Geleceği

İstanbul, tarihi ve kültürel dokusuyla çağdaş sanatın kamusal alanlarda daha fazla yer alması gereken bir şehir. Seçkin Pirim ve Kazım Karakaya gibi sanatçılar, bu alandaki eksikliği gidermeye çalışırken, aynı zamanda halkın sanata olan ilgisini artırmayı hedefliyorlar. Kamusal alanda sergilenen eserler, sadece estetik bir değer taşımakla kalmıyor, aynı zamanda toplumsal bir bağ kuruyor. Bu bağ, halkın sanatla tanışması ve eserleri sahiplenmesiyle daha da güçleniyor.

Gelecek yıllarda, İstanbul’da daha fazla çağdaş heykel ve sanat eseriyle karşılaşmamız mümkün. Özellikle sanatçılar ve galeriler, kamusal alanların önemini kavrayarak, bu alanlarda daha fazla proje geliştirebilirler. Kamusal sanatın, halkla buluşarak büyümesi, İstanbul’un sanat dünyasında önemli bir dönüşüm yaratacaktır.

Tüm yazılarını göster