Asansörün kapısı açıldığında saat tam 12.30’du…
18 yaşındaki genç merakla açılan kapıya baktı…
Kapı açıldı ve karşısında “O” vardı…
Kapıda bekleyen 18 yaşındaki çocuk bugün dünyanın en ünlü modern sanatçılarından Jeff Koons…
Bu hikayeyi bana önceki akşam Suzan Sabancı’nın yalısında verilen davette anlattı.
Dün de çok ilginç bir Lady Gaga hikayesi dinledim dünyanın en önemli modern sanatçılarından biri olan Koons’dan…
Bu pazar günü size, son zamanlarda İstanbul’da gördüğüm en şaşırtıcı ve önemli toplantısının açılış davetini ve ilk gününü anlatacağım.
BU İSİMLER BÖYLE BİR DÖNEMDE İSTANBUL’DA NASIL BİR ARAYA GETİRİLEBİLMİŞ
İstanbul'74 Kültür ve Sanat Festivali 15’inci yılı dolayısıyla inanılmaz bir sanatçı ve tasarımcı topluluğunu İstanbul’da bir araya getirdi.
Önceki gece Kültür Festivali’nin açılış daveti vardı.
Ertesi gün İstanbul Modern’de yapılan panelde konuştular.
Konu bütün dünyanın bugün en çok konuşulan yeni olgusu…
“Gerçek…”
PİCASSO BUGÜN YAŞASAYDI ESERİ KAÇ DOLARDI, JEFF KOONS’UN ESERİ KAÇ DOLAR?
Jeff Koons bugün yaşayan modern sanatçılar arasında, eserleri en pahalıya satılan sanatçı.
Geçen gün yazmıştım.
Rabbit (Tavşan) adlı eseri 2019’da 91 milyon dolara satılmış.
Ne anlama geldiğini şöyle bir örnekle anlatayım:
Picasso yaşarken en pahalıya satılan tablosu “Cezayirli Kadınlar” 1057 yılında 212 bin dolardı.
Bugünün değeri ile 2.45 milyon dolar ediyordu.
O tablo, Picasso öldükten sonra bugünkü değeri 179 milyon dolar.
Jeff Koons, daha yaşarken bir eseri 91 milyon dolara satıldı.
Tabii ki bu karşılaştırma çok doğru değil.
Çünkü bugün modern sanat pazarı çok daha büyük. Sadece bir fikir vermek için yazdım.
O GÜN ASANSÖRDEN ÇIKAN KİŞİ SALVADOR DALİ’YMİŞ
Suzan Sabancı’nın evinde Jeff Koons’la yarım saat kadar sohbet ettik.
Yanımızda Financial Times Gazetesi'nin bu yıl görevden ayrılan CEO’su John Ridding vardı.
Jeff Koons, yazının başında aktardığım asansör hikayesini orada anlattı.
1973 yılında, 18 yaşındayken Salvador Dali’nin New York’a geldiğini öğrenmiş.
ST REGİS OTELİ'NİN SANTRALINI ARAYIP "BANA BAY DALİ’Yİ BAĞLAYIN" DEDİM
Her zamanki gibi St. Regis Oteli'ndeymiş.
Gerisini onun ağzından aktarıyorum:
“Çocukluğumdan beri en hayran olduğum sanatçıydı. Bütün cesaretimi toplayıp St. Regis Oteli'nin santralını arayıp ‘Bay Dali ile görüşmek istiyorum' dedim. Hiç umudum yoktu ama denedim. Beni odasına bağladılar. Ve Dali kendisi açtı telefonu. Biraz kekeleyerek kendimi tanıttım ve 'Sizinle mutlaka tanışmak istiyorum' dedim. Düşünebiliyor musunuz 18 yaşında bir çocuğum. Hiç umudum yoktu.
“PEKALA SAAT 12.30’DA OTELİN LOBİSİNE GEL” DEDİ
‘Pekala saat 12.30’da St Regis Oteli’nin lobisine gel’ dedi.
“Şaşkınlığım ve sevincimden yerimde duramıyordum.”
Tam 12.25’de otelin lobisine gitmiş. Saat tam 12.30’da asansörün kapısı açılmış ve “Dali karşımdaydı” diyor.
Dali 1904 doğumlu…
Koons 1955…
Aralarında yarım asır fark var.
Dali şöhretinin doruğuna. Koons ise daha hayatının başında.
YANINDA AMANDA LEAR VARDI VE BANA SURREALİZMİ ANLATTI
“Bana çok sıcak davrandı. Surrealizme çok hayrandım. 'O zaman gel seninle MOMA’ya gidelim sana orada anlatayım' dedi. Gittik, orada onun sergisi vardı. Ama başka sürrealist ressamların da tabloları vardı. Bana onları anlattı…”
ChatGBT’de bir arama yaptım. Koons’la Dali’nin karşılaştığına dair hiçbir bilgi yoktu.
Meğer karşılaşmışlar.
Dali’nin yanında Amanda Lear varmış…
Amanda Lear’la Dali’nin ilişkisi 20’inci Yüzyıl sanat tarihinin ilginç hikayelerinden biridir.
Dali’nin eşi Gala öldükten sonra onun yanında en uzun süre kalan kadın arkadaşıydı.
Böylece 20’inci Yüzyıl sanat tarihine ait bir başka ilginç buluşmayı da Jeff Koons’un ağzından bizzat dinlemek de bana nasip oldu.
DÜN SAĞIMDA JANE BIRKIN’İN KAZI SOLUMDA İSE GENÇ BİR HİP HOP EFSANESİ OTURUYORDU
Dün sabah Koons’un İstanbul Modern Müzesi'nin salonunda yaptığı konuşmayı izledim.
Sağ tarafımda Jane Birkin’in sanatçı kızı Lou Doillon oturuyordu.
Sol tarafımda ise Hip Hop dünyasında en ilgimi çeken sanatçılardan biri olan Kid Cudi vardı.
O da, bir şarkısı sadece Spotify’da 1.5 milyar kere dinlemiş sanatçı.
SANAÇILAR THY VE BEBEK OTELİ’NDEN ÇOK MEMNUNLAR
Kid Cudi çok sempatik.
Toplantı öncesi bir süre sohbet ettik.
THY ile gelmiş.
Hepsi Bebek’te Stay Otel'de kalıyorlar ve çok sevmişler oteli.
Koons, “Eşim penceremizden gelen ışığı çok sevdi” diyor.
Hepsi de İstanbul’u çok sevmişler.
O an anladım ki Demet Müftüoğlu Eşeli ve Alphan Eşeli çifti Türkiye için muazzam bir iş başarmışlar.
Bütün bu insanları bir araya toplamak gerçekten mucize…
İSTANBUL’DAN MÜTHİŞ BİR KARE KOONS KONUŞUYOR KID CUDİ DİNLİYOR
Dün sabah Koons konuşurken bir kare fotoğraf çektim.
Modern sanatın en büyüklerinden Koons konuşuyor, yeni Hip Hop’un en büyüklerinden Kid Cudi onu dikkatle dinliyor.
Ve sahnede moderatör olarak da yine ünlü bir tasarımcı olan Timothee Verrecihia var.
BİR GÜN LADY GAGA ARADI VE BENDEN ŞUNU İSTEDİ
Koons bildiğimiz bir olayın perde arkasını da anlattı.
Meğer o da benim gibi Lady Gaga hayranıymış.
Lady Gaga bir gün onu aramış ve “ARTPOP” adlı albümünün kapağını onun tasarlamasını istemiş.
ARTPOP, Lady Gaga’nın kariyerinde sadece müzik değil, aynı zamanda onun sanatla pop kültürünü birleştirmeyi amaçlayan bir manifestosu sayılıyor.
LADY GAGA’YI MAVİ KÜRE İÇİNDE VENÜS OLARAK TASARLAMAK
Lady Gaga’yı, mavi bir küreyle Venüs olarak tasarladı.
Lady Gaga da albüm sürecini “Bir Koons heykeline dönüşme deneyimi” olarak anlattı hep.
O BUNU ANLATIRKEN SALONDA AYNI ALBÜMÜN TASARIMINDA ÇALIŞAN İKİ SANATÇI DAHA VARDI
Dün salonda onu dinleyenler arasında Lady Gaga’nın o albümünün tasarımında çalışan Hollandalı video, müzik klibi ve fotoğraf sanatçıları Inez&Vinooth da vardı.
Onlar bugünkü oturumda “Dijital Çağda Gerçek” kavramı üzerine konuşacak.
ROLLİNG STONES VE 'LOU REED' ALBÜMÜNÜN TASARIMCISI DA AYNI SALONDAYDI
Bitmedi.
Jeff Koons bunu anlatırken, salonda O'nu büyük bir müzik albümü kapağı tasarımcısı Stefan Sagmeister de dinliyordu.
Lou Reed’in, Rolling Stones’un albümlerini tasarlayan sanatçı…
Koons’dan sonra konuşmak üzere sahneye o çıkıyordu.
Doğrusu küçük bir salona bu kadar müzik hikayesinin sığmasına şaşırdım.
Benim için dün İstanbul Modern’deki o salon, tarihe geçmiş bir müzik olayının bütün hikayesini anlatıyordu sanki.
JANE BIRKIN’İN KIZINI GÖRÜNCE BLOW UP FİLMİNİ HATIRLADIM
Oradan başka güzel bir sohbete geçtim.
Lou Doillon’la konuştum.
Çoğu insan onu “Jane Birkin’in kızı” olarak tanıyor ama Doillon iyi bir şarkıcı.
Aynı zamanda fashion alanında ve sinemada tanınmış bir kadın.
Ona bakarken, üniversite yıllarımın sonlarında beni en çok etkileyen filmlerden biri olan Antonioni’nin “Blow Up” filminde annesinin hallerini hatırladım.
MAÇAKIZI’NIN SAHİBİ İLE ARIELLE DOMBASLE SOHBETİ
O sırada yanımıza Maçakızı’nın sahibi Sahir Erozan geldi.
Doillon’la ortak bir tanıdıkları çıktı.
Fransız şarkıcı Arielle Dombasle. Aynı zamanda felsefeci Bernard-Henri Levy’nin eşi.
Yıllar önce onu Bodrum’da Maçakızı’nda dinlemiştik.
TÜRKİYE’NİN ÜÇ ÜNLÜ GASTRONOMUNLA BARDA
Oradan Sahir’le evin barına geçtik.
Yanımıza Türkiye’nin iki Michelin’li tek şefi olan Fatih Tutak geldi.
Biraz sonra Lucca’nın sahibi Cem Mirap gelince sohbet bir gastronomi paneline dönüştü.
Tutak önceki hafta Milano’da “En İyi Şefler Ödülleri” töreninde çift bıçak unvanı kazandı.
Aynı törende bıçak ödülü alan bir başka şefimiz de Seraf’ın şefi Sinem Özler’di.
GEÇEN HAFTA LONDRA’DA İKİ MİNİ FENERBAHÇE ZİRVESİ
Açılış davetine Fenerbahçe’nin eski Yönetim Kurulu Üyesi Önder Fırat’ın teknesiyle geldik.
Yolda tabii ki biraz Fenerbahçe sohbeti yaptık.
Geçen hafta Londra’da eski Başkan Aziz Yıldırım’la birlikteymiş.
Biz biraz Aziz Bey döneminin “Eski Fenerbahçe’si” takımıyız.
Kalbimiz hala ve hep Fenerbahçe için atıyor.
Bir hafta önce de Londra’da iki Fenerbahçeli ile birlikteydim.
Ergun Özer ve Hamdi Akın’la sohbet ettik.
Her ikisinle de neler konuştuğumuzu anlatamam ama şunun garantisini verebilirim:
Ne eski Başkan Ali Koç’un ne de yeni Başkan Sadettin Saran’ın aleyhine tek kelime etmedik Önder Fırat’la.
Allah için Ergun Özen’le Hamdi Akın da ne Aziz Bey, ne de Sadettin Saran’la ilgili tek kelime kötü bir şey söyledi.
SON GÜNLERDE İSTANBUL’UN YÜKSELEN MEKAN SAHİBİ
Davette son günlerde İstanbul gecelerinin en gözde insanlarından biri haline gelen Menderes Utku’ya rastladım.
Açtığı Club House şu sıralar çok gözde. Yeni bir konsept ve çok başarılı oldu.
Onun içindeki “Indochine” ile “Backyard” restoranları da çok gözde.
Utku çok ilginç ve bence bütün mekanlar için çok önemli gözlemler anlattı.
Bence mekan işletmeciliği konusunda ders olarak okutulacak şeylerdi.
Tabi sadece sohbet olarak anlattı.
SUZİ X VE LONGEVITY’NİN LANSMAN GECESİ ORADA YAPILDI
Geçen akşam orada Suzan Sabancı’nın “Longevity” konsepti içinde tasarladığı yeni bakım ürünü “Suzi X’in” lansmanı yapıldı.
Son zamanlarda az gördüğüm güzel bir kalabalık vardı davette.
Küba’nın giderek yükselen cilt bakımı araştırmaları ve ürünlerine dayalı yeni bir ürün bu.
Küba’yı çok iyi bilen ve cilt bakımı alanında Küba kökenli ürünleri Türkiye’de tanıtan Gökhan Eşeli ile başladılar bu işe.
Şimdilik kadın ve erkek yüz bakımı ürünün çıkardılar.
Bu, Suzan Sabancı’nın bankacılık dışındaki ilk şahsi girişimi.
Böylece “luxury” alanına girdi.
ŞU 15 YILDA KİMLERİ BİRAYA GETİRMİŞLER ŞAŞIRDIM
Son alarak Alphan Eşeli ve Demet Müftüoğlu Eşeli’yi anlatmam lazım.
İkisinin oluşturduğu “İstanbul'74” bence bir mucize…
İnanamayacağım insanları bir araya getirmeyi başarıyorlar.
Dünkü toplantıdan önce 15 yılla ilgili bir tanıtım videosu gösterdiler.
Kimler gelmemiş ki bu toplantılara…
Harvey Keitel, Tilda Swington, Christen Dunst, Gore Vidal, Zaha Hadid, Terry Gilliam, Stephen Frears, Tracey Emin…
GALİBA İSTANBUL KAYBETTİĞİ CAZİBESİNİ YENİDEN KAZANIYOR
Türkiye’de yaşadığımız bütün olumsuzlukların birbirine ardına geldiği şu günlerde bu toplantı bana çok iyi geldi.
İstanbul 2010’a doğru giderken dünyanın en önemli modern sanat merkezlerinden biri haline gelmişti.
Ama daha sonraki yıllarda yaşadığımız travmalar döneminde bu cıvıltısını kaybetti.
Mustafa Taviloğlu ve Ahmet Güneştekin’in Feshane’deki sergileri, Güneştekin’in Roma Modern Sanat Müzesi’ndeki başarısı, arkasından Contemporary İstanbul ve İstanbul Bienali, şimdi bu toplantı…
Şimdi şehir sanki yavaş yavaş eski havasını tekrar bulmaya başlıyor.