Kervan yolda düzülmesin

Servet YILDIRIM Ekonominin Halleri

Maliye ve Hazine Bakanı Mehmet Şimşek geçen hafta Uludağ Ekonomi Zirvesi’nde konuştu. Toplantıda yoktum ama konuşmayı hem televizyonlardan dinledim hem de ekonomim.com’dan takip ettim. Kapsamlı bir konuşmaydı. Geleceğe dair ipuçları sunuyordu. Bu konuşmanın hemen ardından uzun yıllar kamuda önemli görevlerde de bulunmuş bir dostumun gönderdiği makalesini okudum. Birbirini tamamlıyorlardı.

Mehmet Şimşek’in konuşmasından benim özellikle dikkatimi çeken bazı noktalar vardı. Paylaşayım:

- Şimşek diyor ki; “Dezenflasyona geçiş için para politikasında bir normalleşme süreci gerekiyordu, bunu şu anda Merkez Bankamızın ifadesiyle başarmış durumdayız.”

Aslında son birkaç aydır para politikasında bir normalleşme başladı. TCMB bilançosunu yakından takip eden ekonomistlerle de konuştum. Benzer bir kanı onlarda da var. Bilanço büyümesi yavaşladı ve yataya geçti. Swap işlemlerin hacminde son iki ayda gerileme var. Faizler yükseldi, para politikasının etkinliği biraz daha arttı. Ama yeterli mi? Buradaki kritik nokta bilançodaki toparlanmanın devam etmesi ve likiditenin çekilmesi olacak. Likidite çekildikçe para politikasının da etkinliği artacaktır. Likidite bolken ne kadar faiz yükseltirseniz yükseltin olmuyor. 

- Şimşek diyor ki; “Dezenflasyonu destekleyecek ilave adımlar atacağız, daha çok maliye politikası ve yapısal reformlar alanında olacak.

Şimşek’in bahsettiği dezenflasyonu destekleyecek adımlar neler olabilir? Aslında kendisi de ipucu veriyor “Enflasyonu sıkı para, maliye politikası, hedeflerle uyumlu bir gelirler politikası, yapısal dönüşüm ve verimlilik artışı ile düşüreceğiz, sonuçları yılın ikinci yarısında almaya başlayacağız,” diyor. 

Baktığımız başlıca iki alan var. Kamu harcamaları hep yakınma konusu olmuştur ama son birkaç yıl çok daha belirgindi. Kamu bu dönemde neredeyse “yarın yokmuşçasına” harcamıştı. En büyük sapma personel giderlerinde görünüyor. Cari ve sermaye transferlerinde de sapma söz konusu. 2015 yılında 3,4 milyon olan kamuda çalışan sayısı 2023 sonunda 5,1 milyona ulaştı. Bir de normal ve erken yaşta emekli ettiklerimiz var. Kamudaki bu genişlemenin durması gerekiyor.

Aynı şekilde taşıt ve benzin alımı gibi harcamalarda da kısıntı yapılmalıdır. Sosyal güvenlik harcamaları Türkiye’nin önümüzdeki dönemde başını artarak ağrıtmaya devam edecek. Görev zararları artıyor, bunların önüne geçmek lazım.

Şimşek’in “Harcamaların gözden geçirilmesi bir süreç işi, tasarruf konusunda çalışmalarımızı nihai bir noktaya getirdik, yakında bazı hususları paylaşacağız ve gereken adımları atacağız" demesi bu konuda ciddi hazırlıklar olduğu beklentisi yaratıyor. Umarız dağ fare doğurmaz. 

Gelir tarafında ise yeni vergi ya da servet vergisi gibi öneriler var ama harcama kontrolü yapmadan bu alanlara yönelmek doğru değildir. “Vatandaş çalışsın, kazansın ve vergi ödesin; devlet ise harcasın” doğru bir yaklaşım değil. Gelir tarafından istisnalar düzenlenebilir, kayıt dışılıkla mücadele artırılabilir. Vergilenmeyen alanlara yönelinebilir. Ve en önemlisi tahakkuk eden vergilerin etkin tahsilatı yapılmalıdır. Biz ne yazık ki peş peşe vergi afları ile vergi ödeme disiplinini bozduk. İstediğiniz kadar vergi çıkarın, eğer tahakkuk edeni tahsil edemiyorsanız o vergi yok hükmündedir. 

Eski bürokrat arkadaşım haklı olarak uyarıyor: “Bütçenin harcama tarafında mali kuralla başlamak lazım. Ödenek kalemlerinden yeterli önlem çıkmaz. Bu seneki açığın yaklaşık yüzde 3,7-4 kadarı deprem harcamalarından kaynaklanıyor. Onlarda kesintiye gidilemez. Ayrıca uzmanlar, personel ve sosyal güvenlik harcamalarında yüzde 2’nin üstünde sapma tahmin ediyorlar. Enflasyon ve enflasyon hedeflemesi uygulaması sonucunda bütçe gelirlerinde de yüzde 1,5 civarında artış bekliyorlar. Kısacası, bütçe bu yıl toplamda milli gelirin yüzde 6-7’si civarında bir açık verecek. Sıkılaşacak hali yok. Kamunun borçlanma baskısı artacak.” 

- Şimşek diyor ki; “OVP'yi güçlü bir şekilde uyguluyoruz, program çalışıyor, arzulanan sonuçları veriyor, programı güçlendireceğiz, Türkiye'nin makroekonomik sorunlarını çözmekte son derece kararlıyız.

Para politikası sıkılaşıyor ve sadeleşiyor. Kredi politikasında da sıkılaşma var. OVP’de bahsedilen maliye politikasındaki sıkılaşmaya yönelik niyeti de görüyoruz. Ancak önemli olan bir başka boyut daha var: Üretime yönelik önlemler. Deneyimli bürokrat dostum da bu noktaya dikkat çekiyor: “Türkiye’de üretimin yetersiz ve dışa bağımlı olduğunu artık çoğunluk biliyor, tartışmıyor. Konu enflasyonla mücadele açısından da önemli. İthalat ne kadar azaltılırsa, döviz kurunun maliyetlere ve fiyatlara etkisi o kadar azalacak. Böylelikle bir yandan enflasyonun artış hızı düşerken öte taraftan dövizle borçlanma gereği azalacak ve ekonomide önemli bir rahatlama yaşanacak. O zaman uygulanmakta olduğu iddia edilen ve parasal yanı dışında pek bilinen yanı olmayan “programın”, eğer varsa, üretime yönelik önlemler ayağını daha açık anlatmakta yarar var.” 

- Şimşek diyor ki: “Geçici olarak büyümede yavaşlama olabilir ama hem büyüme potansiyeli güçlenecek hem de büyüme performansı dünyaya oranla orta-uzun vadeli perspektifte çok güçlü şekilde seyretmeye devam edecek.

Doğrudur; eğer enflasyon düşerse büyüme ilk anda yavaşlar ama orta ve uzun vadede hızlanır. Büyüme ve enflasyon birbirinin alternatifi değildir. Aksine fiyat istikrarı sürdürülebilir büyümenin ön koşuludur. Bunun iyi bir örneğini 2001 krizinden sonra gördük. Türkiye Derviş ekibinin hazırladığı güçlü dezenflasyon programı sayesinde hem enflasyonu düşürdü hem de kesintisiz makul bir büyüme dönemi yakaladı. 

- Şimşek diyor ki; “Türkiye'nin dış kaynak ihtiyacı azalıyor.

Dış kaynak ihtiyacımız hala sürüyor Halen 68 milyar dolarlık swap yükü ve gelecek 12 ay içinden ödenmesi ya da döndürülmesi gereken 90 milyar dolarlık kısa vadeli borç yükü var. 

- Şimşek diyor ki; “Programın güçlü uygulanmasının devamıyla birlikte Türkiye'nin kredi notuna artış geleceğine inanıyorum."

Doğrudur güçlü program ve doğru uygulama şu anda çok düşük olan notumuzun artmasına yol açabilir. Ama 2021’de olduğu gibi politikalarda meydana gelecek ani bir rota değişikliğinin ise not düşüşüne yol açacağı unutulmamalıdır.

Kısacası, son yıllarda ağır darbeler alan Türkiye ekonomisi önemli bir dönemeçten geçiyor. Arkadaşımın dediği gibi “Alınması düşünülen önlemlerin şimdiden bir bütünsellik içinde açıklanması gerekir. Bu tür programların en tehlikeli uygulaması ‘Kervan yolda düzelir’ anlayışlarıdır.

Tüm yazılarını göster