Kısa süreli menfaatlere uzun süreli kazançlar feda edilmemeli

Prof.Dr. Burak ARZOVA EKONOMİDE GÖRÜNÜM

Günler hızla ilerliyor. Geriye dönüp baktığımızda bazı olayları kolayca unutuyoruz.

Örneğin 2022 yılının ilk çeyreğine kadar Amerikan Merkez Bankası’nın (Fed) Federal Fonlama Oranını sıfır civarında tuttuğunu çok az kişi hatırlıyor olabilir. Üstelik o dönemde Fed ekonomiyi canlı tutmak adına milyarlarca dolarlık tahvil alımı da gerçekleştiriyordu. Bütün bunlar olurken ABD enflasyonu son 40 yılın en yükseğine doğru yol almıştı.

Yine geçmişe baktığımızda bugün sözlü yönlendirme konusunda benim de hayranlıkla baktığım Fed’in yükselen enflasyon karşısında bir şeyler yapmaya ikna olması epey uzun zaman aldı. Piyasa Fed’i önlem almaya epeyce zorladı. Sonunda ikna olup faiz artırımına başlaması 17 Mart 2022 tarihindeki 25 baz puanlık faiz artışı ile başladı ve 2023 yılının sonuna geldiğimizde yüzde 0,25 – 0,50 aralığı ile başlayan faizlerin yüzde 5,25 – 5,50 aralığına geldiğine tanık olduk.

Faiz artırımında geciken Fed, Başkan Powell’ın söylemlerinde adeta piyasalardan özür diledi. Enflasyon işinin şakaya gelir yanı olmadığını Fed yaşayarak test etti. Sonrasında Başkan Powell’ın hemen hemen her konuşmasında fiyat istikrarının önemine vurgu yaptığı söylemlere şahit olduk.

Akıllarda yer eden konuşmalarından biri 2022 yılında Jackson Hole toplantılarında yaptığı konuşmaydı. Bu konuşmasında fiyat istikrarı olmadan, ekonomi kimse için doğru çalışmaz. Fiyat istikrarı olmaksızın, herkese fayda sağlayan sürekli ve güçlü bir işgücü piyasası koşulları dönemi elde etmeyeceğiz’ demişti.

Enflasyon en çok sabit ve dar gelirli kesimi etkiliyor. Gelir dağılımını bozucu etkisi o kadar kuvvetli ki sonradan bozulan gelir dağılımını toparlamak ya mümkün olmuyor ya da büyük kaynak gerektiriyor. Bence en önemli etkilerinden biri de borç alan ve verenler üzerinde yarattığı etki. Yüksek enflasyonun hüküm sürdüğü yerlerde borç alan kazançlı çıkarken, borç veren ya da parasını mevduatta tutan zararlı çıkabiliyor. Borç veren zarar etmemek adına ya borç vermek istemiyor ya da borcun zaman değerini ve geri ödenme riskini de dikkate alarak yüksek faiz oranları istiyor. Bu da üretimin yavaşlamasına, yavaşlayan üretim üzerinden istihdam kaybına, maliyet hesabı yapılamadığı için gerektiğinden fazla fiyatlamaya ve fırsatı değerlendirmek adına aşırı kâr hırsına sebebiyet veriyor. Aşırı kâr hırsı ise yeni bir enflasyon dalgasını doğuruyor. Bu süreci başkaca etkilerle zenginleştirebilirsiniz. Fakat döngünün kırılabilmesi için fiyat istikrarına yeniden dönmek ve burada kalıcı olmak temel şart.

ABD piyasalarından gelen faizin indirim sürecinin Mart 2024’de başlayacağı ve yıl içerisinde 5 ila 6 faiz indirimi yapılacağı beklentisini 31.Ocak.2024 tarihinde Fed Toplantısı sonrası basın açıklamasında Başkan Powell, "faiz oranlarını düşürme sürecini başlatmak son derece önemli bir karar ve bunu doğru yapmak istiyoruz. Enflasyon konusunda çok ilerleme kaydettik. Sadece işi sürdürülebilir bir şekilde yaptığımızdan emin olmak istiyoruz. Komitenin Mart toplantısı sırasında bir güven seviyesine ulaşmasının muhtemel olduğunu düşünmüyorum” diyerek kırmıştı.

Açıkça Mart’ta faiz indirimi olmaz demişti. Ancak bu kez beklentiler son gelen ABD enflasyonu ve çekirdek enflasyon rakamları ile iyiden iyiye kırıldı. Son gelen rakamlar faiz indirimi olmayacağını ima etmiyor. Zaten çok da kötü gelmediler. Peki, bu neden moraller bozuldu?

ABD'de enflasyon Ocak 2024’te aylık yüzde 0,3, yıllık yüzde 3,1 olarak tahminlerin üzerinde gerçekleşti. Tahminlerle gerçekleşme arasındaki fark çok düşük. Belli ki asıl moral bozukluğu çekirdek enflasyon tarafında yaşandı. Çekirdek enflasyon son 8 ayın en hızlı artışını kaydetti.

Çabuk girilen iyimserlik havası, Fed’in enflasyonla mücadelesinin daha bitmediğini, zorlu bir süreç içinde olunduğunu ve faiz indirimlerinin kısa sürede başlamayacağını ima etti. Zaten özellikle hizmetler sektöründeki fiyat artışlarının yapışkanlığı konusu sürekli üzerinde vurgu yapılan bir husus olmasına karşılık gelen veri piyasaları gerçeklerle yüz yüze bıraktı.

Beklentiler teker teker kırılıyor. İlk faiz indirimi beklentisi Haziran ayından Temmuz ayına ötelenmiş durumda.

Fed takvimine baktığımızda Temmuz 30-31, Eylül 17-18, Kasım 6-7 ve Aralık 17-18 olmak üzere 2024 yılsonuna 4 toplantı olduğunu görüyoruz.

Aralık 2023 toplantısında FOMC üyelerinin 2024 yılı için en az 3 faiz indirimi öngörüsüne yaklaşılmış gözüküyoruz. Piyasanın aşırı iyimser bakışının törpülenmesi açısından gelen son enflasyon verisi belki de en fazla Fed üyelerini sevindirmiştir.

Tüm bu yaşananlardan bizim açımızdan alınacak dersler olduğu aşikâr

Özellikle sıkı duruşun uzunca bir süre devam etmesi, enflasyonla mücadele sürecinde kararlı duruşun her ne sebeple olursa olsun akamete uğratılmaması, faiz indirimine başlamak için aceleci olunmaması, piyasa baskısına boyun eğmemek gerektiği, aksi takdirde enflasyonun kesin olarak yenilgiye uğratılmadan yapılacak bir faiz indiriminin sonrasında yeniden enflasyona neden olabileceği hususunda herkesin farkında olması gerekiyor.

Bence işin Merkez Bankası tarafından yapılacak kısmı büyük oranda gerçekleştirildi. Elbette daha yapılacak işler var ancak bundan sonra top biraz da bizlerde. Kısa süreli menfaatlere uzun süreli kazançlar feda edilmemeli. Beklentileri gerçeklerle sınırlı tutmak gerekiyor.

Burada en büyük görev ise siyaset kurumuna düşüyor. Merkez Bankası’nın ne kadar sıkı durabileceği kendilerine tanınan alanla sınırlı. Israrla Merkez Bankası başkan ve yönetiminin görevden alınmasını zorlaştıran düzenlemeden kaçınmak, bu konfor alanının kaybedilmeme isteğini ortaya koyduğunu düşünüyorum.

Siyaset özellikle iş dünyasından gelecek baskı için tampon görevi üstlenmeli. Kendisi tek başına bir baskı unsuru olmamalı. Ve bu sefer işi olağan akışına bırakıp müdahale etmemeli.

Eğer amaç gerçekten enflasyonla mücadele ise Merkez Bankası’na yardımcı ve destek olmalı.

Tüm yazılarını göster