Küresel çalkantı büyürken Türkiye ne yapacak?

Osman ULAGAY DÜNYA GÖZÜ

Küreselleşmenin ve dijital devrimin dönüştürdüğü bir dünyada şu anda yaşanmakta olan büyük çalkantının her gün yeni bir oluşuma yol açabildiğini, bugün çektiğimiz fotoğrafın yarın anlamsız hale gelebildiğini görüyoruz. Böyle bir ortamda yarın neler yaşayabileceğimizi düşünmek bile anlamsız gelebiliyor bazen.

Bugün gelinen noktayı anlatmak için çalkantı sözcüğünü seçerken biraz tereddüt ettim ama pek çok taşın birden yerinden oynadığı bir süreci ifade etmek için daha iyi bir sözcük bulamadım. Bu çalkantının sonucunda taşların nasıl yeniden şekilleneceğini bugünden kestirmenin kolay olmaması da bu tercihimde rol oynadı galiba.  

Çalkantıyı tetikleyen gelişmeler 

Bugün tanık olduğumuz küresel çalkantıya yol açan gelişmeleri sayacak olursak şöyle bir sıralama yapabiliriz:

  • Kapitalizmin küreselleşmesi sayesinde büyük bir atılım yaparak dünya ekonomisinin iki numaralı oyuncusu haline gelen Çin’in Batı’nın küresel hegemonyasını sınırlamak ve kendi ekonomik sistemini öne çıkarmak istemesi.
  • Bir zamanlar ABD’nin dünyadaki tek rakibi konumunda olan Rusya’nın lideri Putin’in yeniden güçlü bir konuma gelmek için etki alanını genişletmek istemesi ve bunun için savaşı bile göze alması.
  • ABD’nin ekonomik gücünü korurken bir zamanlar dünyaya yön veren siyasi gücünü kendi hataları nedeniyle kaybetmesi.
  • Kapitalizmin küreselleşmesinin ve dijital devrimin ABD ve diğer Batı ülkelerinde emekçi kesimin yaşam standardını olumsuz etkilemesi ve bu kesimlerin Trump gibi popülist liderlerin peşine takılarak liberal demokrasiyi tahrip etmeyi bile göze alması.
  • Kasımdaki ara seçimler öncesinde demokrasinin geleceği tartışılıyor ABD’de.
  • Macaristan ve Polonya gibi ülkelerde de liberal demokrasiye alternatif oluşturmaya çalışan popülist liderlerin iktidara gelmesi.
  • Son olarak İtalya örneğinde görüldüğü gibi aşırı sağı temsil eden liderlerin iktidara gelmesi ve Avrupa Birliği içinde çıban başı oluşturması.  

 2022 yılında bu tür gelişmelerin dünya gündemine giderek daha fazla damga vurmaya başladığını görüyoruz.

Büyüyen eşitsizlik popülizmi besliyor  

Dünyadaki çalkantıyı besleyen faktörler arasında, bugünkü dünyanın benimsediği  ekonomik düzenin gelir ve servet eşitsizliğini büyük ölçüde artırması da önemli bir rol oynuyor. Credit Suisse bankası tarafından yayınlanan Dünya Servet Raporu’nda yer alan son veriler küresel zenginlerin servetinin 2021 yılında %9,8 artarak 463,6 trilyon dolara eriştiğini gösteriyor.

Öte yandan ABD Merkez Bankası’nın hızla tırmanan enflasyonu aşağı çekmek için faizleri kararlı bir şekilde artırmaya başlaması dünyanın başlıza rezerv parası olan ABD dolarının hızla değer kazanmasına ve Çin dahil birçok ülkenin parasının ciddi biçimde değer kaybetmesine yol açtı. Bu gelişme birçok ülkeyi parasının değerini korumak için önlem almaya zorladı, çok sayıda ülke faiz artırmak zorunda kaldı.

Türkiye sanki farklı evrende

Dünyada bu kaygı verici gelişmeler yaşanırken Türkiye sanki başka bir evrende yaşıyor. Ekonomik istikrarı koruması için faiz artırması gerekirken inadına faiz düşürerek dünyanın enflasyon şampiyonu olmayı marifet sanıyor, Türkiye Türk lirasını dünyanın en çok değer kaybeden parası haline getiren anlayışın kurbanı oluyor. Şu anda vahşi bir seçim ekonomisi uygulayarak gelecek yıl yapılması beklenen seçimleri kazanmaktan başka bir şey düşünmüyor Türkiye’yi yönetenler.    

Tüm yazılarını göster