Medeni insanlar, boşanırken de anlaşabilir, aile arabuluculuğu geliyor

Arb. Dr. Umut Metin

Türkiye Arabulucular ve Arabuluculuk Merkezleri Sözcüsü

Türkiye’de arabuluculuk, boşanma davalarına da geliyor. Yeni düzenleme ile eşler, nafaka, velayet ve mal paylaşımı gibi konularda mahkeme yerine arabulucu huzurunda anlaşarak daha hızlı, daha az yıpratıcı ve toplumsal barışı destekleyen bir çözüm bulabilecek.

Ülkemizde arabuluculuk, 2013 yılından beri uygulanmaktadır. Arabuluculukta temel kanun, Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’dur. Geçen 12 yıllık sürede arabuluculuk sayesinde yargıda iş yükü önemli ölçüde azaltılmıştır. Özellikle 2018 yılı arabuluculuğun davadan önce zorunlu bir aşama olarak tercihi ardından arabuluculuk, milyonlarca olası davayı engelleyen başarılı bir kurum olarak kendini gösterdi.

Arabuluculuk toplumsal barışı destekliyor

Arabuluculuk uygulamaları kapsamında işçi-işveren, aralarında ticari ihtilaf bulunan tacirler, üretici-tüketici, miras paylaşımında problem yaşayan mirasçılar gibi pek çok menfaat kutupları arasında barış ve anlaşma sağlanmıştır. Arabuluculuğun dava şartı olarak uygulandığı alanlardan olan kira ve ortaklığın giderilmesi (izale-i şuyu) uyuşmazlıkları toplumun geniş kesimlerini ilgilendirdiğinden, arabuluculuğun bu alanlardaki uygulama tercihi isabetli olmuştur.

Davanın kazananı ve kaybedeni olur, arabuluculukta ise iki tarafta kazanır

Dava sonucunda verilen kararlar ile taraflardan biri kazanırken diğeri kaybetmektedir. Demek ki adalet denilen sonuç en azından bir tarafı mutlaka üzmektedir. Arabuluculukta ise her iki tarafın da anlaşması sonucu, masadan taraflar kazanarak ayrılmaktadır. Bu durum, tam bir rızalaşma ve ortak menfaatte buluşma halidir. Şimdi ise bu güzel uygulamanın toplumun en küçük, en kıymetli birimini oluşturan aile ilişkilerine getirilmesine yönelik yasal çalışmalar yapılmaktadır. Bu yöndeki çalışmaları, içinde bulunduğumuz yılın da “Aile Yılı” olarak ilân edilmesi nedeniyle zamanlama olarak da anlamlı buluyoruz. Ülkemizin her bölgesinde aile mefhumu değerlidir ve bu değer korunmalıdır. Bu haliyle arabuluculuğun Türk aile yapısını koruyan bir kurum olduğu dikkatlerden kaçmamalıdır.

İnsanlar kolaylıkla anlaşarak evlendiği gibi anlaşarak da kolayca boşanabilmelidir

Aileyi korumak, insanların uyum sağlayamadığı bir tabloda evliliğe zorla devam etmesini beklemek değildir. Evlenmek kadar boşanmak da son derece olağan bir hadisedir. Taraflar anlaşarak bir araya gelebildiği gibi, anlaşarak ayrılabilmelidir de. Aksinin kabulü halinde toplum evlilikten de kaçınır, olası bir anlaşmazlıkta boşanmanın zorluğuna maruz kalmamak adına aile kurmaktan çekinir.

Evlenme merasimindeki mutluluğun, boşanma anında ağır yara almaması temin edilmelidir. Oysaki bir boşanma davasını resmî olarak başlatan dava dilekçesi, cevap dilekçesi ve bu dilekçelerdeki karşılıklı suçlamalar; tarafların ömür boyu unutamayacağı kırgınlıklara neden olmaktadır. Bir boşanma davası, bir ömür birlikte yaşamış insanların düşman olmasına neden olmamalıdır. Oysaki boşanma davasının psikolojisi, düşmanlığı ve karşılıklı suçlamaları perçinlemektedir. Bu davalarda basit hadiseler büyütülerek önemli kusurlar olarak ifade edilebilmektedir.

Aile arabuluculuğu çocukları anne ve baba ile iyi diyaloğunu temin eder

Boşanan çift dışında çocuklar ve tarafların aileleri de bu davadan etkilenmektedir. Çocuklar da ağır yara almakta ve belki de gelecekte onlar da aile kurumundan uzaklaşmaktadır. Boşanmanın kolaylaşması, tarafları mecburen değil tercihen bir arada tutacak, böylece ailevi ve toplumsal barış ortamı sağlanmış olacaktır. Dava sırasında dilekçelere yazılan ağır sözler unutulmadığı gibi, tanık dinlenmesi aşamasında sürece kayınvalideler, kayınpederler, görümceler, komşular da dahil olmakta ve kutuplaşma seviyesi günden güne artmaktadır. Demek ki boşanma davası bir kez tecrübe edildiğinde, onarılması güç bir manevi tahribat yaratabilmektedir. En başta doğrudan bir davaya yönelmek yerine, boşanma fikrinde olan eşlerin arabulucu huzurunda bir araya gelmesi halinde ise üçüncü kişiler hiçbir şekilde sürece dahil olmamış olacak, aile içinde yaşanmış olanlar yine aile içinde kalacaktır. Böylelikle arabuluculuk uygulanırsa belki de eşlerin boşanmak yerine evli kalmak yönünde bir tercihi de belirebilir.

Boşanmanın gerçekleşememesi iki şekilde olmaktadır. Birincisi, taraflardan birinin boşanmak istememesi, diğeri de her iki tarafın boşanmak istemesi ancak boşanmanın sonuçları üzerinde anlaşamamasıdır. Taraflardan birinin boşanmak istememesi halinde arabulucu huzurunda bir araya gelen tarafların barışma ihtimali de mümkündür. Barışma gerçekleşmese bile medenî bir biçimde ayrılmanın önü açılmış olacaktır. Arabuluculuk belki de konuşamaz duruma gelmiş eşlerin tekrar konuşabilir hale gelmesini sağlayacaktır.

Diğer ihtimalde ise tarafların tazminat, nafaka, mal paylaşımı, velayet, ziynet eşyası gibi hususlarda arabulucu sayesinde anlaşarak yeni bir geleceğe adım atabilmeleri sağlanacaktır. Geçtiğimiz günlerde Anayasa Mahkemesi de boşanma davalarının uzun sürmesi nedeniyle hak ihlâli kararı vermiş; “kişinin özel ve aile hayatını düzenleyebilmesi, aile kurma bağlamında özel hayatına dair kararlar alabilmesi yönünden kişilere evlenme hakkını zedeleyecek şekilde külfet yüklendiği” şeklinde değerlendirmede bulunmuştur. Görüldüğü üzere, ülkemizde boşanmak kolay iş değildir. O halde boşanmak isteyenlerin sağlıklı rızası alınarak boşanmayı huzurlu bir şekilde mümkün kılmak bir ihtiyaçtır. Bu noktada arabuluculuk, toplumsal bir derman sunmaktadır.

Onlarca yıl süren boşanma davası mı? Süratle ulaşılabilir arabuluculuk anlaşması mı?

Boşanma davaları, kusur değerlendirmeleri nedeniyle yedi sekiz yıl sürebilmekte, hatta tarafların yurt dışında bulunması gibi tebligat sorunları olması halinde on yılı dahi aşabilmektedir. Boşanma gerçekleşmediğinde, taraflar yeni bir aile kuramamakta, yaşanan olumsuz tecrübelerin etkisini de uzun yıllar omuzlarında taşımaktadır. Mal paylaşımına ilişkin davalar ise boşanma davasının kesinleşmesinden sonra görülmekte, her ne kadar boşanma gerçekleşmiş olsa dahi mal paylaşımı nedeniyle taraflar yedi sekiz yıl daha dava sürecinin karşılıklı kutupları olmaya devam etmektedir. Çocukların da dahil olduğu bu tabloda, anne babanın, iki eşin yıllar boyu bir davanın tarafı olması son derece ağır psikolojik yaralara sebebiyet verebilmektedir. Boşanma davası sürecinde çocukların anne babaları ile görüşme süreleri dahi ihtilaf konusu olmaktadır. Örneklerimizle sınırlı olmamak üzere yaşanan tüm bu olumsuzlukların giderilmesi, hiç değilse en aza indirgenmesi bakımından aile hukukunda arabuluculuğun getirilmesi son derece sevindiricidir.

Taraflar arabulucu sayesinde boşanma sürecindeki haklarını öğrenecek, avukatları ile arabuluculuk toplantısına katılacak, bir masanın etrafında buluşarak belki barışacak, belki de boşanmanın sonuçları üzerinde anlaşarak hızlı bir biçimde hayatlarına devam edebilecektir.

Bu halde medenî insanın boşanma süreçlerindeki ilk tercihinin arabuluculuk olması ne kadar doğalsa, yasal düzenimizde de arabuluculuğun ilk tercih olması o derece tutarlı ve doğaldır.  

Tüm yazılarını göster