Merkez Bankası daha uzunca bir süre gündemde kalır

Prof.Dr. Burak ARZOVA EKONOMİDE GÖRÜNÜM

Merkez Bankası gerek ekonomik veri takibi açısından gerekse de Başkan değişiminin yarattığı etkiyle ülke gündeminin en önemli konularından biri olmaya devam ediyor.

Önce 2024 yılının ilk enflasyon Raporu sunumundan başlayalım. Güzel bir sunum gerçekleştirildi. Ancak söylenenler Ocak ayı PPK metninden farklı değil (hatta bence aynı). 2024 ve 2025 yıl sonu TÜFE Beklentileri de aynı kaldı. Yeni Başkan; dezenflasyonun tesisi için gerekli parasal sıkılık düzeyine ulaşıldı diyerek daha önce konulmuş noktayı yeniden koydu. Başkan yanına Başkan Yardımcılarını da alarak ‘birlik ve bütünlük’ mesajı verdi. Geçmişten farklı olarak soruları tek tek almak yerine üç soruya bir cevap şeklinde süreci yürüttü. Bu uygulamayı geçmişte çokça eleştirmiştim. Yeniden aynı sisteme dönülmesi hata olmuş.

Geçmişte yaşananlardan bugüne bir çıkarım yapmazsam olmaz diye düşünüyorum.

Yeni Başkan atamasına kadar yaşananları birkaç açıdan ele almakta fayda var:

Birincisi yaşananlar şahsi bir kriz olmasının yanında Merkez Bankasının çiçeği burnunda yönetimi açısından da bir krizdi. Hermann (1963) kurumsal krizi (1); ‘kurumun yüksek öncelikli değerlerini tehdit etmesi, tepki gösterilmesine ve cevap verilmesine kısıtlı zaman tanıması ve kurumlar açısından beklenmedik ve öngörülmedik olması’ olarak tanımlar. Bu üç durum da yaşanan olayda mevcut olduğu içindir ki Hafize Gaye Erkan, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından görevden alındı.

Yeni Başkanın çok iyi bildiğine eminim ama yine de hatırlatmakta fayda var.

Dünyanın her yerinde bu türden önemli kurumları yönetenlerin hayatı, yaptıkları, yaşadıkları ve söyledikleri dikkat çeker. Bunun böyle olduğunu bilen kişiler ‘temsilin şahsi değil kurumsal olduğunu’ bilir ve kuruma uygun yaşantı sürer. Basitçe ifade etmek gerekirse bu malzemeyi vermez. Bu yaşananlardan sonra artık Merkez Bankasının yaptığı işlerle gündem olması gerekir. Açıkçası buna çok ihtiyacımız var.

Gidenin geldiği zaman çokça övüldüğünü unutmuş değiliz. Ayrıca yaşananlardan hareketle gidenin iyi yaptıklarını göz ardı etmek de doğru değil. Kaldı ki Hafize Gaye Erkan görevi selefinden devraldığında Merkez Bankasının uyguladığı haftalık repo faizi (politika faizi) yüzde 8,5 idi. Hafize Gaye Erkan görevi bıraktığında politika faizi yüzde 45’e gelmiş durumda.

Yeni Başkan nezdinde ‘Şahinlik’ arayanların neyi kastettiğini anlamak çok mümkün değil. Şahinlik söz konusu ise eğer bence eski Başkan da yeterince şahindi.

Eğer ‘şahin’ olunacaksa kurul halinde örneğin Ocak toplantısında ‘Merkez Bankası’nın piyasasının önüne geçmesi ve enflasyon beklentilerini yeniden çıpalamak adına piyasa beklentisinin üzerinde faiz artırımı yapması konusunda bir görüş birliğine varılabilirdi. Bu tercih edilmedi.

Ve yine, eğer ‘Şahin’ likten kasıt miktarsal sıkılaşma ise Hafize Gaye Erkan’ın şahsi tutumu söz konusu olmasaydı yerel seçimler sonrası onun da miktarsal sıkılaşma adımları atacağını zaten çok önceden hepimiz biliyor ve söylüyorduk. Kaldı ki Merkez Bankasının elindeki enstrümanlarla en kolay yapacağı iş miktarsal sıkılaşmayı sağlamak.

Mevcut yapıda Merkez Bankasının alacağı faiz artırım kararlarında Cumhurbaşkanının onayı olmaksızın hareket edemeyeceğini hepimiz biliyoruz. Merkez Bankasının araç kullanmakta bağımsız olduğunu söyleyemeyiz. Yaşanan Naci Ağbal travmasını bizler unutmuş olabiliriz ancak yabancıların hala hatırında. Hatta faiz indiriminin ne zaman başlayacağı konusunda da aynı şekilde Cumhurbaşkanına danışmak ve onay almak durumundalar.

Bir an için Başkan ‘Ben Bernanke’ bile olsa ekonominin gerektirdiği ve kitabın yazdığına göre hareket etmek için onaya ihtiyaç duyuyor olacak idi ise halef ile selefin özgeçmişlerini yarıştırmak anlamsız. Benden söylemesi: Beklentileri çok yüksek tutmayın.

Merkez Bankası üst yönetiminin kendilerine tanınan alan içerisinde hareket edebilecekleri gerçeğini kabul ediyorsak anlamsız yarışlara girmemek lazım.

Benim kendi adıma şüphe duymadığım en önemli nokta, yeni Başkan Fatih Karahan’ın daha yumuşak bir üslupla hem Merkez Bankası içerisindeki uyumu sağlayacağı hem de Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Merkez Bankası arasında bir köprü olacağı hususu. Hafize Gaye Erkan’ın ilk katıldığı ‘Enflasyon Raporu’ sunumu sonrasındaki soru-cevap kısmında ortaya çıkan üsten bakmacı ve nobran tutumunun yeni Başkan’da olmadığını yine bir ‘Enflasyon Raporu’ sunumu sonrasında gördük. Adı en çok geçen Başkan Yardımcılarından birinin diğerine tercih edilmesinin de bu yumuşak başlılık olduğu kanaatindeyim.

Bence şu an konuşulmayan ama ileride önümüze çıkabilecek dört tane önemli konu olduğunu düşünüyorum.

Birincisi; Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek eski Başkanın ‘görevden affını istemesi’ sonrasında yeni başkanın ‘kendi önerisi doğrultusunda’ atanacağını belirtmişti. Ancak mevcut başkanın önerilen mi yoksa önerilene rağmen mi atandığını bilemiyoruz. Bunu belki de hiç öğrenemeyeceğiz. Bu atama iç dengeler açısından ileride bir sorun teşkil edebilir.

İkincisi; Birinci duruma bağlı olarak en güçlü Başkan Yardımcılarından birinin olası bir ‘görev affı talebi’ Hazine ve Maliye Bakanı’nın ‘görevden af talebi’ kadar önemli bir etki yaratabilir.

Üçüncüsü; Para Politikası Kurulu’nun yeni üyesinin kim olacağı sorusu da Merkez Bankasının sıkı durup durmayacağına bir gösterge olacağı için çok önemli hale gelmiş durumda. Sanırım eski Başkan gittikten sonra hızla rapor yazan yabancı kurumlar bunu da dikkate alacaklardır.

Dördüncü; Eski Başkana muhalefet eden muhalif cepheden çok hükümete yakın çevre görünümündeydi. Olayların gelişimi bir iç çekişme varmış intibahını verdi. Eğer var ise yeni Başkanın da bu çekişmenin konusu olup olmayacağı bir risk olarak duruyor.

(1) Hermann Charles F. (1963) “Some Consequences of Crisis Which Limit the Viability of Organizations”, Administrative Science Quarterly, Vol: 8, pp. 61-82.

Tüm yazılarını göster