Millet İttifakı’nın Mutabakat Metni

Fatih ÖZATAY EKONOMİDE UFUK TURU

Millet İttifakı, 30 Ocak Pazartesi günü Ortak Politikalar Mutabakat Metni’ni açıkladı. Hedeflerden daha önemlisi açıklanan hedeflere nasıl ulaşılacağı. Ancak önce kısaca hedefleri ele alıyorum.

Ortalama büyüme oranının yüzde 5’in üzerinde gerçekleşeceği öngörüsü var. Beş yılda dolar cinsinden kişi başına gelirin iki katına ve ihracatın 600 milyar dolara yükseleceği belirtiliyor. Enflasyonda tek haneye iki yıl içinde ulaşılması düşünülüyor. Haziran ayında tüketici enflasyonunun yüzde 45 olacağını düşünelim. Bu durumda yüzde 8-9 gibi bir yere gelinmesi, 36-37 puan düşüş anlamına gelir. İki yılda, ekonomiyi ‘boğmadan’ gerçekleştirilebilecek bir hedef. Kredi notunun yeniden ‘yatırım yapılabilir’ seviyeye çıkacağı vurgulanıyor. Uluslararası döviz rezervlerinin güçlendirileceği sözü veriliyor.

Hedeflerin önemli bir kısmına ulaşabilmesi için öncelikle uygulanacak programın Türkiye ekonomisine ilişkin risk algılamasını düşürmesi gerekiyor. Bunun gerçekleşmesi iki koşula bağlı. Birincisi, program makroekonomik istikrarı sağlayacak unsurları içermeli. İkincisi, içinde bulunduğumuz duruma (yüksek enflasyon-yüksek risk- yüksek dış borçlanma faizi-suni olarak düşük TL faizi-ancak bol döviz müdahaleleri ile tutulabilen bir kur-lira cinsinden tasarrufların cezalandırılması-kısacası sürdürülemez durum) izin veren kurumsal yapıyı değiştirecek politika tedbirleri yer almalı programda.

Mutabakat metninin ilgili bölümleri bu iki koşulun da sağlanması için yeterli unsurları içeriyor. Çünkü birincisi, mutabakat metninin ilk üç bölümünde (Hukuk, Adalet ve Yargı; Kamu Yönetimi; Yolsuzlukla Mücadele, Şeffaflık ve Denetim) belirtilenler konuların uzmanlarınca büyük ölçüde olumlu bulundu. Güvenin sağlanması, Türkiye’nin yeniden yatırım yapılabilir bir ülke konumuna çıkması ve risk priminin düşmesi için ekonomi dışında hemen hemen ne yapılması lazımsa var bu bölümlerde.

İkincisi, TÜİK, Merkez Bankası, BDDK ve SPK gibi kurumların görevlerini siyasi kaygılardan uzak biçimde yapmaları ve sadece görevlerine odaklanmaları için önemli yapısal düzenlemeler yer alıyor Ekonomi bölümünde. Strateji ve Planlama Teşkilatı kuruluyor. Kadınların işgücüne katılımlarını özendirmek için kreşler ve okulsonrası aktivite merkezlerinin kurulması, yeşil dönüşüme ilişkin vergi ve finansman düzenlemeleri yapılması düşünülüyor.

Üçüncüsü, istikrarı tesis etmeyi amaçlayan önemli politika önerileri var. Kur korumalı mevduat sisteminin sistemdeki mevduatların vadesi bitilince kapatılması, Hazine’nin döviz cinsinden borçlanmaması, KÖİ projelerinin her aşamasının kontrol edilmesi ve bu çerçevede bütçeye gelen yükün azaltılmaya çalışılması, bankalar için stres testi, Merkez Bankası’nın asli işine dönmesi,  yoksulların ve dar gelirlilerin haklarına öncelik veren bir bütçe uygulanması, işsizlik sigortası fonunun amaçları dışında kullanılmaması… Hepsi istikrara yönelik önemli adımlar. İkinci Hazine durumundaki Türkiye Varlık Fonu’nun kapatılması da önemli bir adım. Ayrıca, vergi uzmanlarının olumlu karşıladıkları bir vergi reformu önerisi var.

Elbette dış koşullar da önemli: Büyük merkez bankalarının faiz politikası nasıl gelişecek? Uluslararası finansal yatırımcıların risk alma iştahları nasıl şekillenecek? İhracat pazarlarımız ne ölçüde büyüyecek? Enerji fiyatları ne düzeyde olacak? Şu andaki gelişmeler çerçevesinde, merkez bankalarının politikalarının ve risk alma iştahının yılın ikinci yarısından itibaren bizim gibi ülkelere bir ayak bağı olmayacağı söylenebilir. Diğer iki soruya şimdilik yanıt vermek kolay değil. Ancak dış koşullar ne olursa olsun, öncelikle Türkiye’nin ekonomisini düzeltici adımları atması gerekiyor. Program bu açıdan umut vaat ediyor.

Sıra, diğer ittifakların da seçim sonrasında uygulayacakları politikaları ayrıntılı biçimde açıklamalarında.

Tüm yazılarını göster