Rakipte ucuz enerji, pazarda resesyon tekstil ‘ip üstünde’ nasıl yürüyebilir?

Sadi ÖZDEMİR EKONOMİDE SAĞDUYU

Tekstil ihracatında bu yılki hedefimiz 15 milyar dolardı. Ancak, 13 milyar dolarda kalacak gibi görünüyor. Bu rakam da iyi ama maalesef bu yıl tekstil ithalatımız, ihracatımızı 1,5 ya da 2 milyar dolar kadar geçecek. Yani tekstilde dış ticaret açığı vereceğiz. Peki, neden hedef tutmuyor ve neden tekstilde dış açık veriyoruz?

İstanbul Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği (İTHİB) Başkan Ahmet Öksüz, bir süredir her platformda ülkemizin tekstil fabrikalarının sıkıntıda olduğunu, ‘günde 4 bin ton iplik ithalatı yapıldığını’ bunun da ‘200 fabrikanın üretimine denk geldiğini’ söylüyor. İplik fabrikalarımızın yüzde 50-60 kapasitelerle çalışabildiğini vurguluyor. Kendisiyle bu tablonun sebeplerini ve çözüm önerisini konuşuyorum. Öksüz, “En önemli problemimiz enerji maliyetimizin yaklaşık 4 misline çıkmış olması. Toplam üretim maliyetimiz içinde enerjinin payı önceden yüzde 7 civarındaydı, şimdi yüzde 20’nin üzerinde. Bu nedenle yerli iplik fiyatlarımız Asyalı rakiplerimizin fiyatlarıyla rekabet edemiyor. Rakibimiz olan ülkelerde enerji çok ucuz. Bu nedenle ithal iplik fiyatları daha uygun” diyor. Çözüm için ‘ekonomi yönetimi ile görüşmeler sonuç vermedi mi’ diye soruyorum yanıtı şöyle: “Ankara ile sayın bakanımızla birkaç kez konuştuk, anlattık. Ya enerji desteği ya gümrük vergilerini artırmak yoluyla çözüm istedik. Ancak genellikle tekstilci ile hazır giyimcilerin meseleyi kendi aralarında çözmesini umuyorlar. Son dönemde hazır giyim tarafı da sıkıntıda çünkü Avrupa pazarında talep daraldı, resesyon korkusu var. İhracatımızda Avrupa ağırlığı yüzde 60’ı buluyor. Rakiplerde enerji ne kadar ucuz? Bizde 25 cent, onlarda 6-7 sent. Bizim enerji fiyatlarımızın Avrupa ile değil rakiplerimizle kıyaslanması doğru yaklaşım olur. Bu dönemde tekstil fabrikalarımızı ayakta tutmalıyız. İstihdamı muhafaza etmek için kısa çalışma ödeneği de konuşulabilir.”

Tesisler ayakta kalsın, ithalata bağımlı olmayalım

Türkiye’nin tekstil sanayisinin, hazır giyim için de çok stratejik olduğunu vurgulayan Ahmet Öksüz, “Geçen yıl, iplikte küresel sıkıntı yaşanmıştı ama Türkiye’de olmadı. Çünkü kendi üretimimiz yetti. Şimdi de tesislerimiz ayakta kalsın ki ithalata bundan sonra da bağımlı olmayalım. Resesyona tabii ki bir şey yapamayız ama ‘10-20 sent daha ucuz’ diye de ipliği dışarıdan almayalım. Bu süreci sanayimiz darbe yemeden atlatmalıyız” diyor. Enerji krizi yüzünden Avrupa’nın zor bir kış geçireceğini ama 2023’ün ikinci ya da üçüncü çeyreğinden itibaren talebin yeniden canlanacağını söylüyor. Şu anda özellikle büyük firmaların ‘krediye erişimde’ de zorlandığını söyleyen Ahmet Öksüz, tekstilciler olarak ihracatı artırmak için uzak pazarlara hazırlık yaptıklarını anlatıyor. “ABD’ye ticaret heyeti yapıyoruz, Avustralya ve Güney Kore’ye de gideceğiz” diyor.

Konut satışı çift haneli düştü fiyatlar ve kiralar geriler mi?

Ekim ayında konut satışları geçen yılın aynı ayına göre yüzde 25,3 geriledi ve 102 bin 660 adet oldu. Aynı dönemler itibariyle ilk el konut satışları yüzde 22, ikinci el konut satışları yüzde 26,7 düştü. İpotekli (kredili) konut satışları da yüzde 52,7 geriledi. Toplam satışlar içinde kredili satışın payı yüzde 12,9’a kadar indi. Ocak-Ekim döneminde de bu oran yüzde 15,2 gibi çok düşük bir seviyede bulunuyor. Kasım ve Aralık aylarında 100 binlik aylık satışlar olursa yılı 1 milyon 400 bine yakın bir konut pazarı olarak tamamlayacağız. Bütün bu rakamların en sert mesajı “Konut arzında (üretiminde), satışta ve kiralarda ciddi sorunlar devam ediyor” olabilir. Çünkü inşaat maliyetlerindeki rekor artışlar, konut kredilerinin hem miktar hem yüksek faiz cephesindeki tablo nedeniyle neredeyse yok olması, inşaat sektörünün üretim ve satış kaygısını artırıyor. ‘Satışlar düşüyor’ diye konut fiyatlarının ve kiraların gevşeyeceğini düşünenler yanılgı içinde. Olmayan konutun fiyatı düşmez belki talep düşerse biraz gevşeyebilir ama demografik yapımız gereği yılda 600-750 bin adet yeni konut ihtiyacı olan ülkemizde özellikle ‘yüksek kira krizi’ daha da sıkıntılı hale gelebilir. Sosyal konut projesinin son derece doğru düşünüldüğünü ama ilk 100 binlik konut diliminin en iyi ihtimalle 3 yıl sonra ‘üretilmiş olacağını’ unutmayalım.

Ruslar olmasa yabancıya satış yüzde 40 düşerdi

Ekim ayında yabancıya satılan konut sayısı 5 bin 377 adet oldu. Bu kadar konutun 2 bin 23 adedini Rusya Federasyonu vatandaşları satın aldı. İkinci sıradaki İranlılar 498, Iraklılar ise 310 adet konut aldı. 2021 yılı Ekim ayında Ruslar 543 adet konut almıştı. Yani Rusya vatandaşlarının Türkiye’den konut alımı 4 kat artmamış olsaydı 2022 Ekim ayında yabancıya satışlarda da yaklaşık yüzde 40’lık bir gerileme yaşanacaktı.

Tüm yazılarını göster