Silah satmamak ittifakı zayıflatıyor

İlter TURAN SİYASET PENCERESİ

Uzunca bir süredir, Türkiye NATO üyesi müttefiklerinden silah tedarik imkanından yararlanamıyordu. Kısa bir süredir ülkemizin şansı açılmış görünüyor. Geçtiğimiz hafta Biden yönetimi Türkiye’ye yeni F-16lar ve mevcudu geliştirme kitlerinin satışını onayladı. Her ne kadar kararı Amerikan Kongresi’nin onaylaması (ya da itiraz etmemesi) gerekiyorsa da, görünüşe göre Kongre’den herhangi bir direnme gelmeyecektir. Ümit edilir ki, uçakların nerelere uçacağına kayıt konulacağına dair rivayetlerin de aslı yoktur. Daha da önemli olarak, Amerikan Dış İşleri Bakan Yardımcısı Nuland, Ankara’yı ziyareti sırasında, Türkiye Rusya’dan aldığı S-400 füzelerinden kurtulmanın yolunu bulduğu takdirde, F-35 uçaklarının üretimine katılmaya ve bu uçaklardan edinmeye geri dönebileceğini açıkladı.

Finlandiya ve İsveç, NATO üyeliğine başvurduktan sonra Türkiye’ye silah satışına koydukları kayıtları kaldırmışlardı. Şimdi de Kanada Türkiye’nin İHA’ların optik sistemlerinde kullanılan parçalara koyduğu satış yasağını kaldırmaya karar vermiş. Tabii, ortada hala Altay tanklarına motor satmayı reddeden, İngiltere, İspanya ve İtalya ile ortak ürettikleri Eurofighter jetlerinin Türkiye’ye verilmesine karşı çıkan bir Almanya var. Tank motorları Kore’den sağlanıyor ama üretimde gecikmeye sebep oldu. Buna karşılık, muhtemelen F-16 tedarikinin yolunun açılması, Eurofighter alımının önemini azalttı. Suudi Arabistan’a Eurofighter satılmasında hiçbir engel çıkarmaması nedeniyle, Almanya’nın Türkiye’ye karşı hasmane tavırlarının bütünüyle samimiyetsizlik koktuğu da muhakkaktır.

Bazı silahların sadece bazı müttefiklere satılması ya da bu silahların nasıl kullanılacağına ilişkin kayıtlar konması ittifak içi davranışlar açısından çok sorunlu bir konu oluşturuyor. Rusya’dan S-400 almaya karar verdiği zaman Türkiye’nin F-35 programından çıkarılması, bu füzelerin F-35’lere karşı kullanılabilecek olması nedeniyle bir oranda makul bulunabilir. F-35’ler tüm ittifakın kullanacağı bir silah olarak düşünülmüştü. Bu nedenle, bir müttefikin, rakip bir ülke tarafından üretilen ve F-35 uçaklarını vurabilecek veya uçakların gizli tutulması gereken özelliklerine ulaşmaya yol açabilecek füzeler satın almaması şart koşulabilirdi. Bu durumda bile, eğer Amerika, Rusya’dan da silah alan Hindistan’a bu uçaklardan vermeyi önermişse, akla bazı sorular gelmektedir.

Daha sorunlu bir durum, bir müttefikin ürettiği bir silahı bazı müttefiklere satarken, muhtelif sebeplerle diğer bazılarına satmaktan imtina etmesidir. Çoğu zaman, silahı üreten ülke, silahı satacağı ülkenin bunu üreticinin onaylayamayacağı amaçlarla kullanacağından endişe duymaktadır. Her biri bağımsız olan ülkelerin oluşturduğu bir ittifak sisteminde, üye ülkelerin izledikleri dış siyasetler arasında farklar olması doğaldır. Bir yandan tüm üyeler ortak olduğunu benimsedikleri bir tehlike karşısında birleşirken, diğer yandan her birinin diğerlerinin paylaşmadığı, kendisine özgü endişeleri, dış politika hedefleri olabilir. Eğer üye bir ülke sahip olduğu bir silah sistemini diğer hiçbir ülke ile paylaşmıyorsa, bu o ülkenin tercihi olarak değerlendirilebilir. Ancak, bir silah ve silah sistemi ittifakın bazı üyelerine veriliyorsa, hepsine verilmesi gerekir.

Silahı sadece bazı ülkelere satmak ittifakı üç yönden zayıflatmaktadır. İlkin, istedikleri silahı satın alamayan ülkeler müttefikler arasında yeterince güven olmadığına hükmedeceklerdir. Böyle bir duygu ittifak için yıkıcıdır, çünkü bir tehlike halinde bütün üyelerin, ittifakın kuruluş fikrine aykırı olarak, tehlikede olan ülkenin yardımına koşmayabilecekleri anlamına gelmektedir. Buna ek olarak, böyle davranışlar ittifak birliği fikrinin de altını oymaktadır, çünkü bazı üyeler diğerlerinin onaylamadıkları girişimlerini durdurmaya çalışırken, kendilerinin ittifak dışı projelerini izlemekten geri durmamaktadırlar. İkinci olarak, kendilerine silah satılmayanlar aynı veya benzeri bir ürünü kendi olanaklarıya geliştirmeye çalışacaklardır. Bu yola başvurmak, başvuran ülkeler için çok pahalı olmak bir yana, ittifakın öngördüğü silahların ortak kullanılabilirliği açısından da zorluklar yaratacaktır. Son olarak, kendisinden silah esirgenen ülke, ihtiyaç duyduğu silahı, aralarında hasımların yer aldığı, ittifak dışı kaynaklardan alabilir. Böyle bir davranışın yol açacağı sorunları Türkiye’nin kullanılabilir hale getirmekten kaçındığı S-400 alımı fazlasıyla göstermektedir.
NATO silah tedariki süreçlerini gözden geçirmek, bazı üyelerin silah satmamak yoluyla diğer üyeleri mahrumiyete uğratarak onların güvenlik imkanlarını azaltmalarını engellemek zorundadır. Birliğini ve inandırıcılığını korumak isteyen bir ittifak için bazı üyelere silah satmamak sürdürülebilir bir siyaset değildir. Ancak maalesef, şu anda bu konuda bir uzlaşmadan oldukça uzak bulunuyoruz. O zaman, örneğin Türk hükümetinden bir yetkili bana danışsaydı, şöyle derdim: “Siz şimdilik Kanada ve Almanya’dan silah almamaya çalışın, ya daha güvenilir tedarikçiler bulun ya da kendi silahlarınızı geliştirmeye ve imal etmeye bakın!”

Tüm yazılarını göster