Gelecekte Avrupalılar kendilerini uyandırdığı ve Amerika’ya güvenmemeleri gerektiğini gösterdiği için Rusya’ya müteşekkir bile olabilirler.
Ukrayna’ya saldırmakla Putin’in büyük bir hata yaptığı tartışılmaz. Putin Rusya’nın Ukrayna’ya girmesini yerel ahalinin de arzuladığını ve Rus ordusunun komşu ülkeyi derhal işgal edebileceğini varsaymıştı. İki bekleyişi de yanlış çıktı. Ukraynalılar Rusların gelmesini istemiyorlardı, Ruslara karşı cesurca savaştılar. Fakat, belki de daha önemlisi, Rus ordusunun herkesin korktuğu gibi güçlü bir ordu olmadığı anlaşıldı. Uzun süren mücadelede Ruslar pek az mesafe kazanmış görünüyorlar. Rusya’nın büyük bir ülke olduğu ve sonuçta Ukrayna’yı yeneceği tahmin ediliyorsa da bu ülkenin Rusya’nın tahmin ettiği gibi bir-iki günde işgal edilebilecek bir ülke olmadığı da anlaşıldı.
Trump, Rusya’yı istemeyeceği bir anlaşmaya zorlamak istiyor
Mücadelenin başından itibaren Batı dünyası Ukrayna’nın yanında yer aldı. Biden döneminde ABD, Ukrayna’ya bir hayli maddi yardımda bulundu. Trump döneminde bu yardım azalmış görünse de bu geçici olabilir çünkü Trump çatışan taraflar arasında bir uzlaşma sağlayabileceğini düşünüyordu ama artık Putin’in çatışmayı durdurmaya ilgi duymadığı kanaatine varmış görünüyor. Dolayısıyla Rusları cezalandırmak, onları iktisadi sıkıntılara sürüklemek ve böylece pek de istemeyecekleri bir anlaşmaya zorlamak istiyor. Avrupalılar ise ilk defa Rusların caydırılması gerektiğini, yoksa NATO ve AB üyesi olan başka ülkelere de saldıracaklarını algıladılar. Gelecekte Avrupalılar kendilerini uyandırdığı ve Amerika’ya güvenmemeleri gerektiğini gösterdiği için Rusya’ya müteşekkir bile olabilirler. Şimdilerde, en azından Sovyetlerin dağılmasından önce onların nüfuz bölgesinde olan ülkelere geri dönmesini engellemeyi başaracaklarını düşünüyorlar.
Ukrayna’yı işgalinden önce Rusya’nın Batı Avrupa ile ticareti canlıydı. Birçok Avrupa şirketi Moskova’da büro, zincir mağazalar ise orada şube açmışlardı. Özellikle Almanya Rus doğalgazına dayalı bir gelişme göstermişti. Doğalgazın nakli için yeni bir boru hattının inşası dahi aşağı yukarı tamamlanmıştı. Ukrayna’yı işgal girişiminin ardından Batı Avrupa Rusya’daki yatırımlarını durdurdu, Rusya’dan ithalatı da boykot etti. Herhalde şaşmamak gerek, doğalgaz ithalatı da nispeten kolay durdurulabilecek adımlar arasında yer aldı. Amerikalılar bu boykotu zorladılar. Kendileri bol miktarda kaya gazı üretmeye başladıklarından Avrupa’nın yakıtsız kalmayacağını, biraz daha yüksek fiyattan da olsa, tüm ihtiyaçlarının karşılanabileceğini belirttiler.
Bazı ülkeler Batı Avrupa’nın boykotunu fırsata çevirdiler. Türkiye de bunun bir örneği. Batı firmaları Rusya’daki faaliyetlerini durdurunca, Türk firmaları onların yerini almaya çalıştılar. Moskova Türk ihraç mallarının yöneldiği bir hedef oldu. Buna karşılık, Türkiye Rusya’dan ucuz gaz ve petrol temin etmeye başladı. Sürekli ödemeler dengesi sorunları yaşayan ülkemiz için ucuz petrol ve gaz, cari açığı azaltmak için cazip bir yol oluşturdu. Bir süre sonra Türkler de enerji konusunda Rusya’ya fazla bağımlı olmaya başladıklarını görüp başka kaynaklara yöneldilerse de bundaki başarıları sınırlı oldu.
Trump’ın isteklerine uymaya çalışmak, can yakıcı olacak
Trump Putin’i Ukrayna ile görüşme masasına oturtamayınca, Rusya’yı ağır mahrumiyetlere sürükleyecek bir iktisadi boykot uygulamaya karar verdi. Bunun sonucunda Türkiye’nin de Rusya ile canlı iktisadi ilişkisini sonlandırmasının istenmesini doğal karşılamak gerekecektir. Son yıllarda Türk-Rus iktisadi ilişkilerinin özellikle petrol ve doğal gaz alımlarının artması sonucu genişlemesi muvacehesinde, Türkiye’nin Trump’ın isteklerine uymaya çalışması ise zor ve can yakıcı olacaktır. Rusya’nın sunduğu fiyat avantajları düşünülünce, Türkiye’nin kısa sürede farklı tedarikçilere yönelmesi kolay değildir. Birleşik Devletler’in bazı ülkelerin taleplerine uymakta çok zorlanmalarını engellemek için istisnalar tanıdığı biliniyor. Belki Türkiye’ye de geçici bazı istisnalar tanıyabilir. Fakat daha önemlisi talebin Türkiye’nin dış siyaseti üzerindeki etkileridir. Türkiye, Ukrayna ve Rusya arasında dengeli bir siyaset izlemekte, böylece bir yandan iki tarafı görüşmelere teşvik etmeyi isterken, diğer yandan da Rusya ile çatışmacı olmayan, dostane ilişkiler yürütmeyi arzulamaktadır. Amerika’nın istediği çizgiye gelmek, Rusya ile ilişkilerde önemli değişikliğe yol açacak niteliktedir.
Türkiye, ABD ile Suriye’de işbirliği yapmaktadır. F-35 projesine geri dönmeye çalışırken, Amerika’dan gelişmiş F-16’lar ve mevcut filosunu bu modele dönüştürecek kitleri satın almak istemektedir. KAAN’ın motoru da Amerika’dan satın alınacaktır. Bunlar karşısında artık eşanlı olarak Ukrayna ve Rusya’ya aynı yakınlıkta bir siyaseti sürdürmek olanaksızlaşmaktadır. Ülkemizi zor tercihler bekliyor.